Lisa ailesinden izin almıştı, bugün bizde kalıyordu. Ağladığım için erkenden uykum gelmişti. O ise telefonuyla uğraşıyordu.
Sabah olunca, Lisayla kahvaltı yaptım. Servise bindim ve okula gittim. Yine iğrenç bir gündü. Ama hızlı geçti. Yarın tatil olduğu için biraz pozitif düşünebiliyordum.
Eve geldim ve televizyonu açtım. Bir şeyler atıştırmak üzere mutfağa girdim. Çöp ağzına kadar dolmuştu. Boşaltmak için dışarı çıktım. Dolunay çıkmıştı. Skyler'ların eve baktım. Kapısı açıktı. Acaba Skyler evde miydi? Evde değilse de kapıyı kapatmalıydım. Hırsız girmesini istemem doğrusu.
Evlerine girdim. Camları kapattım, hepsi açıktı. Yukarı kata çıktım. Skyler'ın odasına girdim. Seslendim fakat evde değildi. Eve dönmeye karar verdim ve arkamda bir çıtırtı duydum. Tam arkamı dönmemle çığlığı basmam bir oldu! Kıl içinde, gözleri sarı bir kurtadam dişlerinden akan salyalarıyla bana bakıyordu. Dehşete kapıldım. Ne yapacağımı şaşırdım. Alt kata doğru koştum, arkamdan geliyordu. Bir hamleyle beni yere indirdi. Pençesini koluma geçirdi. Canım çok yanmıştı ve kolumdan kanlar akıyordu.
Skyler nasıl düşünmeden hareket edebiliyordu? Ölmek üzere olduğumu farkettim. Yapılacak hiç bir şey yoktu, beni öldürmesini sadece dikkatini dağıtarak engelleyebilirdim. Ben de diğer elimi kalbinin üstüne koydum. Koluma geçirdiği pençesini çekti. "Skyler, her ne olursa olsun seni seviyorum" dedim. Bir anda duraksadı, bana garip bir bakış attı. Evden çıktı ve evin bayağı ilerisindeki tepeye doğru ilerledi. İyi ki sokakta kimse yoktu da onlara zarar vermedi diye düşünüyordum.
Ölüm...Gerçekten ölüyordum, az kalmıştı. Hayatım bir anda sona erebilirdi. Daha yapacağım çok şey vardı diye aklımdan geçirmiştim. Kurtadam sevgilin tarafından parçalanarak öldürülmek...Buna Aşkın Pençesinde yok olmak da denebilirdi.
Eve döndüm, kapıyı kilitledim 2 kere. Yaramın durumu çok kötüydü. Evde olan acil durum malzemeleriyle kendime pansuman yaptım. Hala şaşkınlık içerisindeydim. Yaratık derken bildiğimiz (!) kurtadamı kastediyormuş. Onu sevdiğimi söylemeseydim acaba şu an hayatta olur muydum? Bilemiyorum. Onun beni sevdiğini öğrenince havalara uçmuştum. Bunun geri dönüşü yok muydu? Hep böyle mi kalacaktı?
Sabah oldu ve ben yine evde yalnızdım. Mısır gevreği ile geçiştirme bir kahvaltı yaptım. Biraz televizyon izledim. Daha sonra kapı çaldı. Gelen Cole'du. Uzun zamandır görmüyordum onu.
-Scarlett, koluna ne oldu?
-Skyler hakkında ne biliyorsun? Dolunay anlamında.
-Demek istediğini anladım. Kurtadama dönüşünce sana saldırdı. Kurtulmuşsun.
-Evet ölmedim. Peki hep böyle mi kalacak?
-Benim bildiğim kadarıyla, tam olarak insan olamayacak. Bak, artık ondan vazgeçmelisin.
-Vazgeçemem, onu kurtarmanın bir yolunu bulmalıyım.
-Neyse ben gidiyorum, kendine iyi bak. Kalbin boşalınca, benimkine gel beklerim.
-???
Bu da neydi şimdi? Kendisini sevmem için mi Skyler'dan vazgeçmemi istiyordu? Ne biçim bir arkadaşlık, bilemedim. Resmen kendi çıkarları için Skyler'ın yanındaymış.
Lisa ile kafeye gitmeye karar verdik. Evde canım sıkılmıştı ve kendimi dünyada gibi hissetmiyordum. Yürüyerek kafeye gittik. Kahvelerimizi aldık ve boş bir masaya oturduk. Lisa'ya olanları orada anlatmadım. Çünkü tepkileri sonucu, kafedekilerin bana uzaylı gibi bakmasını istemiyordum. Koluma ne olduğunu sorduğunda bir sokak köpeğinin ısırdığını söyledim. Lisa kalkalım artık deyince eve yürümeye başladık. Yaşadıklarıma çözüm bulmak için tam 1 ayım vardı. Yani, Dolunay kapıyı çalana kadar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Pençesi
Loup-garouBirden fazla kategoriye giren bir hikaye. (Werewolf, Romance, Vampire) Bir kurtadam ve bir kızın istediği hayatlara ulaşmak için yaşadıkları efsane. Bir göz atın pişman olmazsınız. İyi okumalar :D