"O zaman pijama partisi başlasın!" dedi adam kollarını iki yana açarak, odada yalnız kalmalarının altıncı saniyesinde. Dean neredeyse suratının yarısına kadar çektiği yorganın altından kavrayamayan bir ifadeyle adama uzun uzun baktı.
Ne sikim diyor bu be?
Adam, bakışlarına karşılık vermeden "Ne yapalım dersin?" diye sordu havaya konuşarak. Odanın bir tarafından diğer tarafına adımlıyor, sanki bir şey arar gibi etrafı inceliyordu. "Sam'in hangi porno sitelerinde takıldığına bakıp geldiğinde yüzünü kızartabiliriz ya da belki yastık savaşı yaparız. Peki ya birilerini telefonda işletmeye ne dersin? Güzel şakalarım vardır. İstersen -pek ilgi alanım dahilinde olmasa da- kızlar hakkında falan da konuşabiliriz. Aslında bunu değişik saç örgüsü modelleri denerken yapmamız daha makul olurdu. İkimizin saçının da yeterince uzun olmaması ne kötü ama istersen Anna'yı çağırabilirim. Saçlarıyla oynanmasına bayılıyor."
Adamın büyük bir coşkuyla yaptığı konuşması Dean için genel olarak anlam vermediği birtakım cümleler bütününden oluşuyordu ancak aklına takılan iki nokta vardı: a) kızlar hakkında pek ilgi alanım dahilinde değil derken ne demeye çalışıyordu ve b) Anna denen kızın saçlarıyla oynanmasına bayıldığını nereden biliyordu yoksa bunu deneyimlemiş miydi?
Adam beklenti ile Dean'e bakıyordu, gerçekten ciddi bir cevap bekliyor gibiydi. Dean aklındaki soru işaretlerini bir kenara bırakıp adama neden bahsettiğini bilmediğini söyleyecekti ancak ağzını açtığı anda boğazında hissettiği korkunç bir ağrı sonucu sonu gelmeyen bir öksürme durumuna mahsur kaldı. Soluk borusunda dikenli teller var gibi hissediyordu, berbat bir şeydi.
Adamın gözlerindeki beklenti dolu ışıltılar yerini endişeye bıraktı ve adam birkaç hızlı adımla gelip Dean'in yanına oturdu. "İyi misin?" diye sordu. Dean bu sorunun amacını anlayamadı. "Sence?" diye karşılık verdi biraz sakinleşebildiğinde. Durumu gayet açık değil miydi?
Adam durup bir süre ona baktı. Ne görmeyi amaçlıyor ki? Uzanıp elini Dean'in alnına koydu, Dean bu hareketten artık sıkıldığını düşündü ancak tenine temas eden sıcak eller hala bir şekilde kendisinde etki bırakıyordu.
"Tanrım, yanıyorsun!" dedi adam. "Gerçekten hastasın, öyle değil mi? Ben de sandım ki-" kendi sözünü kesip kısık bir küfür mırıldandı. Şaşırmış gözüküyordu.
Esas şimdi ne sikim diyorsun be adam?
"Ne sanmıştın?" diye sordu Dean merakla. Adam biraz daha açık konuşsa iyi olacaktı.
"Hiç, sadece hiç." diye hızlı hızlı ve telaşlı bir şekilde konuşmaya başladı. "Bo-boşver benim ne sandığımı. Sanırım şimdi sana çorba sipariş etmem gerek. Evet, evet, en iyisi ben öyle yapayım." dedi ve peşi sıra ayağa kalktı.
Bu telaşı nedendi? Ayrıca kekeliyordu da, ki bu zamana kadarki kendinden emin tavırları ele alındığında bu davranış pek ona uymuyordu. Sanki hasta olduğunu o an öğrenmiş gibi tepki veriyordu ancak Dean'in yanında kalmayı teklif eden kendisiydi. Adam ne yapmaya çalışıyordu?
Dean hastalığının getirisi olan zihinsel yorgunluğu nedeniyle ortada dönen olaya bir türlü anlam veremedi. Adam, o an onun için anlaşılması oldukça güçtü. Adamın sandığı şeyin ne olduğunu bilmiyordu ancak beklediğini pek alamadığı kesindi ve birisini memnuniyetsizken yanında tutmak hele ki o kişinin kendisine bebek bakıcılığı yapması Dean'in en son istediği şeydi.
Adam telaşla ayağa kalktığında uzanıp onun bileğinden tuttu Dean. Adam dönüp önce bileğindeki Dean'in parmaklarına sonra da Dean'in solgun yüzüne baktı. "Bunu yapmak zorunda değilsin, Cas." dedi Dean adamın bileğini tutmaya devam ederken. "Bütün akşamını benimle heba etme. Charlie sana kızgındı, belki gönlünü almak için onunla yemeğe gidersin. Ben başımın çaresine bakabilirim. Sam'e de tüm akşam bana masal okuyup başımı okşadığını söylerim, olur mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wisteria // Destiel
FanfictionMor salkımların altındalardı ve maviler yeşillere düşmekten kendini alamıyordu.