16.Bölüm : Ölüm

61 5 2
                                    

Eve girdiğimde annemin evde olmadığını anladım. Ben girmeden önce çoktan gelmiş olması gerekiyordu. Çünkü işi yedide bitiyordu ve saat 9 olmuştu. Ertesi gün boyunca hep bana şiir yazabilicek kişiyi düşündüm. Beni bulması? Bunu yapması için daha önceden beni seviyor olması gerekirdi. Ama geçmişimde çıktığım kimse yoktu.  

Yavaş hareketlerle çıtırdayan ahşap merdivenleri çıkarak odama gittim. Kapıyı açtım ve her tarafın birbirine katılmış olduğunu gördüm. Kıyafetlerim, kitaplarım ve çantamdaki mektuplar...    

Sessizce mektupların yanına ilerledim ve şiirin olduğu kağıdı elime aldım. Üzerinde kan izleri vardı. Lütfen düşündüğüm şey olmasın diye geçirdim içimden. Fakat yerde de kan izleri görünce beynimdeki damarlar adeta titremeye başladı. Daha sonra annemin odasına ilerledim. İçimdeki bütün korkuları bir kenara atarak kapıyı açtım ve yerde yatan cansız bedeni gördüm. Kolundaki kanlar tahta parkelerde koyu kahverengi izler bırakarak kurumuştu.  

Yerde yatan kişinin yanına gittim ve yerde yatanın bir erkek olduğunu görünce şoka uğradım. Peki bu çocuk kimdi, neden bizim evde ve annemin odasındaydı? Peki ya annem neredeydi şu an güvende miydi?  

Bu sorularımın hepsini bir kutuya kilitledim ve daha sonra bakmak üzere rafa koydum. Şimdi annemi bulmam gerekiyordu. Telefonumun tanıdık zil sesini duyunca aşağı indim. Telefonu kimin aradığına bakmadan açtım ve kulağıma götürdüm.

"Alo? Scarlett Hanım ile mi görüşüyorum?"

"Evet" "Anneniz... Ağır yaralı... Komşularınız evin önünde kolundan kesilmiş halde bulmuşlar"

"P..peki hemen geliyorum"  

Annemin gri arabasına bindim ve kontağı çevirdim. Ehliyetim yoktu fakat bu acil bir durumdu. Yolda giderken ceza kesseler bile şu an bunu takacak halde değildim.  

Arabayı sürerken aklıma annem ölürse ne yaparım düşüncesi geldi. Bilemiyordum. Gerçekten o benimle olmasaydı, hayatım nasıl olurdu? Arkadaşlarım beni yalnız bıraktığı halde yanımda duran, saçma sapan bir şey anlatsam bile tüm dikkatiyle beni dinleyen bir anneydi o. O anneden farklıydı benim için;  hem baba hem dost olmuştu bana.  

Farketmeden gözlerim sulansa da güçlü olmaya çalıştım. Kazasız bir şekilde hastaneye vardım ve danışmadaki kadına annemin odasını sordum. Skyler daha yeni iyileşmişken annemin bu duruma düşmesi beni çok yıpratmıştı.  

Eski hastane odalarından birine girdim ve yatağın yanındaki koltuğa oturdum. Yatakta yatan beden anneme hiç benzemiyordu. Suratı solmuş, koluna kan bağlanmıştı. Annem burada olmayı hakeden bir insan değildi. Keşke bana saldırsalardı da ona bir şey olmasaydı.  

Biraz kıpırdanması üzerine ona döndüm ve zorlukla açık tuttuğu ela gözlerine baktım. Son kez o elalardaki ışığı gördüm. Belki de son kez yapacağı konuşma içindi o ışık.  

"Scarlett. Seni seviyorum. Kendine iyi bak ve güçlü ol. Elveda."

"Anneee!!!"  

Ben odanın içinde tek başıma haykırırken yanındaki cihazlardan sesler gelmeye başladı. Birkaç hemşire içeri doluştu ve beni annemden ayırdı. Ona bunu yapanı pişman edecektim. Ve ölene kadar savaşacaktım.

Görevliler beni dışarı çıkarırken gözlerimden yaşlar döküldü. Beni bir sandalyeye oturttuktan sonra herkes dağıldı.  

"Güçlü olacağım anne. Söz veriyorum"  diye fısıldadım boş koridorlara.  

***

Ertesi gün uyanmak istemedim. Ama gözlerimin altı morarmıştı ve belimde bir sızı vardı. Ayrıca cenaze törenlerinden nefret ettiğimi öğrenmiş oldum. Bütün komşular eve doluşmuş annemin ne kadar iyi biri olduğu hakkında konuşuyordu. Onlar konuştukça ben "izninizle" deyip ağlamaya -odama- çıkıyordum. Annemin işten 20 kadar arkadaşı da gelmişti.  

Evdeki herkes gittikten sonra da mezarına gidip saatlerce ağladım. Lisa da yanımdaydı. Toprağına çiçekler koyup eve geri döndüm. Biliyordum bu günler de geçecekti. Ama ben annemi  katilini bulmadan rahat uyumayacaktım.  

Öğlene doğru kapı çalındı ve Skyler geldi. Bir tek o beni anlayabilirdi. Annesini de babasını da kaybetmişti. Kapıyı açtıktan sonra uzun mavi koltuğa oturdum. Eskiden annem de tam çaprazıma otururdu, beraber film izlerdik. Onunla anılarımız aklıma gelince gözyaşlarımı tutamadım. Skyler da yanıma geldi ve beni kucağına oturtup sıkıca sarıldı. Öyle kaç saat kalmıştık bilmiyordum ama sabah uyandığımda yanında yatıyordum.  

"Günaydın kanatsız meleğim"

"Günaydın"

Daha sonra Skyler kahvaltıyı hazırladı. Beraber kahvaltı yedik ve sonra bulaşıkları yıkadık. Beni neşelendirmek için köpükleri burnuma sürdü. Bir anlık sevinsem de burada yaşamaya devam ettikçe sanki anılarım geri geliyordu. Skyler bütün bu çabalarına rağmen bir sonuç alamadan evden ayrıldı.  

Birkaç saat boyunca film izledim ve arada 15-20 dk uyudum. Tam uyuduğum sıralarda kapı çalındı.Gözlerimi ovuşturarak kapıya ilerledim. Üstündeki kilitleri açtım ve kolu çevirdim. Fakat gördüğüm manzaraya inanamadım. Bu nasıl olabilirdi ki !?!

::: Bölümler biraz geç geliyor. Yazılılardan ve başka bir hikayeye başlamamdan dolayı. Voteları bekliyorum :-*

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 28, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Aşkın PençesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin