4

757 31 4
                                    

Yiyeceklerimiz masaya çoktan gelmişti. Ağzımı boş bırakmamak için özen gösteriyordum bu yüzden salatayla doldurdum. Yine rezil olmuştum ki bunu sıkça tekrarlıyordum. Yarışma kurucusunun oğluna sapık diye bağırıp lokantadan attırmaya çalışmıştım. Üzerine korkudan ölmek üzere olduğum için Cüneyt Bey su içirip beni sakinleştirmek zorunda kalmıştı. Yarışma kurucusunun önünde rezil olmak zorundamıydım?

" Kaç yaşındayım demiştin Arya?"  dedi Cüneyt Bey ağzımdakilere aldırmadan. Ağzımdakileri iyice çiğneyip yuttuktan sonra " 20 yaşındayım." dedim.

"Üniversitede okuyor musun?"

"Hayır. Sadece dans üzerine eğitim alıyorum."

Üniversiteye gitmediğimi insanlara söylerken üzerimde hep bir gerginlik oluyordu. Sanki tembelmişim gibi olan bakışlardan hoşlanmıyordum. Yine de üniversiteye gidememe sebebimdense tembel olduğumun düşünülmesi daha iyi.

"Yurtdışında eğitim aldığını duydum, orada şartlar daha iyi."

"Kesinlikle. Burada pek değer verilmiyor." dediğimde suyumdan bir yudum aldım. Gözlerim Bora'nın yeşil gözlerine denk geldi. Çilleri vardı. Önceki günlerde farkedememiştim.Yemektede neredeyse hiç konuşmamıştı. Gerçi yemeği öyle bir yiyordu ki, konuşsa boğulurdu. Ailesini tanımasam aç bıraktıklarını düşünürdüm. Babası ve kardeşi kadar kibarda yemiyordu üstelik. Lokantada ki kimse umrunda değil gibi yiyordu. Ağzı benimkinden dolu ve oldukça mutlu. Herzaman bu şekilde yiyorsa, vücudunun böyle fit kalması mucizeden öteydi. Kulakları kepçe miydi?

"Kesinlikle bale yapan kızlara değer veriyorum." dedi Bora ben suratını incelerken. Bir yudum su daha içmeme sebep oldu. Kızardığıma emindim. Bunu farketmiş olmalı ki Pelin kıkırdadı. Bora'nın ona göz kırptığını gördüm. Cevap vermemek tercihimdi. Üçgen katlanmış toz pembe peçeteye dudaklarımı bastırdım. Akşam olmuştu. Babama haber vermeyi unutmuştum ve muhtemelen biraz sinirlenecekti. Sinirine sinir katmamak için "Saat epey geç olmuş. Çok güzel bir akşam oldu benim için. Inceliğiniz içinde çok teşekkür ederim. Artık eve gitsem iyi olacak." dedim. Cidden güzel bir akşam mı dedim? Güzel akşam anlayışım hakkında şüphe uyandırdığıma emindim.

"Bize katılmandan çok mutlu olduk. Biraz emrivaki bir yemek oldu ama bizi kırmamana sevindik. Bora seni eve kadar bıraksın geç oldu." dedi. İtiraz edecek gibi oldum ama Cüneyt Bey nazikçe susturdu. Benimle birlikte Bora'da kalktı. Bu akşam ki tarzı tamamen farklıydı. Ne kemik gözlükleri ne beresi. Tamamen başka bir kişilikteydi. Siyah arabaya doğru ilerledik. İçerisine oturduğumda bahar kokusu etrafımı sardı.

"Sizden özür dilerim." dedim o arabayı çalıştırırken.

" Bir sapığa siz denmesi kulağa anormal geliyor."

Arabayı çalıştırmasıyla müzikte başlamıştı.

" Bu şarkıyı çok severim!" dememle bana bakmasına sebep oldum. Şimdi hangi şarkıyı sevdiğimin sırası değildi fakat böyle özür diliyebiliyordum ancak. Küçükken de kendimi böyle affettirirdim. Başka güzel bir konudan bahsedip kendimce pişmanlığımı göstererek. Başka yöntemleri hiç beceremediğim gibi özür lafınıda saçma buluyordum.

" İlgilenmiyorum küçük."

Bir kaç saniye öylece yola baktım. Dilimin ucunda laf vardı ama çıkmıyordu. İlk karşılaştığım çocuğa dönüşmüştü şimdi. Acımasızlığıyla birlikteydi.Hakkında birşey bilmiyordum. Tanrım. Kim bu çocuğun hakkında birşey bilmek ister ki? Kişilik bozukluğu yaşadığı ortadaydı. Direksiyonu ağzına sokmak istiyordum ama bozuntuya vermedim. Tüm sakinliğimle "Şurdan sola." dedim. Kaç yaşında olduğunu deli gibi merak ettim. Konuşsam susmayacaktım ama kendimi tutmam gerekiyordu. Dudaklarımı birbirimi bastırdım.

Parmak UçlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin