Rem- Losing My Religion
Çoğu kişi unuttu ya da bıraktı biliyorum ama burada olanlar için finale kadar yazacağım, muhtemelen bundan bir kaç bölüm sonrasına kadar
İyi okumalar
Her şeyin düzeleceğine olan inancımın arttığı günlerin birinde, ikimizde birbirimize sonsuz bir sadakatle bağlanmışken mutluydum. Birbirimizi gülümsetiyor, şakalar yapıyor, eğleniyor ve eğleniyorduk.
Geçmişte yaptığım görmezden geldiğim her şeyin telafisini yapabileceğimi düşünüyordum. Ve bence ediyordum da, gözleri bana bakarken yeniden ışıldıyordu, arkadaşlarıyla arası iyiydi. Kaybettiği her şeye yeniden sahipti. Tüm olumsuzluklara rağmen bir şekilde başarmıştık onu kollarımın arasında tutuyordum.
Bir iskeletten farksız olmaya başlayan bedenini sıkıca kavrıyor sağlığına kavuşacağını kulaklarına fısıldıyordum, ağrıları olduğu zaman karnını okşayıp onu şarkılar eşliğinde uyutuyordum ama bir gece tüm bu hepsinin mümkün olmayacağı bir şekilde uyanmıştım. Alaska'nın hıçkırık sesleri odamızın banyosundan yankılanıp içime işlerken uyku sersemiydim. Ne olduğunu dahi kavrayamıyorken bir şeylerin devrilme sesi beni kendime getirerek banyoya koşmamı sağladığında gözlerinde gördüğüm korku tüm vücudumu baştan aşağıya titretti.
Ona ne olduğunu bilmiyorduk. Ona ne olduğunu bilmiyordum. İlaçlar işe yaramıyor gibiydi.
Sevgilim korkuyordu. Yaşamaya yeni başlamışken tekrar yitiriyor olduğunu bilmek boğazımda bir şeylerin düğüm düğüm olmasını sağladı. "Alaska..." pürüzlü sesimle ismini bir yakarış gibi fısıldadığımda ince parmakları zorlukla sifona ulaşıp çekti. İyi değildi, bunu görebiliyordum ama onun için hiçbir şey yapamıyordum. Üstelik o bana ikinci hayatımı yeniden bahşetmişken. Elim kolum bağlıydı, zamanla yok oluşunun acılı dönemlerine şahit olabiliyordum sadece.
Beni görünce titreyen ellerini yüzüne kapattı ve ona yaklaştığımda benden yavaşça uzaklaştı. "Yapma bunu," dedim. "Benden saklanma." Onu bu şekilde görmeye ne kadar dayanabilirdim bilmiyorum ama tatilden döndüğümüzden beri berbatlaşan tüm bu şeyler canımı yakıyordu.
"Özür dilerim," kollarını boynuma dolayıp elmacık kemikleri ve yanak çukurları iyice belirginleşen yüzünü benden sakladı. "Tüm o şeyleri midemde tutmaya çalıştım ama olmadı çok özür dilerim." ellerimi sıkıca saçlarına bastırıp kokusunu içime çekerken ağlayışına eşlik ettim. Göz yaşlarım dilsiz birer dua olarak saçlarına döküldü ama yinede bu, ona hayat vermeme yetmedi.
"Çok acıyor," dedi. Göğsü aldığı sık nefesler eşliğinde sıkışarak öksürmesine sebep oluyor ve tüm vücudunu acıyla titretiyordu.
Son darbesini bekleyen bir harabeye benziyordu ama ben onu kaybetmeye hazır değildim. Hayatıma anlam katan şeyleri bulduktan sonra kaybetmek benim için bir alışkanlık olmuştu, belki de ben bir lanettim. İnsanların hayatına bulaşıp onları mahveden, herkesin kurtulmak istediği bir lanet. Rachel'a ve şimdi de Alaska'ya yaptığım gibi.
Ama Tanrı ölümü bana bahşetmişken kurtulup onların bu cehennemi yaşaması adil değildi. Ölmesi gereken bendim. Ya da acı çekmesi.
"Üzgünüm," burnumu çekip saçlarını okşadıktan sonra devam ettim. "İşe yaramaz herifin tekiyim, özür dilerim." başını iki yana sallayıp ölüm kadar soğuk olan ellerini gözyaşlarımın üzerinde gezdirdi. "Senin suçun değil." diye fısıldadı. Son zamanlarda tek yapabildiği de buydu zaten. Ölüme fısıldamak.
Sanki kollarımın arasında hiçbir şey taşımıyormuşum gibi hissettiren bedenini kucaklayıp yatağımıza bırakırken vücudu acıyla büküldü. Tüm hücreleri artık ona birer işkence yaratıyordu biliyordum. Duymuştum. Calum'la konuşurken eğer ben olmasam bu acıya bir son vereceğini söylüyordu. Bana henüz doyamamışken gitmek istemediğinden ama Tanrı acımasızdı.
Küçük bir kızdan hayallerini çalabilecek kadar.
"Benim hatam." dedim. "Şansım varken seni sevmeliydim. Tüm hücrelerimle."
Kollarımın arasına girip hıçkırıklarını gözyaşlarının mezarı olan kalbine gömdü. Sığınak olarak gördüğü adam onun azrailiydi. Belki de kendi katiline aşık olmuştu. Bana hayat verirken kendi hayatını tüketmişti.
"Bu şekilde olsun istemiyorum," burnumu çekip yanağına damlayan gözyaşımı sildim. Kalbim sıkışıyordu. "Çok fazla acıtıyor," gözlerini aralayıp bana bakarken dayanamadım ve gözlerimi kapatıp göğsüne kapanarak ağlamaya başladım. "Zayn, izin ver." diye fısıldadı çaresizce. Ne için izinsiz istediğini biliyordum ama bunu yapamayacak kadar bencildim de. "Bu acıya daha fazla dayanamıyorum huzura kavuşmama izin ver." başımı küçük bir çocuk gibi iki yana sallarken kollarımın arasında ki bedenini daha sıkı kavradım. Hıçkırıklarım dinmiyordu, kendimi susturup ona destek olamıyordum.
Ben aciz ama aşık bir adamdım sevdiğim kadının kollarına sığınmış ağlıyorken saçlarımı okşayıp alnıma bir öpücük bırakırken fısıldadı. "Benim için tek yapabileceğin şey bu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barmaid || z.m
Fanfiction"Ona iyi gelirim sanmıştım ama ruhu tahmin ettiğimden çok daha fazla kana bulanmıştı."