-GÜNLÜĞÜN GİZEMİ-

2.6K 119 13
                                    

Etrafa biraz daha bakındım. Her yer tozla kaplıydı. Burak, Selin ve Mert etrafta dolaşıp bir şeyleri karıştırmaya çoktan başlamışlardı. Dilara da merdivenden iner inmez:
"Vay canına!"
Sanırım eski şeylerden hoşlanıyordu. Hemen cebinden telefonunu çıkarıp etrafı videoya çekmeye başladı. Dilara'yı bildiğim kadarıyla bu videoyu sosyal medyasında paylaşacak. Zaten yanılmamıştım. Çünkü videoyu bitirip snapchat'e girdi ve 'hikayeme' attı. Sonra da koluma girip beni masaya doğru çekiştirmeye koyuldu. Amacını anlayamamıştım. Masaya geldiğimizde kulağıma eğilip bir şeyler fısıldamaya başladı.
"Burası terk edilmiş köşktü değil mi?"
"Evet."
"Ve bu Köşk'ün terk edilmesinden çok uzun zaman geçmiş. Öyle mi?"
"Evet."
"O zaman bu koku ne?"
"Nasıl yani? Bildiğin koku işte!"
"Hayır bundan bahsetmiyorum. Eğer bu Köşk'ün terk edilmesinden çok uzun zaman geçtiyse bu koku olmazdı. Yani demek istediğim bu Köşk'te bizden önce birileri vardı ve bizden önce burayı bulup kullanmışlar."
"Doğru söylüyorsun. Bence artık yukarı çıkalım."
"Bencede."
Sonra herkese yukarı çıkma isteğimizden bahsettik. Burak'lar aşağıda kalacaklarını söylediler. Ben, Selin ve Dilara da yukarı çıktık. Pencereden dışarı baktığımız zaman havanın kararmış olduğunu gördük. Hemen eşyalarımızı bıraktığımız odaya çıkıp oturduk. Selin ve Dilara telefona bakıp gülüyorlardı. Ben de kitabımı okuyordum. Daha sonra içime bir yorgunluğun çöktüğünü hissettim.
"Ben biraz yorgunum. Sanırım uyusam iyi olur."
Yere serdiğim halının üstüne uzanıp gözlerimi kapattım. Uyumadan önceki saniyelerin keyfini çıkarıyordum. Fakat bu keyfim çok uzun sürmedi. Çünkü Dilara ve Selin full ses müzik açıp benim uyumamam için her şey yapıyorlardı.
Gözümü açtım ve oturur pozisyona geçtim. Tam o sırada Selin benim kafama getirdiği pofuduk yastığı fırlatıp:
"Yastık Savaşı!!!"
Dilara da Selinle beraber bana gördüğü tüm yastıkları fırlatmaya başladı. Ben de ayağa kalkıp onların bana attıkları yastıkları onlara geri atmaya başladım. Böylece bulunduğumuz odadan sevinç çığlıkları ve kahkaha sesleri yayılıyordu.
O kadar çok eğleniyorduk ki kapının açılıp Mert'in içeri girişini hiç farketmemiştik.
"Kızlar aşağıda öyle bir şey bulduk ki inanamayacaksınız."
"Ne buldunuz?"
"Gelin ve kendi gözünüzle görün."
Bunları söylerken odadan çıkıp merdivenlerden aşağı inmeye başlamıştı bile. Biz de onu takip ediyorduk. Laboratuvara indiğimizde Anıl ve Burak'ın bir şeyin üstünde eğildiklerini gördüm. Hemen onların yanına gelip onlar gibi eğildim. Gördüğüm şey; yerin altında gizli bir dolap vardı. Dolabı açınca içinden bir sandık çıktı. Sandık çok fazla büyük değildi. Sandığı açmak için ne kadar uğraşsak da bir türlü açamadık. Selin o sırada aramıza daldı.
"Verin bakayım bi de ben deneyeceğim."
Sandığı Anıl'ın elinden alıp açmaya çalıştı. Ama sandık ona inat bir türlü açılmıyordu. Selin sandığa sinirlenip onu deli gibi yukarı-aşağı sallamaya başladı. Ve sandık elinden kayıp yere düştü. Düşmesi sonucunda da sandık açıldı.
Selin sandığın açıldığını görünce hemen kendini övmeye başladı.
"Bakın ne kadar becerikliyim. Hiç biriniz açamadınız fakat ben hemen açtım."
"Bravo sana."
"Bravo bana. Aferin bana."
Bunu söyledikten sonra o da bizim gibi sandığa doğru eğildi. Sandıkta bir günlük vardı. O günlüğü okusak mı yoksa okumasak mı bilemedik. Sonunda okumaya karar verdik. Dilara günlüğü kaptığı gibi ilk sayfasını açtı. Fakat ilk sayfasında bizi kötü bir haber bekliyordu. Hiçbir şey okunmuyordu. Hızlıca sayfaları çevirdi. O günlükte okunabilen tek yer; son sayfadaki son kelimeler. O kelimeleri okuduğumuzda herkesin ağzı bir karış açıldı.
Okuyamadınız. Değil mi?

Terk Edilmiş  Köşk'te Bir GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin