Başları tanıdık gelebilir ancak bu sizi yanıltmasın çünkü bu gerçekten gerçek bir yeni bölüm. Aşağı yukarı 5 bin kelime ve farklı yaşlarımdan izler taşıyor, o yüzden biraz tuhaf.
*
Sonraki iki gün boyunca Dean, Gilda'yı ne görmüş ne de ondan herhangi bir haber almıştı. Elbette ona hasret düştüğü, her dakika her saniye onu görmek istediği falan yoktu ancak merak etmeden de duramıyordu. Nerelerdeydi? Neyle meşguldü? Sözde aynı yurtta kalıyorlardı ancak iki gün boyunca ortalıklarda gözükmemişti. İki gün sonraysa onunla karşılaşması yine garip bir şekilde olmuştu.
Dean kahvaltısını dışarıda bir yerlerde etmeye karar vermişti zira yurt yemeği cidden çekilir değildi. Yurttan dışarı adımı atmıştı ve onunla tanıştıkları gün flörtleştiği kızı görmüştü. Kız hararetli hararetli biriyle tartışıyordu. Ancak tartıştığı kişinin Gilda olduğunu fark etmesi biraz zaman almıştı zira Gilda'nın kafasında Breakfast at Tiffany's tarzı tuhaf bir şapka vardı. Esasında o anda üzerindeki her şey bir nebze tuhaftı. Baskılı beyaz bir tişört elbise giyiyordu ve tuhaftı çünkü kıza en az 4 beden büyüktü. Neredeyse omuzlarından düşecek gibiydi. Sanırım tamamıyla derbeder gözükmemek adına beline siyah ince bir kemer dolamıştı ama o da fazlasıyla uzundu. Tokasıyla sabitlendikten sonra kemerin ucu kızın dizine kadar uzanıyordu. Ayağındaysa siyah spor terlikler vardı ve Dean'in en komik ve tuhaf bulduğu buydu çünkü tüm o sıcak ve bunaltıcı havaya rağmen Gilda bu terliklerin içine beyaz soket çorap giymişti. Belki alelacele odadan çıkmak zorunda kalmıştır diye düşünmüştü. Böyle karmaşık bir giyim tarzının mantığa sığar pek bir yönü yoktu ona göre. Yine de şöyle bir bakınca kötü gözüktüğünü söyleyemezdi. Yakışıyor bile derdi hatta. Sonuçta söz konusu Gilda'ydı. Onu kötü gösterecek bir kıyafetin var olduğunu zannetmiyordu.
Kıyafetlerini incelerken gözüne başka bir şey takılmıştı. Gilda'nın sağ üst bacağında beyaz bir şeyler parlıyordu. Dean başta neden olduğunu çözememişti, gözlerini kısıp dikkatli dikkatli bacağına bakmıştı. Dışarıdan biri onu görse kesinlikle yanlış anlayacağı bir tavırdı bu. Ancak o anda bunun pek de umurunda olduğu söylenemezdi. Miyopluğuna küfrettikten ve birkaç saniye geçtikten sonra en nihayetinde ne olduğunu görebilmişti. Bir dövmeydi bu. Kızın dizinin birkaç santim üstüne dolanmış gibi duran ince, beyaz bir yılan ve yılanın başını kemiren yine beyaz bir fare. Muhtemelen bir anlamı vardı ve Gilda'ya dair her şey gibi tuhaf ama göz alıcıydı.
Dean her şeyi bir yana bırakıp o ikisinin tartışmasına dikkat kesilmişti. Gilda'nın flört ettiği şu kız oldukça sinirli gözüküyordu. Suratı gergin ve kızarmıştı. Sinirinden yerinden duramıyor gibi bir ileri bir geri gidiyor, hızla ellerine saçlarına daldırıyor ve zaman zaman söyleyecek söz bulamıyor gibi hiddetle başını iki yana sallıyordu. Her ne kadar Dean onun ne söylediğinin ayırt edemiyor olsa da bağırarak konuştuğunu görebiliyordu. Gilda'ysa onun aksine oldukça sakin duruyordu. Kız ona bağırırken o, çatık kaşlarıyla kollarını göğsünde kavuşturmuş ağırlığını bir bacağına vererek bekliyor, arada kısa kısa bir şeyler söylüyordu.
Birkaç dakika ne yapacağına karar veremeden orada onları izleyerek beklemişti. İşler yön değiştirirse dahil olurum belki diye düşünüyordu belki de. Bir süre sonra Gilda'nın yüzüne katlanamıyormuş gibi bir ifade yayılmıştı ve kollarını çözüp "Yeter." demişti. Dean onun dudaklarını okumuştu. Sarışın kızın kollarından tutup gözlerini büyüterek ona tane tane bir şeyler söylemişti. Artık o anda her ne söylediyse kız kollarındaki Gilda'nın ellerini savuşturmuş ve arkasını dönüp ayaklarını yere vura vura gitmeye başlamıştı.
Bu noktada Dean Gilda'ya katılmaya karar vermişti. Birkaç gün evvel manidar bir şekilde gülümseyerek birbirlerini süzerken o anda onları neyin bu hâle getirdiğini merak ediyordu. Yataktan kalkar kalkmaz aldığı duşun verdiği öz güvenle uzaklaşmakta olan kızın ardından bakan Gilda'nın yanına yanaşmış ve "Sorun ne, Holly Golightly?" diye sormuştu. Gilda ona bakıp şapkasını biraz yüzünden çekmiş ve yaramazca gülümsemişti. Sanki ona n'aber diye sormuş gibi "Yeni bir şey yok." demişti. Sonra işaret parmağıyla ona beklemesini işaret etmiş ve sarışın kızın arkasından seslenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wisteria // Destiel
FanfictionMor salkımların altındalardı ve maviler yeşillere düşmekten kendini alamıyordu.