Arkadaşlık ya da yakın arkadaşlık ya da en yakın arkadaşlık kavramları Dean için garip şeylerdi. Neredeyse tam olarak anlamlarını kavrayamadığı şeyler. Elbette arkadaşları, yakın arkadaşları olmuştu. Okula başladığı süreçten itibaren "arkadaş" diye adlandırabileceği birçok insan girmişti hayatına. İlkokulda birlikte servis beklerken ağzını açıp tek kelime etmeye tenezzül etmeyen sonra da bunun adına utangaçlık diyen ilk arkadaşları vardı örneğin ya da birer ilkokul çocuğu için bile fazla aptalca konuşan okul arkadaşları. Lisede, kanlarının hızlı aktığı, hormonlarının tavan yaptığı o dönemde eğlenmek ve yatacak birilerini bulmak dışında tamamıyla boş hayatlar yaşayan arkadaşları. Üniversitede sadece çıkarları uğruna onunla takılan arkadaşları. Ve Sam; 22 yıllık hayatı boyunca her ne kadar iki muhabbetlerinden biri tartışma olsa da gerçekten arkadaşım diyebildiği tek arkadaşı.
Ancak hiçbiri Gilda gibi değildi.
Daha doğrusu Gilda hiçbiri gibi değildi.
Dean onu tanımlamakta, herhangi bir kalıba sokmakta güçlük çekiyordu. Tanıştıkları ilk gün onun farklı biri olduğunu hatta bu yüzden gözüne çarptığını biliyordu ve bu yüzden onunla konuşmakta ısrarcı olduğunun farkındaydı ama kendisini bu kadar afallatacak ve zaman zaman boşlukta bırakacak bir kişilik de beklemiyordu doğrusu.
Onunla ilgili ilginç şeyleri keşfetmeye başladığı ilk an tanıştıkları gün gittikleri öğle yemeğindeydi. Birlikte kampüs içerisinde bir yerde taco yemeye gitmişlerdi (Dean'in bununla ilgili bir sorunu yoktu; taco yemeyi severdi.). Yol boyunca Gilda, elde etmeye çalıştığı şu sarışın kızdan söz ederken Dean ikisinin birleşik ellerine bakmış ve gülümsemeden edememişti.
Öğle yemeği için gittikleri yerde masaya oturduklarında Gilda "Burayı seviyorum," demişti. "Tacoları güzel ama her şeyden önce temiz ve tertipli çalışıyorlar."
"Nereden biliyorsun?" diye sormuştu Dean. O anda kesinlikle herhangi bir amacı olmayan bir soruydu ancak Gilda "Aylık olarak mutfaklarını kontrol etmeme izin veriyorlar." diye cevaplayınca kısa çaplı bir şok geçirse de elinden geldiğince belli etmemeye çalışmıştı. Çünkü bilirsiniz, Dean yemek yemek için gittiği hiçbir yerde aşırı rahatsız edici olmadığı sürece hijyene önem veren biri değildi, onun için önemli olan tek şey lezzetli yemekti. Bu yüzden Gilda cebinden çıkardığı ve söylediğine göre antibakteriyel olan mendillerle masayı ve servisleri silerken de yapabildiği ölçüde dehşete düşmemiş gibi gözükmemek için çaba gösteriyordu.
"Anlaşılan gerçekten de mikroplardan hoşlanmıyorsun," demişti söyleyebildiği tek şey buymuş gibi. Yüzünde oturtmaya çalıştığı ama bir türlü beceremediği anlayışlı bir gülümseme vardı.
"Öyle," demişti kız. "Bana takıntılı, hasta ya da sıyırmış; her şeyi diyebilirsin ancak," Kelimelerinin arasında alaycı ya da tehditkâr, her ne olursa olsun ürkütücü bir sırıtış yüzüne yayılmıştı. "Dememeni öneririm."
Ve Dean kızın sözüne kulak vermişti. Ağzını açıp bu konuyla ilgili tek bir söz bile söylememişti. Ancak ilerleyen zamanlarda kızın bu özelliğinin başka boyutlarıyla da karşılaştığı vakitler her seferinde ne kadar şaşkına döndüğünü ve herhangi bir yorumda bulunmamak için akla karayı seçtiğini belirtmekte fayda vardı.
Kısa bir süre sonra önüne getirilen tacosundan bir ısırık alınca dünyalar ona bahşedilmiş gibi hissetmişti çünkü son birkaç günde Sam sayesinde hayatta ağzına sürmediği birtakım şeyler tüketmek durumunda kalmıştı, bu yüzden dişlerinin arasından çiğnenip midesine doğru yolculuğa çıkan et parçaları ona birer elmastan daha değerli geliyordu. Lokmasını yuttuktan sonra kızın tabağındaki sebzeli taco gözüne ilişince "Hayır," diye itiraz etmekten kendini alamamıştı, "Kesinlikle bunu denemelisin." demişti ve büyük bir mutlulukla bir ısırık daha almıştı. Kız önce Dean'in tacosuna sonra onun yediğin yemeğin lezzetliliğiyle mest oluşuna baktıktan sonra kısa bir süre kaşlarını çatmıştı ve "Mercí," demişti hafif iğneleyen bir tonda, "Veganım." Ve o an yediği lokma Dean'in boğazına takılmıştı ve onu kısa bir öksürük krizine sokmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wisteria // Destiel
FanfictionMor salkımların altındalardı ve maviler yeşillere düşmekten kendini alamıyordu.