Keşke dönebilsem, küçücük ellerimin avuçlarındakaybolduğu o sıcacık zamana...
Sıcacık bir gülümsemeyle uyandı yine...Güneştengelen sıcak bir gülümsemeye aynı şekilde karşılık verdi Ayşe de. Sanki birazboynu tutulmuş, ellerine de yerdeki taşların izleri çıkmıştı. Ama hiç şikayetçideğildi. Kolyesini hatırlayınca biraz üzülse de çantasını alıp yola koyuldu.Kendi boyuna denk kayalıkların arasından geçe geçe ilerledi. Sonra birden,birkaç adım uzaktaki bir kayadan bir şey parlayıverdi. Öyle aniden yani... hanihiç beklemediği bir anda... merak etti ve yaklaştıkça farketti ki bu birkarıncanın sırtında babasının ona hediye ettiği kolyeydi. Ama nasıl olurdu ki?Küçük dilini yutuvermişti sanki. "Bu benim kolyem!" deyiverdi. Ve dile geldikarınca:-Bunu niçin taşıdığımı bilmiyorum. Veüstelik çokça ağır. Ama Rabbim bunu karşıma çıkarıp taşımamı istediyse birbildiği vardır diye düşündüm.Önce Allaha sonra karıncaya teşekkür ettiAyşe. İnsanoğlu ne garipti. Dua ederken istediği şeyin büyüklüğünü gözardıeder, gerçekleşince de -sanki gerçekleşmesine ihtimal vermezmiş gibi -şaşırırdı. Küçük Ayşe de bir insandı ve o da aynısını yaptı. Sonra klavuzunuhatırladı ve 7 dipsiz vadinin merakıyla sayfaları çevirmeye başladı...
1 NEFS VADİSİ
Vadiye giren kuşlar öyle şaşırmışlar ki, burası sanki bir cennetmiş. Her şey varmış. Bir anda her şeyi isteyebileceklerini farketmişler. Hiç sınır yokmuş. Yasak yokmuş. "Dur yapma!" diyen bile yokmuş. Zevke, sefaya, bütün emellere kavuşabilirlermiş. Tıpkı insanların masallarındaki gibi, çalışmadan, uğraşmadan makam mevki sahibi bile olabilirlermiş. Öyle çok kuş vadinin büyüsüne kapılmış, öyle çok şey istemişler ki, bir sürü kayıp vermişler. Yola devam etmek istememiş bir sürüsü. "Ne gerek var Ankaya, istediğimiz her şey burada var" demişler. Vel hasıl kelam yola çıktıklarını, yolda bulduklarıyla değişmişler. Eee ne demiş büyükler:" yola çıktıklarını, yolda bulduklarınla değişirsen, hem yolundan olursun hem yanındakinden." Neyse biz masalımıza dönelim. Diğer kuşlar n'apsın, yola devam etmişler, arkadaşlarını geride bırakıp. Uçmaya... Kanat çırpmaya...
Ayşe de devam etti bu arada, Kaf Dağına doğru adım adım ilerlemeye. Acaba nasıl bir yerdi nefs vadisi. Ayşe oraya girebilecek miydi? Ya girdi diyelim, çıkabilecek miydi? Nefs vadisini düşündükçe ve oradaki kuşların halini, dev alışveriş merkezlerini hatırladı birden... İnsanlar her şeye sahip olmak için nasıl yarışıyorlardı birbirleriyle. Nasıl da kendilerini kaybediyorlardı. Sanki kendileri birer kuş, bulundukları yer 7 dipsiz vadinin ilkiydi. Silkindi Ayşe düşüncelerinden. Hep zorduki anlamak büyükleri. Çocuklar gibi düz değildi hiçbiri... Net değildi istekleri.. Hele tek hiç değildi. Olsun Ayşenin bir umudu vardı artık kolye gibi babasını da bulacağına dair. Kocaman bir umudu. Vapurlar kadar kocaman bir umut mesela. Gerçi vapurlar aklına nerden gelecekti imdi, bir orman yolunda kaybolmuştu çünkü. O zaman şu etrafındaki dağlar kadar kocaman bir umut diyelim. Şimdi bütün dalları çiçek açıvermişti Ayşenin. Evde olsaydı bu kadar sevindiğinde ne yapardı? Muhtemelen sevinç çığlıkları içinde babasının kucağına atlar ve zorla öptürürdü kendini. Şimdi babası olsaydı da varsın öptürmese miydi? Yoo hayır! Öyle değildi! Hem babası olsaydı hem de kocaman öpseydi. Duada sınır olmazdı zira. İsteyebildiği kadar istemeliydi. Çünkü Yaratan vermeye çoktan niyetliydi. Kolyesi boynundaki yerini almış, yola kaldığı yerden devam etmişti. Bir molada, anne kuşun ağzıyla yavrularına nasıl bir şeyler yedirdiğini gördü. Sonra düşündü. Demek ki bütün anneler aynıydı. Bir sonraki molada tilkiden kaçan bir tavşan gördü. Yani en azından Ayşe tilki olduğunu düşündü. Ne kadar da korkmuştu tavşan. Kızmalı mıydı tilkiye, bilemedi. Tilki de açtı sonuçta, akıl erdiremedi. Sonra babasıyla balık tuttuğu zamanları hatırladı. Ve durup balıklara da acıdı. Sanki balıklar tavşan, Ayşe de tilki oluvermişti. Bu çok sırlı bir düzendi, üstesinden gelemedi. Ve sonra bir mola daha verdi. Hava kararmış, etraftan korkutucu uğultular geliyordu. Belki de şimdi korkmalıydı. Korkusunu batırmak için masalı okumaya devam etti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAF DAĞI Bir Zümrüd-ü Anka Masalı
Ficción General(Büyükler için de masal kitabı) Yazarın Notu: Derler ki, "Babalar dağlar gibidir. Sağlamdır. Onlara güvenle yaslanırsınız. Zannedersiniz ki bir gün giderlerse arkanızdaki dağ yıkılır." Ama öyle olmuyor işte... Kağıt kesiği gibi gidiyorlar... İnced...