Song [bruises/Lewis Capaldi]
12 saat önce
"Chris.." diye soludum göğüs kafesimi parçalayıp bütün bedenime hızla yayılan büyük bir yangın eşliğinde. "Benden bunu isteme."
Kırmızı dudakları, kestane rengi saçları ve gözlerinin kahvesine karışan yeşil çizgileri. Hepsi muazzam bir uyum ve düzen içerisindeydiler. Tıpı ünlü bir ressamın elinden çıkmış sanat eseri gibi.
Chris sıcaklığını koruyan dudaklarıyla benimkilerin üstünü tekrar kapladı ve beni bir kez daha soluksuz bıraktı. Hareketi bu sefer yavaştı ama daha istekliydi. Sanki verdiğim cevaptan tatmin olmamış ve beni bu şekilde ikna etmeye çalışıyor gibiydi.
Parmaklarım yavaşça Chris'in göğsünde gezindi. Onu ne kadar tanıyordum pek emin değildim ama kötü biri olmadığını çok iyi biliyordum. Kendimi zorda olsa durdurdum ve yavaşça yana kayarak Chris'i göğsünden hafifçe geriye ittim.
Chris yüzünde oluşan boş bir ifadeyle bana doğru baktı. Konuşmak istiyor gibiydi ama onu durduran bariz bir nokta vardı. Yanaklarıma hücum eden alev fırtınasını gizlemeye çalışarak başımı eğdim ve saçlarımın yüzüme düşmesine izin verdim.
"Ben.. bilmiyorum" dedim oldukça kısık çıkan sesimle. Birbirine girmiş olan kelimeleri ayıklayıp önüne pürüzsüz bir şekilde sunmak istiyordum ama bu şu an için çok güçtü. "İstediğim bu değil Chris" dedim birbirine girmiş olan kelimelerin devamını getirerek.
Ah, hayır.
İstediğim bu değil mi demiştim az önce?
Yani onu istiyordum ama bunun herhangi bir başlangıcı olması gerekmez miydi? En azından birkaç yemek ya da beraber yapacağımız normal şeyler. Piknik yapmak, sinemaya gitmek gibi.
Chris'in bu tarz bir insan olduğunu sanmıyordum ama bende ilişkinin ilk gününden hormonlarımın ön plana çıkmasını isteyen biri değildim. Bu durumda bana ayak uydurması gerekecekti, tabii eğer bir ilişkiye başlayacaksak.
Yoksa bu sadece bu geceye özel bir teklif miydi?
Beynimde büyük ve görkemli yazılarla beliren bu soru sonunda beynime kan gitmesini sağlarken düşüncelerimle beraber afalladım. Bu bir ilişki başlangıcı değildi ve bende sadece hayal kuruyordum.
Christoffer aşk çocuğu değildi.
Ve olmayacaktı da.
"Beni istemiyor musun?" dedi Chris dudaklarına yerleşen bir sırıtma eşliğinde, ardından hafifçe dudaklarını yaladı ve gözlerini benimkilere dikti. "Bende tadına yeni varıyordum."
Parmaklarımı saçlarımın içerisine daldırdım ve gergince diplerini çekiştirdim. Daha iyi düşünebilmek için yaptığım bu eylem, biraz canımı acıtmıştı ama kesinlikle bir şişe keskin alkol devirmekten daha etkiliydi. En azından bende işe yarıyordu.
"Bu neydi şimdi? Küçük bir eğlence mi yoksa Schistad?" dedim sesimin kararlı bir tonda çıkmasını sağlayarak. "Güzel, öyleyse ben yokum"
Chris şaşkın bir ifadeyle bana bakıp anlamaz bir ifadeyle başını salladı. "Bu zaten eğlence için yapılmaz mı?" sesi yüzündeki sırıtışı destekler nitelikteydi.
Yüzümü buruşturarak omuzunun gerisinden duvardaki posterlere odaklandım. Her şey tam tahmin ettiğim gibi olmuştu. Geriye ise sadece pişmanlığımdan dolayı kafamı duvara vurmak ve tüm kan akıp moron bir şekilde ölene kadar beklemek kalmıştı.
"Benimle dışarı çık" dedi Chris bakışlarımı tekrar yüzüne çevirmemi sağlarken. Kelimeleri seçemiyor gibiydi. Kaşlarını hafifçe havaya kaldırdı ve gergince çenesini kaşıdı. "Yani.. bilirsin işte, şu birinci sınıflar gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Drama // Chris Schistad
FanfictionI swear i was in love with you but sometimes words don't work