Kalp atışlarım hızlanmaya başlamıştı bile. Gözlerimle saklanabilecek bir yer aradım ve hiç düşünmeden olabildiğince sessiz ve hızlı bir şekilde örtülerle kaplı eşyaların yanına geldim , örtünün altına girip oturdum ve beklemeye başladım. İçerideki kişinin ya da yaratığın ,kim olduğunu tam olarak görememiştim, adım seslerini duyabiliyordum. O varlık biraz ilerledikten sonra durdu ve bulunduğumuz yer sessizliğe büründü. Sonra tekrar adım sesleri duydum. Ama bu seferkiler biraz daha hızlı bir şekilde geliyordu. Sandalye çekişi sesi ardından masaya ellerini vurma sesi geldi. Anlaşılan odaya bir varlık daha gelmişti. Gizlice kaçsam mı diye düşünmeye başlamıştım ki aralarındaki monolog dikkatimi çekti.
"Bütün dosyaları getirdin mi Billy?
"Evet efendim."
"Peki makineyi son bir kez daha kontrol ettin mi?"
"Evet efendim. Her şey planımıza uygun biçimde gidiyor. Şimdiye kadar bir eksiklik çıkmadı."
"Güzeeeel. Ne zaman deneylere başlayabiliriz?"
"Siz emrettiğiniz zaman efendim."
"Peki. O zaman yarın sabah işe koyulacağız. Ben gidiyorum, sen de buraları temizle ve üstünde deney yapacağımız köleyi de 'Hayal' makinesinden çıkar ve kafese koy. Sonra da bizim makinemizi deneye hazırla ve sabahı bekle. Sakın bensiz bir şey yapma ve sakın ben gelene kadar köleye zarar verme. Onun bir hayalperest olması için bir aydır bekliyoruz zaten."
Deney mi? Köle mi? Hayal makinesi mi? Hayalperest olması için bir aydır beklemek mi? Çok enteresan bir konuşmaydı gerçekten. Hangisine şaşırmam gerektiğine bilememiştim. Ben bunları düşünürken odaya ilk giren kişinin ayak seslerini duydum. Yavaş yavaş ilerliyordu. Giderek daha da sessizleşiyordu adım sesleri. Gıcırdayan bir kapı sesi ve o kapının sertçe kapanma sesi. Sonra da sessizlik... Biraz beklesem mi, çıksam mı bilemedim. Sonra Billy denen varlığın kendi kendine mırıldanmasını duydum.
" Çok fazla görevim vaaaar. Hangisini yapmalıyım önceee? Üstelik sabahın olmasına da tam olarak dört buçuk saat vaaaar!"
O bunları söylerken hızlıca bir sağa bir sola gidip geldiği adım seslerinden anlaşılıyordu.
"Hmm aslında önce yerleri süpürsem fena olmaaaaaz! Süpürge nerdeee?? Daha iki saat önce elimdeydiii! Şimdi nereye gitmiş olabilir ki bu şey? Oooofff off! Neden hiç bir şey yerinde durmuyor ya?"
Bu da ayrı bir ironiydi. Varlık söylene söylene odadan çıktı ve tek başıma kaldım. Hemen örtünün altından çıktım ve etrafa bakındım. Kimsenin olmadığına emin olunca yavaş adımlarla ilerledim. Allah'tan şu Billy denen varlık masanın üstündeki küçük lambayı yakmıştı ve etrafı az çok görebiliyordum. Kapıya doğru yaklaşınca buradan ne kadar hızlı kaçarsam o kadar iyi düşüncesiyle koşmaya başladım. Fakat bir kaç saniye sonra çok pişman olmuştum. Çünkü birine çarpmıştım. Biraz geri çekilip baktığımda benden bir kaç yaş büyük, uzun boylu, turuncu dağınık saçlı, çilli, kahverengi gözlü, elinde süpürge, şaşkın bakışları olan bir çocuk karşımda dikiliyordu. O Billy olmalıydı. Nedense bu çocuk bana bir yerden çok tanıdık geliyordu. Ne yapacağımı bilemedim. Korktuğumu itiraf etmeliydim açıkçası. Eğer şimdi koşarak buradan uzaklaşırsam; çocuk muhtemelen benden daha hızlı koşuyordur, beni yakalar. Burada kalsam gene yakalar. Ve ben hiç koşmama seçeneği seçtim ve bir şey demesini bekledim. Ama bir şey demedi. O işin bende olduğunu anladım ve konuştum.
"Eeee şey , MERHABA! Sen Billy olmalısın?"
"Kimsin ve adımı nerden biliyorsun?"
Eğer bir yaratığa yakalanıp buraya kilitlendiğimi ardından masanın altına saklanıp onları dinlediğimi söylersem , en iyi ihtimal beni de köle olarak kullanırdı diye düşünüp bir yalan uydurdum:
"Ben bu laboratuvarda gizli çalışanlardanım. Adım Elif. Bana profesör Elif diye seslenmelisin. Çünkü herkes bana öyle sesleniyor."
"Laboratuvarda gizli bir çalışan mı? Vay be, patronum bana bundan hiç bahsetmemişti."
"Ah, evet. Normalde biz kimseye görünmeyiz. Ama belli ki sen bu gece beni burada yakaladın. Şimdi bana söz vermelisin. Beni burada gördüğüne patronuna kesinlikle bahsetmeyeceksin."
Bu saçma yalanla Billy'i kandırabildiğim için mutluydum. Bu çocuk patronu olmadan bir hiç. Fakat bu mutluluğum verdiği cevap karşısında uçtu gitti.
"Ben patronumdan bir şey saklayamam profesör Elif. Üzgünüm."
"Nasıl ya?"
"Bana ne sorarsa yanıtlamak zorundayım. Eğer yalan yanlış şeyler söylerse sonum gelir."
İşte bu gerçekten kötü bir haberdi.
"Peki eğer sormazsa ve eğer sen bu konudan hiç bahsetmezsen?"
"Deneyebilirim."
"Teşekkürler. Sana güveniyorum."
Gerçekten güvenilir birisine benziyordu, umarım öyledir.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terk Edilmiş Köşk'te Bir Gece
FantasyRekor: fantastik içinde #62 & #34 merak// Onunla aynı sokakta oturan, ondan 2-3 yaş büyük olan arkadaşları, Burcu'yu onların sokağında bulunan terk edilmiş Köşk'te bir gece geçirmek için çağırıyorlar. Burcu da onların isteklerini kabul edip onlarla...