Sen benim 4. Cemremsin. Yok ama olması beklenensin Hava, toprak ve sudan sonra gönlüme düşensin.Babasını ve Kaf Dağını gördüğü sandığı rüyasından bir kelebeğin yüzüne konmasıyla uyandı... Çoktan güneş doğmuş, dünya ısınmıştı yine... Yaz mevsimini bu yüzden çok severdi Ayşe..sıcaktı çünkü her yer, evsizlere ev olabilecek kadar... Şöyle bir kafasını toparladı, ne tarafa gideceğine karar verdi. Ve yola oyulmak üzere ayağakalktı. Kalktı ama farkedemedi babasının hediye ttiği kolyeyi boynundan oracıkta düşürdüğünü. Adaımlarını birbirine kattı. Küçük küçük tepeler, dereler aştı. Patika yollardan geçti..küçük gölcükler gördü. Ama hala kaf dağına dair bir işaret bulamadı. Sonra uzakta bir karartı farketti. Biraz yaklaşınca, karartının ton ton bir nineye dönüşünü izledi. Kuyudan su taşıyordu nine küçük kulübesine. Yaklaştı ve selam verdi Ayşe:-Yardım edebilir miyim?-Ah güzel kız, et bakalım,ama dikkat de et...-Merak etmeyin, dedi. Minik elleriyle kuyudan su çekip kovalarıvkulübeye taşımaya başladı. Sevimli bir yerdi burası. Etrafı yemyeşil ağaçlarla çevriliydi.Hava tertemizdi... Korna sesi duyulmuyordu hiçbir yerden, fabrika dumanı yoktu,çöp kokusu da gelmiyordu. Ama tüm bunların yanında çocuk sesi de yoktu hiç...Garip bir yalnızlık vardı burada. Sanki kimsesizlik oturuyordu bu kulübede...Sanki kimsesizler ülkesinde yaşıyordu nine. Siz kimsesizler ülkesini bilirmisiniz? Kimse gülmez orda. Kahkaha nedir bilmez... Mutluluğu hiç tatmazlar... Nemi yaparlar? Sadece yaşarlar... Nefes alıp verirler, kalpleri kan pompalar ve yaşarlar... Hadi ama zaman zaman sizin de yolunuz düşer bu ülkeye. Yalnız saatlerin birinde, zamanda yolculuk misali ruhumuz kimsesizler ülkesinin yolumu tutar mutlaka... İşleri bittikten sonra soluklanmak içinbirlikte kulübeye geçip bir sedire oturdular. Ayran ikram etti nine misafirine.Bir yudum aldı ama daha ayran midesine düşmeden aklına annesi düştü Ayşe'nin."Terli terli soğuk içecek içme Ayşe, hasta oluyorsun sonra kızım!" deyişi geldi. Yavaş yavaş içmeye karar verdi. Ailesinden uzakta kaldıkça daha iyi anladı ki, annesi de babası da hep çocuklarının iyiliği için onun hayatına müdahale ediyorlardı. Ne yapmsınıı istemişlerse şimdiye kadar ya da neye karşıçıkmışlar, neyi yapma demişlerse hepsi Ayşe içindi. Bunu şimdi daha iyi anlayabiliyordu. Tekbaşna ne yapıyorsun burda, diye sordu nine.Ayşede bir çırpıda anlatıverdi yolculuk sebebini. Gözleri yaşarmıştı ninenin. Birsürü çocuğu vardı ama yalnız yaşamaya terk edilmişti. Oysa karşısında torunu yaşında bir çocuk, babasını aramak için kendini yollara atmıştı. Hem de bulması imkansızken... Hem de ortada bir kayıp yokken... Sadece aramak varken... Bu evlat ne büyük bir hazineydi... Aslında her evlat böyle olmalıydı ya zaten. Ayşe'ninki değildi şaşılacak hal, hal hatır sormayı unutanların haliydi şaşılası durum...Çocuk olmak öyle kolay değildi zira... Yani sadece anne babanın sorumluluğun dadeğildi. Çocuk olmak için kocaman bir yüreğe ihtiyacın vardı önce. Bizleri "sendaha çocuksun" diye sustururlarken, Yusuf'un kuyuya atılışını anlattılar ama farkedemediler Yusuf da çocuktu o zaman. Kimse ona "sen daha çocuksun" demedi kiöle diye satarken, babasından ayırırken... Çocuk olmanın da sorumlulukları vardı. Önce büyüyecek sonra da onu büyüteni yeniden büyütecekti. Ben dahaçocuğum deyip işin içinden sıyrılmak da vardı bıçak boynunda kurban edilirken. Amaİsmail:" kes baba beni"dedi, "madem Allah!a söz verdin, Rabbime canım fedaolsun". Oysa ne bizi kuyuya attılar ne kurban etmeye kalktılar. Bizdenistenilen anne ve babamıza sahip çıkmaktı. Oysa küçük Ayşe babasını ararken,birileri annesini kaybolmaya mahkum etmişti. Ama annesinin gözünde onlar halaçocuktu. Yine de gönlü kırıktı ninenin. Hatta gönlü ne ki, tebessümü bilekırıktı... Gülerken bile canı yanar mı insanın? Çocukları öpseydi gülüşlerinden,şifa bulacaktı sanki. -Dün gece rüyamda, kuyudansu çekerken kovama minik bir balık geldiğini görmüştüm. Belki de senin gelişineyormalıyım bu rüyayı, dedi nine.. ve hemen atıldı Ayşe:-Aslında ben de bir rüyagördüm. Bembeyaz akan şelaler,uçsuz bucaksız yeşillikler içinde babamı gördüm..yakınındayım, hem yanındayım diyordu.. peki ben neye yormalıyım? Kaf Dağınayaklaşmış olabilir miyim?-Kim bilir belki de cennetigörmüşssündür güzel kızım...Aslında cennette cehennem de bizim içimizdedir. Sonsuzgüzelliği, huzuru, sevgiyi de kızgın ateşi, kini, öfkeyi de içimizde taşırızhep.-Bababm cennette midiyorsun yani? Yooo olamaz! Bensiz gitmiş olamaz değil mi? Arkadaşımın anneside cennte gitmişti geçen yıl. Çok uzakmış orası, bir daha giç geri dönmedi.Beni bırakmış olamaz değil mi hem de haber vermeden.Baktı ki henüzanlayamayacak cennetin ölümden geçtiğini. Baktı ki çok kırılacak, üzülecek. Vebaktı ki daha körpecik kalbi yalan dünyanın gerçeklerinden çok uzak, yıkamadıonun inşa ettiği dünyasını, sırça köşkünü... Kapatmadı Kaf Dağına gidenyollarını. -Ahh, dedi. Yaşlandım ben.Sen bakma bana. Hem sadece bir rüya demiştin. Sen babandan da Kaf Dağından daümit kesme. Ki zaten belki de Kaf Dağı, cennetinçocukçasıydı...-Sen ister miydin pekinineciğim cennete gitmeyi?-Sorsan kimse istemiyorumdemez ya. Peki bunun için mücadele eden? Hayatta ne öylesine verildi ki bize?Ne öylesine karşımıza çıktı? Neyi öylesine kazandık, başardık da cennet birömrün mükafatı olmasın. Öyle bir ömür ki üstelik, başı tekbir, sonu selam ilebiten... vel hasıl cennete gitmek hicret etmeye benzer güzel kızım. Tasını,tarağını her şeyini bırakırsın ardında. Bir yüreğin seninledir, bir de o yüreğesığdırabildiklerin. Aslında o sığdırabildiklerin kadardır cennetin... -Hadi hicret edelim!diyeheycanlandı birden küçük kız. Öyleki aniden oturduğu yerden fırlamıştı. Kimbilir anlattıklarının ne kadarını anlamıştı. -Hadi hicret edelim. Bakben her şeyimi bıraktm. Hadi babama hicret edelim. Hadi Kaf Dağına hicteredelim. -Acele etme, dur bakalım,dedi nine. Yolun sonunu görmek için önce yol almak gerek. Hicret uzun biryoldur kızım. Hem üzülme, kavuşacaksın babana. Ayrılığı yaratan, kavuşmayı dahabir güzel yaratmışır elbet... Ve unutma " Babalar kız çocuklarını çok sever. "Tabiki babalar kız çocuklarını çok severdi. Bu erkek çocuklarını daha azsevdiği anlamına gelmezdi ama. Kızlar erkeklere nazaran daha savunmasız ve zayıf göründükleri için korunmayave sevilmeye daha çok ihtiyaçları vardı sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAF DAĞI Bir Zümrüd-ü Anka Masalı
Aktuelle Literatur(Büyükler için de masal kitabı) Yazarın Notu: Derler ki, "Babalar dağlar gibidir. Sağlamdır. Onlara güvenle yaslanırsınız. Zannedersiniz ki bir gün giderlerse arkanızdaki dağ yıkılır." Ama öyle olmuyor işte... Kağıt kesiği gibi gidiyorlar... İnced...