Kendimi, bir salon dolusu gencin bulunduğu o bunaltıcı havadan atar atmaz karanlık ama bir o kadarda serin olan büyük bir oda da buldum.Klimanın tenimde bıraktığı rahatlatıcı serinlik bütün bedenime hızla yayılırken belimde hissettiğim iri bir el, beni karanlık bir gölgeye doğru hızla çekti.
Topuklu ayakkabımın zeminde bıraktığı tok ses odayı dolduran tek tınıydı. Sıcak ve yumuşak bir el yavaşça yanağımı okşarken başımı hafifçe yana eğdim ve yüzüme çarpan sıcak nefesi daha çok hissedebilmek için karşımda dikilen koyu gölgeye birkaç adım daha yaklaştım.
Dolgun bir ses, hafif güler bir şekilde kulaklarıma dolarken donmuş bir vaziyette ciğerlerime akın eden tanıdık kokunun kaynağını süzdüm. Vanilya ve baharat karışımı büyüleyici kokuydu ve Gerçekten muhteşem kokuyordu.
Karanlıkta pek bir şey göremesem de ayın içeriye süzülen solgun ışıkları; tam karşımda dikilen sıcak bedeni, o tanıdığım yüz hatlarını tıpkı ezbere bildiğim şiir dizeleri gibi önüme sunuyordu.
Kısa, kahverengi saçlar ve içinde yeşilin en güzel tonunu barındıran kahverengi gözler. Chris tam karşımdaydı ve bu düşünce bile midemin içinde yeni bir kelebeğin kozasından fırlamasına neden oluyordu.
Kalbim deli gibi çarparken parmakları güçlü bir şekilde belimi sardı ve beni kapıya doğru iterek sırtımı kapının ahşap yüzeyine dayadı ardından bacaklarını aralayarak kasıklarını hafifçe önüme doğru bastırdı.
Kalbim bu sefer boğazımdan fırlayacakmış gibi atıyordu. Zihnimdeki düşünceleri silmek istercesine başımı geriye doğru yatırdım ve ellerimi saçlarına daldırdım.
Saçlarının arasında gezinen parmaklarım uyuşmak üzereydi. Ama yinede yumuşak dokusunu hissetmek ve parmaklarımı aralarında gezdirdikçe etrafa yayılan nane kokusu almak için bunu yapmaya devam ettim.
Dudakları yakıcı bir madde gibi boynuma oldukça sıcak olan öpücük silsilesi bırakırken sağ eliyle elbisemin altını kavradı ve hızla yukarıya çekti. Ani hareketiyle beraber dudaklarımın arasından tiz bir çığlık döküldü ama Chris öne doğru atılarak dudaklarıyla bir ağ gibi benimkileri sarmaladı.
Bunu yapmasını beklemiyordum, özellikle de Sed'in evinde olduğumuzu düşünürsek hem de hiç.
Diliyle dudaklarıma küçük bir darbe yaptı ve elbisemin altında gezinen parmakları yavaşça bacaklarımın arasına süzülerek arayı genişletti. Gözlerim karanlığa alıştığı için rahat bir şekilde hareket edebiliyordum ama Chris'in son hareketinden sonra bedenim buz kesilmiş, ezberlediğim her noktayı unutmama neden olmuştu.
Titreyen dudaklarımı ve dökülen titrek nefesimi sızlayan parmaklarımla kapatırken çıkabilecek herhangi bir ses için önceden önlem aldım. Chris'in parmakları ağır bir şekilde bacaklarımın arasında daireler çizerken her saniye hassas noktama biraz daha yaklaşıyordu.
İçimin yandığını hissedebiliyordum. Bu tıpki tekila, limon ve tuz üçlüsünü aynı anda tükettiğin zaman oluşan türden bir yanmaydı. Acılı ama bir o kadar da güzel. Chris'in parmakları gezindiği bölgeye bir süreliğine ara verirken geriye doğru çekildi ve ayın parlak ışığı yüzüne yansıdı.
İri bedeni yatağa doğru yöneldi ve tahtanın çıkardığı gıcırtı eşliğinde yatağın ucuna oturdu. Bunu yaparken bir saniye bile elimi bırakmamıştı. Tutuşu biraz daha sertleşirken beni yanına çekmek için adeta teşvik ediyordu.
Yanına gitmeli miydim?
Bu durum ne kadar yanlış olsa da şu an için bana fazlasıyla doğru geliyordu. Yarını veya sonrasını düşünerek zihnimde birikmiş olan sorulara yem olmaktansa sadece ikimizin olduğu bu büyülü anı yaşamayı tercih ediyordum. Belkide öyle yapmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Drama // Chris Schistad
FanfictionI swear i was in love with you but sometimes words don't work