15. Bölüm : Koşuşturma

56 2 0
                                    

Yeni bölüm çok geç geldiği için özür diliyorum. Bu bölümü kuzenime ithaf ediyorum. Keyifli okumalar ;)

Lavabonun olduğu bölümden çıktım ve Cole'un yanına oturdum. "Ağlama, o iyileşecek" dedi. Omzumu, onun omzuna yasladım. Ağlamaya devam ettim. İyileşecekti tamam, peki o yokken başıma gelenler? Olanları anlattıktan sonra da beni eskisi kadar sevebilecek miydi?  

Birden Skyler'ın sesini duydum, rüyasında sayıklıyordu. "Scarlett, gitmeee!" diye bağırdı. Hemen yanına koştum. "Yanındayım Skyler, buradayım" dedim. Son kez saçını okşadım, montumu giydim. Gitmem gerekiyordu, annem gelecekti. Skyler'ın yanağından hafifçe öptüm ve taksiyle eve gittim.  

Eve geldiğimde şanslı olduğumu düşündüm. Annem henüz gelmemişti. Biraz televizyon izledim. Gözlerimin kapanmasına yakın kapıdan anahtar sesi geldi. Annem elinde kırmızı bir valizle içeri girdi. Ona doğru koştum ve sarıldım. Onu çok özlemiştim, tabii sarılma nedenimi anlayamamıştı. Genelde anneme pek sıcak davranmam, garipsemiş olmalı. Ona yaşadıklarımı anlatsam kesin başka bir ülkeye taşınırdık diye geçirdim içimden.  

Odama çıktım,  masamın üstünde bir mektup vardı. Annem gelen zarflarıma bakmazdı. Genelde kredi kartı faturaları falan gelirdi ama bu sefer pembe bir zarf gelmişti. Zarfın içini açarken odam gül kokusuna bürünmüştü bile. Kağıdın üstünde bir şiir yazılıydı. Dikkatlice okumaya başladım.  

Sıcak bir bakışın aşkımı harlandıran,

Sessiz bekleyişim senin ardından,

Seni buldum diye mavi gözlerin,

Bana küstü kıskançlığından.  

Senden sadece cevap beklemekteyim,

Hala beni seviyor musun bilmeli miyim?

Kalbinden içeri, ta derindeyim.

Ömür boyu aşkının kölesiyim.

Bunu kim yazmış olabilirdi? Amacı neydi? Anladığım kadarıyla daha önceden beni seven birisiymiş. Annem çöpe baktığı için, mektubu oraya atamazdım. Çantama attım ve yatağıma uzandım.  

Sabahleyin gözüme batan lanet ışıklar yüzünden uyandım ve hazırlandım. Okul vardı yine ama bugün okulu ekecektim. Skyler'ın yanına gitmek için. Lisa'yı da, Dylan'ın ev hapsinden sonra hiç görmemiştim.  

Skyler'ın yanına gittim, bugün hastaneden çıkıyordu. Lisa da oradaydı. Yatağın yanındaki koltuğa, Lisa'nın yanına oturdum.

-Scarlett, nerelerdeydin ?!?

-Uzun hikaye Lisa. Sonra anlatırım.

-Hıhı, peki dedi ve doktorun gelmesini bekledik.  

Nihayet doktor geldi ve "Artık evine gidebilir" dedi. Skyler'ın koluna girdim ve asansörle aşağı indik. Lisa hiçbir şey söylemeden arabasına bindi ve gitti. Bu kadar alınabileceğini tahmin etmemiştim doğrusu.  

Skyler'ın evinin önüne geldiğimizde saat henüz 12'ydi. Okul süresi daha bitmediği için onunla beraber biraz daha durabilirim diye düşündüm.  

Eve girdik ve koltuğa oturduk. Skyler karnının çok acıktığını söyleyince makarna yaptım ve beraber yedik. Daha tam iyileşmemesine rağmen kollarını iyi kullanıyordu. Yemekten sonra konuşmaya başlamamız üzerine gerilmiştim.

-Scarlett, o gün Dylan'a karşı koyamadım ve az kalsın ölüyordum. Her zaman onu yeneceğimi tahmin ederdim ama yanılmışım. Aslında sana ne yaptığını duymak istemiyorum ama, o herife nasıl muamele edeceğimi bilmem için bu şart.

-Seni yaraladığı geceden sonraki sabah Kate, Bay Wallace'a gitmemi söyledi ama gittiğimde Dylan oradaydı dedim ve olayın devamını anlattım ona.  

En son olanları duyunca daha da sinirlendi ve elini masaya vurdu. Ben de çığlığı bastım çünkü elinden kanlar fışkırmaya başlamıştı. Hemen mutfaktan bulduğum bezleri getirdim ve koluna sardım.  

-Delirdin mi sen? Kendine ne yaptığının farkında mısın?  Daha yeni çıktın hastaneden.

-O sapık herif  hala hayattayken ben böyle oturamam dedi ve hızla kapıya doğru yürüdü. Ben de peşinden koştum ve onu yakalamaya çalıştım. Nereye gidiyordu?  

-Skyler, bekle! O evinde falan değil,  karakolda!

-Olsun ben de oraya giderim.

-Ne yapıcaksın oraya gidip? dedim.  

Duraksadı, bana baktı ve koşmaya devam etti. Yürüyerek onu takip ettim çünkü koşmaya gücüm kalmamıştı. En son deniz kenarında bir bankta buldum onu. "Acaba yalnız mı kalmak istiyor?" diye geçirdim içimden. Onun sağındaki banka oturdum. Denizi izlemeye başladım. Birkaç dakika sonra yanıma geldi ve dizime kafasını koydu. Saçlarıyla oynamaya başladım. Sonra güldüm.

-Niye gülüyorsun?

-Sen, az önce nereye gidiyordun?

-Bilmiyorum dedi ve o da gülmeye başladı.

Beraber uzunca bir müddet güldük sonra yüzünü bana çevirdi ve:

-Scarlett artık aramıza hiçbir şeyin girmesini istemiyorum dedi. O an aklıma bugün aldığım şiir geldi.  

-Bir şey soracağım, hiç bana şiir yolladın mı?

-Hayır, yoksa başka bir sevgilin mi var?

-Bilmem ama birisi bana şiir yollamış. Çok garip değil mi?

-Ya Cole'dur. Gerizekalı çocuk. Anlayamadı hala senin onu sevmediğini.

-Ama şiirde beni bulduğunu söylüyor.

-Hiçbir fikrim yok. Bak bu konuyu burada kapatıyoruz, bir daha da böyle anlamsız şeyleri kafana takma.

-Sen de nereye gittiğini bilmediğin halde peşinden koşturma beni.

-Tamam dedi saatine baktı, hava kararmaya başlamıştı.

Elimi tuttu ve eve doğru yürümeye başladık.

Hikayeyi okuyanlar yorum atarsa takip ederim ;)

Aşkın PençesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin