İçimi sen doldurmuşum. Bazen farkında olmadan ama çoğu zaman kasten..
Sonra sana dolmuşum, binlerce şikayetimle... Kızmışım, küsmüşüm...
Hicret ediyor olmak farklı bir şekilde mutluetmişti Ayşeyi. Yolculuğuna derin anlamlar katmıştı. Babasını bulma yolundahicretteydi şimdi. Nineyle vedalaşıp yola koyulunca kendi kendine söylendi"Babalar kız çocuklarını çok sever diye duydum bugün. Beni biraz daha çok severmisin? Ve sen de şunu bil baba, kız çocukları da babalarını çok sever." Sonradüşünmeye devam etti. O gördüğü papatyalar da toprağın altından yeryüzününehicret ediyorlardı demek ki.. hatta tüm çiçekler. Acaba güneş de her sabahdoğudan batıya hicret ediyor muydu? Kim bilir belki yağmur da buluttan hicretediyordu. Ve tam bu sırada bir damla düşüverdi yüzüne. Sonra bir tane daha.. vebir tane daha... sonra çok tane daha düştü veonlar düşmeye devam ettikçe, Ayşesığınacak bir yer aradı kendine. Ve bir kayanın oyuğuna doğru ilişiverdi.Yağmurun yağışını izlerken toprağın ne kadar güzel koktuğunu farketti.Bilemezdi Ayşe ama, belki de sevdiklerimizi aldığı için bu kadar güzelkokuyordu toprak. Bilmiyordu tabi. Bilseydi belki yağmura sarılmak isterdi.Belki çamurla bir olmak... Kim bilir belki de bu kokuyu bir parfüm şişesinehapsetmek... Ve özledikçe sıkıp sevdiği gibi kokmak isterdi... Sahi neden icatedilmemişti ki böyle bir şey? Bunu yalnızca çocuklar mı düşünebilirdi? Falancaçiçek gibi kokmak istiyorum yerine, annem gibi kokmak istiyorum hatta annemkokmak istiyorum ya da bir bebeğin cennet kokusu sinsin üstüme diyen olmamışmıydı hiç? Ayşe habersizdi tabi her şeyden. O her ne kadar bilmese de babasınınkokusuydu hissettiği. Ayenin yerine bulutlar ağlayıvermişti sanki de babasıbuşuvermişti gözyaşlarıyla. Babasının da hicret ettiği aklına gelmedi Ayşenin.Dünyadan cennete hicret eden asıl babasıydı. Ve Ayşeyi bırakmamıştı asla.Yüreğinde götürmüştü. Hani rüyasında da demişti ya hep yanındaydı... tüm budüşüncelerden habersiz eli boynuna gitti küçük kızın. Babasının hediyesikolyeye sarılmak istedi. Ama! O da neydi? Kolye yoktu! Evet ne yazık ki yenifarketti Ayşe bunu. Evet evet, karıncayla karşılaştığı yerde düşürmüştü onu.Ama o bilmiyordu bunu. Biraz sağına soluna bakındı, çantasını karıştırdı amanafile... Şimdi yağmura karışmıştı onun gözyaşları da. Kim daha çok ağlıyordu?Bulut mu? Ayşe mi? Zordu bu soruya cevap vermek...Nasıl da çaresizdi... Ama hiçumutsuz değildi... Babasını bulma yolunda cesaretine bakınca, kolye neydi ki...Açtı ellerini:-Allahım...dua etmeyi babamöğretmişti bana. Ve demişti ki , sen her şeyi bilen ve görenmişsin. Bu kocamanvadide kolyemin nerede olduğunu bilmiyorum. Bir sürü kayalık, çalı var veüstelik yağmur da yağdı çamur içinde her yer. Ama sen kolyemin nerede olduğunubiliyorsun. Acaba senin için zor değilse, bana kolyemi verebilir misin? Ne kadar da temizdi kalbi. Tabiki zordeğildi Allaha. Ama küçük Ayşe için bir rica şekliydi bu. Ve artık beklemevaktiydi. Zira dua ettikten sonra kişiye düşen beklemekti. Bu arada masalınıokumaya devam etti.
Kuşlar hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar Ankayı bulmak için. Önce bülbül geri dönmüş güle olan aşkını hatırlayıp. Uzun süre ayrı kalamayacağını düşünmüş. Aşkını Ankaya tercih etmiş. Sonra papağan tüylerini bahane etmiş. " Bu harika tüylerle sürekli kanat çırparsam, tüylerim yıpranır" demiş. Oysaki tüyleri yüzünden kafese hapsedilirmiş. Kartal yükseklerdeki kırallığını bırakamamış. Baykuş ise yıkıntılarından kopamamış. Çok da güzelmiş gibi. Balıkçıl kuşu da baykuş misali bataklığını bırakamamış. Böylece kuşlar 7 vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ankayı bulma isteği az olan kuşlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer geri dönmüşler.
Kuşlar mıydı sanki sadece yolundan, sözündendönenler. Ahh biz insanlar, belki kuşlar kadar olamamıştık... İlk önce Allah'aolan sözümüzden döndük. Cennetten kovulduk... Sonra birbirimize verdiğimiz sözdendöndük hatta kendimize verdiğimiz sözden de... Tamam belki süzülemezdikgökyüzünde kuşlar gibi ama yüreğimizin kanada mı ihtiyacı vardı uçmak için...Uçup uçup da hayallerimize konmak için...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAF DAĞI Bir Zümrüd-ü Anka Masalı
Ficțiune generală(Büyükler için de masal kitabı) Yazarın Notu: Derler ki, "Babalar dağlar gibidir. Sağlamdır. Onlara güvenle yaslanırsınız. Zannedersiniz ki bir gün giderlerse arkanızdaki dağ yıkılır." Ama öyle olmuyor işte... Kağıt kesiği gibi gidiyorlar... İnced...