3. Bölüm 'Çağrı'

1.6K 122 22
                                    

Ve artık Oğuz Kağan'ın cihan hakimiyeti başlıyor... Haydi bismillah :)

_____

Bir hafta sonra obaların beyleri, kağanları olan Oğuz Bey'in obasına varmıştı. Gün Bey ve Gökbörü, alpleri ile birlikte güvenliği azami seviyede tutmuş; Gökbörü alpler ile yetinmeyip, börülerini de beyleri koruması için göndermişti. Bu zaman zarfında da ikili birbiri ile hiç kavga etmemiş hatta birbirlerine öfkeli bakışlar dahi atmamıştı. Oğuz Kağan iki gardaşın arasındaki gerilimin bittiğini görünce mutlu olmuştu. Besbelli ki sözleri ikisine de tesir etmişti ama Oğuz biliyordu ki bu geçici bir ateşkesti. Zira aralarındaki sorun daha çözülememiş hali ile ilişkileri de düzelmemişti. Gün gelecek birbirlerini kaşımaya devam edeceklerdi.

Kurultay vakti gelip çattığında, mevsimlerden bahar idi. Kurultay haberi aylar öncesinden, Oğuz Kağan'a bağlı beylere ulaşmış, onlar da hazırlıklarını tamamlayıp ancak bahar ayında yola çıkmışlardı. Zaten çetin kış şartlarında yolculuk yapmak akıllıca bir şey değildi.

Alpler obanın etrafında kuş uçurmuyor, Gökbörü'nün boz börüleri de gizliden gizliye bu koruma görevinden payına düşeni yerine getirerek obanın çevresinde dolanıyordu. Beylerin korunma işi nasıl Gün Bey ve Gökbörü'ye aitti ise; obanın içindeki sükunetin korunması ve işlerin aksamadan devam etmesinden Ay Bey ve Yıldız Bey sorumluydu. Kağan'ın eşleri Gökçe Hatun ve Yapurgak Hatun da gelen beylerin barınması ve kurultayın kurulmasından sorumluydu. Küçük oğullar da kah analarına kah ağabeylerine yardım etmişti.

Beylerin çokluğu ve baharın gelmesi ile kurultay, obanın meydanına kurulmuştu; kırk masa ve kırk sıra hazırlanmıştı. Sıra düzeni yeni ay biçimindeydi ve en uca, ayın açık kısmına sanki bir güneş gibi Oğuz Kağan'ın masa ve sırası konmuştu; elbette ki beylerin masa ve sırasından daha yüksekti. Masalarda meyveler, geyik ve koyun eti gibi sayısız yiyecek vardı. Birkaç dakika sonra da yemeklerden sorumlu kadınlar, ellerinde ayran, kefir ve kımız testilerini getirip, masalara koyup, çekildiler. Kağan, sarhoş edici içecekler konusunda çok hassas olduğundan, kımızın mayalanmasına izin vermemiş, taze at sütü olarak tüketilmesini emir salmıştı. Zira sarhoşluk, insanın aklını örtmekte ve en yiğit adamı dahi rezil bir insana dönüştürmekteydi. Hayatı cenkle geçen ve büyük emelleri olan bu halkın alpleri asla böyle rezil bir duruma düşemezdi!

Oğuz Kağan, başa geçtikten birkaç yıl sonra bazı uygulamalar getirmiş; bazı şeyleri yasaklayıp, bazı gelenekleri de yeniden düzenlemişti. Bu eylemlerini de zaman içerisinde yapmaya devam edeceğini; uymayan olursa kıyın vereceğini duyurmuştu. Halk arasında bunlara 'Oğuz Töresi" denmeye başlanmıştı. Oğuz Kağan ise 'Tengri'nin Buyrukları' diyerek uygulanmasında azami çaba sarf ediyordu.

Nicedir ataları, başlarına geçirdikleri kağan ve hakanlarının Tengri tarafından seçilmiş; kut sahibi vekilleri kabul ettiğinden, ilk başlarda Oğuz Kağan'ın buyrukları da bu geleneğe göre olağan karşılanmıştı, fakat Oğuz Kağan geçen her gün daha farklı konuşmaya başlamış, geçmiş kağanlarından farklı hareket ederek insanları şaşırtmaya başlamıştı. Sonunda Oğuz Kağan da Tengri'nin buyruklarını yozlaştırıp, değiştirenlere karşı savaş açtığını duyurmuştu. Tek tük itaatsizlik edenler olmuştu elbette ama Oğuz Kağan, acıma göstermeden hepsine kıyın vermişti.

Beyler, kağanlarının daha büyük bir şeye niyetlendiğini gözlerinden okuyabiliyordu. Zaten nicedir söylentiler dolanıyordu. Eğer kulaklarına fısıldananlar doğru ise yakın zamanda cenk edeceklerdi. Bu düşünce genç beyleri heyecanlandırırken; daha yaşlı olanların temkinle yaklaşmasına neden oluyordu. Akşam vakti olduğunda, meşaleler yakılmış, tüm obaya sanki güneş hiç batmamış gibi aydınlık saçılmıştı. Beyler kendi aralarında konuşuyor; kah gülüyor kah hikayeler anlatıyordu. Sonunda Oğuz Kağan ellerini kaldırınca her biri sus pus oldu ve obaya ölüm sessizliği çöktü. Cırcır böcekleri bile sanki kağanın emrine boyun eğmiş gibi ötmeyi bırakmıştı.

Gökbörü ve Oğuz Kağan (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin