Çevir ve masaya vur.Son yarım saattir yaptığım tek eylem buydu ve biraz daha devam edersem kesinlikle kafayı yiyecektim.
Önümde oturan birkaç kişi bıkkın bir halde arkasına dönüyor irileşmiş gözlerle kalemi bana yedirmeyi planlıyor gibiydi. Sonunda pes ederek iki sıra önümde oturan kızıl şeytana doğru öfkeli bir bakış attım ardından derin bir nefes alarak son kez telefonumu kontrol ettim.
Eğer bir randevuda olsaydık ve Grant gelmemiş olsaydı kesin olarak ekildiğimi söyleyebilirdim ama okul olduğu için işler biraz daha değişiyordu. Hasta ya da yine küçük kardeşinin hokey maçına gitmiş olabilirdi ama en azından haber vermeyi deneyebilirdi.
Özellikle bir kız ona olan aşkını ilan ettiyse ve o da bu kızı tanıyorsa bu onun zorunlu göreviydi.
Mideme binbir çeşit sürüngen doluşmuş gibiydi ama bu açlıktan değil daha çok suçluluk duygusundandı. Her şeyi atlatmış ve neredeyse iki yıldır süren hayali prensime kavuşmuşken halletmem gereken hala bir konu vardı ve bu da Chris'ti.
Ve ona karşı büyük bir suçluluk hissediyordum.
Tüm bunları söyleyip küçük bir şaka olduğunu söyleyebilirdim ama çoktan bunu sonlandıracağımı ve her şeyi anlatacağımı söylemiştim.
Ve artık ona karşı dürüst olmamın zamanı gelmişti.
Ama yinede işler ters giderse Chris'in yapacaklarını düşünmek, kimya sınıfına gidip bay Ricky'nin kimseye dokundurmadığı bir dolap dolusu kimyasalı mideme indirmemi tetikliyordu.
Oldukça acı verici ve korkunç bir ölüm olurdu ama en azından suçluluk duygususunu bastırmış ve elinden kolaylıkla kurtulmuş olurdum.
İçimde biriken ağlama isteğini bastırarak çantamın kayışını omzuma sabitledim ve sınıftan çıkarak kütüphaneye doğru ilerledim.
Okulda kaçacağım en güzel yer kesinlikle kütüphaneydi. Özellikle de kütüphanede görevli bir öğrenciyseniz bu zamansızda olsa ekstra giriş izni anlamına geliyordu ve bu benim için büyük bir armağandı.
Kahverengi ahşap kapıyı iterek hareketlerimi biraz daha yavaşlattım ve ders kitaplarına boğulmuş olan öğrencileri rahatsız etmemek için büyük bir enerji sarf ettim.
Ama tabiki de içerisi bomboştu. Her zaman olduğu gibi..
Ciğerlerime topladığım oksijen titrek bir şekilde ağrıca dudaklarımdan döküldü. Çantamı sandalyenin bariyerine asarak ceketimi çıkardım ve kayıt listesine uzandım.
Liste için kontrol yapmayalı uzun zaman olmuştu.
Tuğlayı andıran dosyayı kollarımın arasına sabitledim ve yıpranmış sayfaları çevirerek ilk ismi okudum. "Sessiz tanıdık"
O sırada telefonum huzursuzca masada titredi ve sessizliğe büyük bir çığ gibi indi. Aceleyle telefona uzandım ve gelen mesajı görmek için heyecanla yerimde kıpırdandım.
Ama Grant değildi.
Chris: cumartesi 20.30
Chris: güzel bir şeyler giyin :)
-
ağzına tüküreyim astrid bebeğime iyi bak üzme onu..
Moralim bozuldu🤦🏼♀️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Drama // Chris Schistad
FanfictionI swear i was in love with you but sometimes words don't work