7. BÖLÜM - "İLK OKUL GÜNÜ"

21.5K 784 25
                                    

    Alarmın sesiyle yatağımdan fırlayarak kalktım, ne kadarda uzun zaman olmuştu böyle erken kalkmayalı. Ilk günden geç kalmamalıydım, saati bana doğru çevirip baktığımda daha okula gitmeme bir saat vardı. Bu demek oluyor ki güzel bir duş alıp rahat rahat dişimi fırçalayabileceğim. Dolabımın kapağını açıp, annemin heyecanla ütülediği formamı ve iç çamaşırı çıkartıp yatağımın üzerine koydum ardından koşar adımlarla banyoya doğru ilerledim.

    Banyoya girdiğimde üzerimde ki kıyafetleri çıkartıp suyu açtım ve ardından sıcak sıcak(!) başımdan aşağı dökmeye başladım. Vanilyalı duş jelimi vücuduma sürdükten sonra, tarağımı alıp duvarda takılı aynanın önüne geçtim. Buharlaşmış aynayı elimin tersiyle sildikten sonra, siyah ve kahverengi karışımı yani kumral olan saçımı taramaya koyuldum.

    Duşumu alıp, dişimi de fırçaladıktan sonra vücuduma havluyu sarıp odama çıktım. Vücuduma sarılı olan havluyu yere bıraktıktan sonra yatağımın üzerine hazırladığım ilk çamaşırlarımı üstüme giyindim ardından annemin 'Harika' diye tabir ettiği kısacık okul eteğini ve tshirti üstüme geçirdim. Üzerimi giyindikten sonra boy aynasının karşısına geçip başkasının gözünden kendime doğru bakındım. Sanki etek inadıma daha da kısalmış gibi gözüküyordu. Ah annem ah. Ellerimle eteğin ucunu kavrayıp aşağıya doğru -hiçbir faydası olmasa da- çekiştirdim. Derin bir nefes aldım, değişen bir şey olmasada içim rahatlamıştı, en azından çekiştirmiştim aşağı doğru. Dolabıma doğru ilerleyip saç kurutma makinesini aldım ve tekrar boy aynasının karşısına geçip saçımı kurutmaya koyuldum. Saçıma elimle güzel bir şekil vermeye çalıştım fakat düz olan saçlarım bana inat edercesine şekil almadan sade ve düz kalmaya devam etti.

    Her şeyi hallettikten sonra çantamı koluma takıp odamdan çıktım ve aşağıya doğru ilerlemeye başladım, merdivenlerden inerken küçük prensimin kahkaha sesi geliyordu. Bazen ne kadar şanslı olduğumu zar zor kabulleniyordum, böyle bir kardeşim olması ile çok şanslıyım... Salona indiğimde annem ve babamın yanağından öptükten sonra, Ayaz'ın kahkaha sebebini öğrenmiştim, yine koltuğa oturmuş çizgi film izliyordu. Dayanamayıp koşar adımlarla yanına gidip oturdum, sıkıca sarıldığımda bana bakarak gülümsedi ve ardından yanağıma bir öpücük kondurdu.

    Öptükten sonra vücudumu gözüyle gezdirip suratını astı. Garip giden birşeyler mi var? Anlamında kafamı çevirip annem ile babama baktığımda, babamın da sinirli bakışları ile karşılaştım. "O eteğin kısalığı ney Masal" dediğinde annem istemsizce gülümsemeye başlamıştı. Gerçekten çok kısaydı fakat yapabileceğim hiç birşey yok. Almıştık bir kere ve annem sayesinde... "Masal o etek ney" diyen ikinci ufak erkeğimizin tepkisi ile karşılaştım. Yapma Ayaz, sen ne anlarsın uzunluktan kısalıktan.
Bir an önce gitmeliyim yoksa iyi şeyler olmayacak. Ayaz'ın yanağına küçük bir öpücük kondurduktan sonra ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledim.

"Masal kahvaltı etmeyecek misin?"

    Annem siyah conversimi ayağıma geçirirken arkamdan seslenmişti. Iplerimi bağlarken kafamı anneme doğru çevirip 'Hayır' anlamında başımı sağa sola salladığımda, sinirlenmiş bir yüz ifadesi ile bana bakıyordu. 

"Telefonunu açık tut bebeğim"

Anne benim telefonum artık yok ki? Daha söylememiştim, ne yapacağım Allah'ım ben. Annem den sonra babam lafa atladı "Kızım seni bugün ben bırakacağım okula, beni bekle"
Zaten bırakmasan şaşardım baba. Başımı 'Tamam' anlamında yine onaylar bir şekilde salladığımda kapının önünde babamı beklemeye koyuldum...

*

    Okulu gördüğümde korkum daha fazla artmıştı, ben normal okula gitmeye korkuyordum ama bu bir kolejdi ve kolej demek, zengin züppesi, havalı insanlar demekti. Işim hiç kolay olmayacaktı hatta okul hayatım başladığı gibi bitebilirdi. Sırf babam ve annem için denecektim. Aslında bir nevi kendim için...
Babam yanıma yaklaşıp yanağıma bir öpücük kondurduktan sonra "İçeriye kadar gelmeyeceğim, güçlü ol kızım" diyerek arabasına bindi ve çalıştırıp uzaklaştı. Tabi ya güçlü ol, çok basit baba hemen olacağım.

    Tek omzuma takılı olan çantamın diğer yerinede kolumu geçirecek okulun devasa kapısına doğru ilerledim.  Güçlü olacaksın. Güçlü olacaksın. Güçlü olacaksın. Aklımdan sürekli bunu tekrar ederek kapıdan içeri girdim.
Yok artık! İçeri girdiğime pişman olmak isteyecektim fakat öyle bir şansım yoktu. Çok güzel bir okula gelmişim ben ya, görsel olarak tabiki. Öğrencileri nasıl acaba asıl önemli olan o.

    Okulun ortasına doğru ilerlemeye başladığımda, tüm simaların yavaş yavaş bana bakmaya başladığını gördüm. Kendimi hapishane kaçkını gibi hissediyordum, rezil mi oldum ben ya! Beni görmeyenler ise birbirlerini dürterek bakmasını sağlıyordu. Bir kaç gurubun yanından geçerken kulağıma sesleri gelmeye başlamıştı.

"Hey gelene bak!"

"Güzel kız"

"Bu çıtır kesin benim"

"Şu bacaklara bak"

"Bence iğrenç bir kız, herkes neden ona bakıyor ki?" Bunu söyleyen kesinlikle bir kızdı.

    Yoğun kelime huzmesinin altında maruz kala kala şubeye doğru ilerliyordum, bana bunca güzel şey söylemeleri hoşuma gitmişti fakat fazla sürmeyeceğini biliyordum. Sonuçta benimle dialoga girmeye çalışmadılar daha?

    Etrafımda ki insan topluluğuna bakarak ilerliyordum ki gördüğüm şey karşısında olduğum yerde çivilenmiş gibi kaldım. O buradaydı, mavi gözlü. Buradaydı. Duvara yaslanıp elini cebine koymuş bir şekilde mavi gözleri ile bana bakıyordu. Bu bir rüya olmalı! Yoksa Rüzgar'mı demeliydim! Ama eğer bir rüya ise, ben bu Rüzgar'dan uyandırılmak istemiyordum...

Tesadüfe inanır mısın? Bir kere olursa tesadüf, iki kere olursa istisna, üçüncü kere oluyorsa tesadüf diye birşey yoktur.

Her attığınız yorum ve vote benim için altın değerindedir, iyi okurlar dostlarım.

Iletişim : twitter.com/yayerkegii

RÜZGAR MASAL'IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin