"Gidin başımdan." yorganı tepeme kadar çekmiş açtığım komedi filmini peçeteler eşliğinde izliyorken, açılan kapı sesinden günde üç vakit Alaska'yı rahatsız etme zamanlarından birinde olduğumuzu biliyordum.
Depresyonda olduğumu falan düşünüyorlardı ama öyle bir şey yoktu ve bir türlü ikna olmamaları beni sinirlendiriyordu.
"Yemek vakti." Calum elindeki bir şeyi bir şeye vurarak çan sesi çıkarttığında gözlerimi devirerek filmi durdurduktan sonra burnumu çektim. "Aç değilim."
"Evet, evet. Dünde aç değildin, önceki günde ve ondan önceki günde de. Sümüklerini yiyerek hayatta kaldığını düşünmeye başlayacağız artık." yüzümü buruşturarak açtığım küçük aralıktan temiz hava almaya çalıştım. Burası havasız olmaya başlamıştı.
"Beni rahat bırak Cal. Aç olunca zaten geliyorum." diyerek büyük bir yalan salladığımda kahkaha atan başka sesler de duydum. "Şu yataktan çıkmazsan gerçekten depresyona girmek için elinde bir neden olacak."
Ve sonra, yorganım birden bire tepemden çekildiğinde Luke tepemde çılgınca bağırıyordu. "Siktiğimin bunalımı yüzünden o kadar film izliyorsun ki internet kotasını aştığımıza dair bir mesaj geldi! Bunalıma gireceksen internetsiz bir şeyler dene."
"Luke siktir git." Ashton onu tepemden çekerek geriye ittiğinde Luke üzerini düzeltti. "Ama haklıyım!" dedi ve ardından evin içinde elindeki telefonuyla dolanan Mia'yı gördüm. "Evet, haklı."
"Dünyada ki en iyi ev arkadaşlarısınız." yorganı tekrar tepeme çektiğimde Luke bana engel olup bilgisayarı eline aldıktan sonra odadan çıktı ve böylelikle Ash ve Cal ile baş başa kaldım. Sırt üstü bir şekilde yatağa uzandıktan sonra gözlerimi tavana dikerek ellerimi karnımın üzerinde birleştirdim.
"Tabutun için alıştırma yapıyor olman hoşuma gitti."
"Bugün neyiniz var sizin?" Ash, Calum'a dik dik bakmaya başladığında burnumu çekmem henüz başlamamış olan kavgalarını böldü. "Hissetmediğini söylemiştin." Ash çaresizlikle gözlerime baktığında onlara doğru dönerek bacaklarımı kendime çektim.
"Gözlerim ağrıyor." diyerek gözlerimi kapattığımda bu odadan şuan girse, günlerce yaşadığım şeyleri umursamayıp tekrar ona koşacak kadar acizdim. "Film izlemekten mi?" Cal, bunu umarcasına sorduğunda gülümseyerek elini tuttum.
"Film izlemekten." eğilip göz kapaklarıma birer öpücük bıraktığında elini daha sıkı tuttum ama ona güven verecek kadar gücü kendimde bulamıyordum. İki haftadır onunla hiç konuşmamıştık, ne yaptığını bilmiyordum. İyi miydi? Gelişme var mıydı? Ya da her şey istediği gibi mi gidiyordu bir fikrim yoktu.
Calum'a da sormuyordum çünkü alacağım cevap beni korkutuyordu.
"Babamla konuştum." Calum'un kararsız mırıltısını dakikalar sonra yeniden duyduğumda yutkunarak gözlerimi açtım. "Zayn'in durumu gelişme gösteriyormuş, artık hastalık değil iyileşme evresinde. Bu senin ne kadar toparlamana yardımcı olur bilmiyorum ancak seni böyle görmek bizi üzüyor."
Elini sıkıp yeniden ağlamaya başladığımda sıkıntıyla inleyerek elinin birini yüzüme yerleştirdi. "Bak, belki iyi haberi benden değil, Zayn'den duymak istiyordun, üzgünüm ama daha iyi hissedeceğini düşündüm." Ashton kolunu bacaklarıma sararak kafasını kalçamın üzerine koydu ve Calum ise başını belime yerleştirip derin bir nefes aldı.
"Onunla işler yoluna gidiyor gibi olduğundan beri sürekli ağlıyorsun, mutsuzsun ve biz artık eski Alaska'yı gözlerinde göremiyoruz. Bunu yapma. Hayatını mahvetmesine izin verme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barmaid || z.m
Fanfiction"Ona iyi gelirim sanmıştım ama ruhu tahmin ettiğimden çok daha fazla kana bulanmıştı."