İşim geç bittiği için şirketten en geç çıkan kişi bendim sanırım. Gündüz bekçisinin yerini gece bekçisi almıştı bile. Bekçiye başımla selam verip arabama geçtim. Bir gün daha onsuz geçmişti ve ömrümden bir gün daha eksilmişti. Elbet gelecekti, inancım tam. Neden beni bırakıp gitmişti? Ah bir bilsem neden gittiğini hatamı telafi ederdim. Onu bulursam ve benim yüzümden beni bıraktıysa karşısına geçer yalvarır, özür dilerim. Onu tekrar kaybetmemek için elimden geleni yaparım.
Onu o kadar araştırmıştım ama hiçbir bilgi elde edememiştim. Hatta yaşadığına dair bir iz dahi yoktu. Bir bulabilsem onu asla bırakmam. Yeter ki yanımda olsun. Onu o kadar çok seviyorum ki ne derse yaparım yanında kalabilmek için.
Ben bebekken yetimhaneye gelmişim. Hep aynı yerde de kalamadım. Yaşım büyüdükçe yetimhane de değiştiriyordum. Yeni bir yer, yeni arkadaşlıklar , yeni ortam ve yeni okul. Hayatımızın altüst olması yetmiyormuş gibi daha da içine ediyorlardı. Okula ilk başladığımda her şey daha da zordu. Yaşıtlarımın yanında hep ebeveynleri oluyordu ama ben kimsesizdim. Bu o kadar çok koyuyor ki insana hele çocukken mahvediyor. Ben hala ailesi olan çocuklara imrenirim. Onların neden ailesi vardı da benim yoktu ki? Keşke anne babalar ölmese çünkü onlar ölünce çocukları hep yarım kalıyor. Kimse bunun aksini söyleyemez. Aileme dair ufacık bir anım dahi yok benim. Sadece ben bebekken çekilmiş birkaç fotoğraf var. Nasıl insan olduklarını dahi bilmiyorum. İyi insanlardır ama, yani iyilerdir umarım.
Eve geldiğimde hızla üstümü değiştirip yatağıma girdim. Hayat bana güzel bir gol atmıştı ama bende atacaktım. Hiç olmadığım kadar kararlıydım bu konuda. Emir geri döndüğünde ben gol atmış olacaktım hayata.
İşler artık beni yıpratma dercesine geldiğinde bir hafta dinlenmek için iki hafta sonra boş olan haftama hiçbir toplantı ve görüşme koydurmadım. Bende insandım ve dinlenmem gerekiyordu. O geldiğinde kendimde olmak istiyordum. Akşam yemeğimi yedikten sonra kütüphaneme gidip günlüklerimin olduğu bölümden ilk günlüğümle başladım okumaya. Lise ikinci sınıfta başlamıştım günlük tutmaya. Özel bir kolejin sınavlarına girip yüzde yüz burs kazanmıştım. Hayat benim için zaten kötüydü en azından eğitimim iyi olmalıydı. Hem çalışkan bir kızdım ben, çözemeyeceğim soru çok ama çok azdı. Kahvemi yapıp bahçeye çıktım.
Havalar artık gittikçe daha da güzel olmaya başlamıştı. En azından evdeyken bunun keyfini çıkarabilirdi. Günlüğünün ilk sayfasını açıp okumaya başladı, okudukça geçmişe dalıyordu. Mani olamadı o anları tekrar yaşamasına.
Yeni okulumun bahçesine girdiğim an bakışlar da bana çevrildi. Hızla okula girip idare bölümünden müdür yardımcısının odasına gittim. Hangi sınıfta olduğuma dair hiçbir fikrim yoktu. Zaten sınav sonuçlarından sonra müdür yardımcısı 'İlk gün odama uğra seni ilk derse ben girdireyim.' demişti. Kapıyı tıklatıp içeriye girdim.
"Ooo erkencisiniz Aydan hanım." Siyah takım elbise giyen Ahmet bey oldukça genç ve karizmatikti. Kumral bir teni ve inci gibi beyaz dişleri vardı. Masadan kalıp yanıma geldi. "Tekrardan aramıza hoş geldin. Dersin beş dakika sonra başlayacak. Kahvaltı etmediysen kantine gidelim istersen."
"Çok teşekkür ederim Ahmet bey tokum, ayrıca hoş buldum." Tok olduğumu söyleyince bana sandalyeyi işaret edip kendi de karşıda ki sandalyeye oturdu. Bende oturunca samimi bir şekilde konuşmaya başladı.
"Bak Aydan bir ihtiyacın olduğu an hemen bana geliyorsun. Gücenmece yok. Ben senin notlarına göz attım ve gerçekten gelecek vadeden bir öğrencisin. Okulumuzu ilerde çok iyi temsil edeceğine inanıyorum. Hem bursluluk sınavımızda da birinci oldun hem de bir soru fire verdin sadece, kaldı ki biz sınavlarımızın zorluğuyla övünen bir okuluz. Bütün sorularımızı özenle seçeriz. Bu okulda görev yaptığım süre zarfında hiç böyle bir olayla karşılaşmadım."
İster istemez utanmıştım. Ben sadece soruları çözmüştüm halbuki. Bunları Ahmet beyden duymak hem onur vermişti hem de utandırmıştı beni.
"Teşekkür ederim." diyebildim sadece. Başka ne diyebileceğimi bilmiyordum ki.
Beş dakika dolduktan ve zil çaldıktan bir dakika sonra Ahmet beyin odasından çıkıp yeni sınıfıma doğru yürümeye başladık. Ahmet bey kapıyı çalıp içeri girmem için kapıyı açtı ardımdan o da girip kapıyı kapattı.
"Kusura bakmayın Ayşe hanım bölüyorum ama yeni bir öğrencimiz varda."
Ayşe hanım bir içim suydu adeta. Üzerine giydiği kırmızı elbisesiyle asillik akıyordu adeta. İdolüm olmayı haketmişti doğrusu.
"Ne demek Ahmet bey buyurun lütfen."
"Arkadaşlar Aydan bizim yeni öğrencimiz ve inanın bana çok zeki biri. Umarım bir an evvel kaynaşırsınız. Ayrıca şimdiden hepinize başarılı bir sene dilerim." Ahmet bey Ayşe hanıma dönüp gülümsedi. "İyi dersler hocam." Ayşe hanım teşekkür edip benim oturmam için boş olan bir sırayı gösterdi.
"Aydan bize kendinden bahsetmek ister misin?"
"Tabi." deyip ayağa kalktım. "Herkese merhaba. Ben Aydan GÜÇLÜ. İstanbul'da yaşıyorum, kitap okumayı ve film izlemeyi çok severim. Bu kadar, teşekkürler." Kalktığım gibi yerime oturdum. Çok kısa bir tanıtmaydı benimki. Ailemden bahsedebileceğim hiçbir şey bilmiyordum ki.
Öğleden önceki dersler bittikten sonra öğlen arası, çantamdan çıkardığım kitabımı ve kırmızı elmamı alıp bahçeye çıktım. Hava öyle güzeldi ki adeta gelecek güzel günleri müjdeliyordu. Kitabıma dalıp yoğunlaşmışken bir huzursuzluk hissettim. Biri beni izliyordu. Biri bana baktığında ister istemez hissediyordum. Nasıl oluyor bilmiyorum ama anlıyordum. Kitabımdan kafamı kaldırıp etrafıma bakındım ama kimseyle göz göze gelmedim. Yanılıyor olmam imkansızdı ama belki de bu bir ilkti hayatımda.
Öğle arasının bittiğini belirten zil çaldığında sınıfına çıktı. Son dersler biraz sıkıcı geçmişti ama sınıftaki bir kaç kişi son dersi kaynatmayı becermişti. Sınıftaki herkesle tanışmıştım nerdeyse ama hepsinin ismi aklımda kalmamıştı. Bir tek arka sıramda oturan çocuk benimle tanışmaya tenezzül etmemişti. Gerçi umurumda da değil ama tanışmamıştı işte.
Okuldan sonra yurda gidip okulun ilk gün yorgunluğunu atmak için üstümü değiştirip yatağıma yayıldım. Okul değiştirmek benim için bir hobi olmuştu artık ama bu okulun lisedeki son okulum olması için çok dua ediyordum. Okulun imkanları o kadar harika ve çoktu ki say say bitiremezdim. Okul ortamı da fenaya benzemiyordu.
Aydan geçmişten çıkıp ana dönmüştü. O güzel günleri tekrar yaşıyordu. Sigara paketinden bir sigara çıkarıp yaktı. Bu meretten nefret ederdi eskinden ama artık Emir'i hatırlatıyordu ona. Bırakmak istemiyordu çünkü sigara ona Emirleymiş hissi veriyordu. İlk sigarasını birlikte içmişlerdi. Aydan bir çok ilkini onunla yaşamıştı zaten.
İşinde yoğun tempoyla çalışan Aydan daha fazla direnemeyip yatağına sığındı. Uyumadan önce bir şeyler okuyunca uykusu daha verimli oluyordu. Hem bunu bilimsel bir araştırmada da okumuştu ama o keşfetmişti çoktan. Dayanamayıp okuma lambasını açıp başucunda ki kitabı alıp okumaya başladı.
Kitap okurken adeta yaşayanlardandı Aydan. Kitapla bütünleşir karakterden karaktere bürünürdü. Kitap okurken bir kaza olsun farketmezdi bile, o çoktan hayal aleminde olurdu çünkü. Kendi hayatından görmediği faydayı kendi ütopik hayatından görüyordu. Kitap onun ruhunu besleyip onarıyordu. Karakterlerle arkadaş bazende sevgili oluyordu Aydan. Gerçek yaşantıdan görmediği ilgiyi kitaplarda ki karakterlerden alıyordu.
Kitabında kaldığı bölüme ayracını yerleştirip ışığını kapattı. Yatmadan önce her zaman yaptığı gibi dua edip uyudu. En büyük duası Emir'in dönmesiydi elbette hatta tek duası. Alarmının kurulu olduğundan emin olduktan sonra gözlerini kapatıp derin uykusuna daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK SEVDAM
ChickLitHayatımda değer verdiğim tüm insanları toprağa emanet ettim ben. Lakin içlerinden biri vardı ki onu toprağa emanet etmeden kaybetmiştim. Sevdiklerimi toprakla baş başa bırakmaya alışıktım ama beni ortada bırakıp gitmelerine alışık değildim. Hala umu...