Nasıl olduğunu anlamadım ama şu an Billy'le beraber yerleri süpürüyordum ve sohbet ediyordum.
"Peeki,Billy, patronunla hayal makinesinde neler yaptınız? Yani Nasıl bir şey?"
Yaklaşık bir saattir ondan bu merak ettiğim şeyleri öğrenmeye çalışıyordum. Ve nasıl ilerliyorum biliyor musunuz? Hiç ilerleyemiyorum! Çocuk sandığım kadar saf değilmiş ne yazık ki. Şu an verdiği cevaplar sayesinde keşke daha güzel bir yalan uydursaymışım diye geçiriyorum.
"Sen profesör değil miydin ya? Bunları biliyor olmalısın."
"Ahh, evet, şey yani eee... Şey, ben uzun zamandır gelememiştim buraya. İşim çıkmıştı. Biraz geç ilerliyorum dolayısıyla."
"Hmm, değişik. Yalnız bu makine burada hep vardı. Yaklaşık dört yıl falan oldu icat edeli. Ve dört yıldır buraya gelmemen biraz garip?"
Al iştee... Yalanım birazdan ortaya çıkacaktı. Hemen düşünmeden saçma bir şey deyiverdim işte:
"Ayy doğru! Ya bu aralar bana değişik şeyler oluyo işte. Yani demek istediğim; biz orda buna benzer bir şey icat etmeye çalışıyoruz işte ve akşamları yoruluyorum, kafam bu saatlerde gitmiş oluyor da."
Sanırım yalanımın içine ettim.
"Öyle olsun bakalım."
Ama sanırım Billy fark etmedi. Ya da fark etmemiş gibi yaptı, bilmiyorum. Fakat bildiğim tek şey var; şimdilik atlatmıştım. Bir süre ikimiz de sessiz kaldık. Sonra sakin adım sesleri.
"Patronum geliyor!"
"Evet , git onu karşıla!"
Billy adamın yanına koşarak gitti. Ben de daha önce altına girdiğim örtünün yanına gittim ve tekrar altına girdim. Tırnağımla küçük bir delik açtım ve onların gelmesini bekledim. Birkaç saniye sonra içeri girdiler. Nihayet Billy'nin patronunu görebilmiştim. Uzun boylu, siyah saçlı, beyaz tenli, zayıf bir adamdı. Adam odada gözlerini gezdirdi ve dudağı memnuniyetle yukarı kıvrıldı.
"Güzeeeeelll. Makine ve kölemiz hazır mı?"
"Evet efendim."
"Deneye başlayacağız. On dakika sonra makinenin önünde ol."
Ve her zamanki gibi sakin adımlarıyla odadan ayrıldı. Billy yalnız kaldı. Gözleriyle bir şeyi arıyor gibiydi. Yada birini. Beni?
"Profesör Elif?"
Yanılmamıştım. Ses vermedim. Çünkü profesörler bir çarşafın altında saklanmazlar. Billy bir süre daha bekleyip derin bir nefes verdi. Sanki benim gitmeme üzülmüş gibiydi. Acaba bu çocuk bana nereden bu kadar tanıdık geliyordu ki? Ben bunları düşünürken Billy odadan çıkıp gitmişti bile. Demek ki patronuyla deney yapmaya gitmişti. 'Ya şimdi kaçabilirim yada asla' diye düşündüm. Hemen çarşafın altından çıkıp canavar tarafından içeri fırlatıldığım kapıya doğru koştum. Kapıya ulaşınca arkama baktım, görünürlerde kimse yoktu. Kapıyı açmadan önce esnedim, sonuçta bütün gece uyuyamamıştım, yorgun olmam gayet doğaldı. Kapının kolunu aşağı doğru çekip ittirdim. Şansıma açıktı. Hemen laboratuvarı arkamda bırakıp etrafa bakındım. Burada da kimse yoktu. Eğer buradan canlı bir şekilde çıkabilirsem, olanları polise anlatıp arkadaşlarımı da kurtarabilirdim. Eğer arkadaşlarımı kurtarma işine kendim girişseydim eminim beceriksizliğimden kurban olurdum. O yüzden bu işi polislere bırakmak en iyisiydi. Köşkten çıkış kapısına ulaşınca derin bir oh çektim. Neredeyse kurtulmuştum. Kapıyı açtım, dışarıya adımımı attım, veeeeeee, birisi beni kolumdan tutup içeriye doğru çekmeye başladı. Lanet olsun! Arkamı dönmemle Billy'i görmem bir oldu. Tam ona bağıracakken o fısıltıyla konuştu:
"Sakın, sakın bir şey deme! Duyacaklar, ikimizi de yakacaklar! Yanlış yoldasın Burcu hanım. Oradan gidersen Bay canavar seni yakalar. Beni takip et."
Kolumu bırakıp merdivenlere yöneldi. Bu çocuk gerçek adımı da nereden biliyordu? Koşarak ona yetiştim. Tam onu soru yağmuruna tutacakken gene fısıltıyla konuştu:
"Bir şey söyleme. Şimdi değil."
Kafamı 'tamam' anlamında salladım ve merdivenleri tırmanmaya başladık. Ve ney oldu biliyor musunuz? Tabi ki de merdivenlerden düştüm!
"Ahhhh."
"Lanet olsun, ne kadar sakarsın. İkimizi de yaktın. Saklanmamız lazım. Çabuk."
"Çabuk olamam. Ayak bileğim acıyor."
Ben bunu dedikten sonra laboratuvardan birisinin bize doğru gelen ayak seslerini duyduk. Köşk sessiz olduğu için ayak sesleri yanklılanıyordu. Şimdi gerçekten yanmıştık. Billy bana doğru eğilip beni kucağına alıp hızlı bir şekilde yukarı çıktı. Dolabı olan odaya girdi , dolabın kapısını açıp beni yerleştirdikten sonra kendisi de girip kapıyı kapattı. Beklemeye başladık. Adım sesleri yukarı çıktı, koridorda durdu. Ardından odaların hepsine teker teker girip:
"Billy, nerdesin SATICI? Buralarda bir yerlerde olduğunuzu biliyorum. Eğer sizi bulursam, ikinizi de kendi ellerimle boğarım."
Yutkundum. Kalbim birazdan uçacaktı sanırım. Gerçekten çok korkuyordum. Bütün odalara girip hep aynı şeyleri söylüyordu. Sonra bizim bulunduğumuz odaya girdi. Biraz bekledi. Ve gene aynı şeyi söyledi. O sırada benim hapşırığım gelmesin mi? Bu sefer kurtuluş yok diye düşündüm. Bu sefer ikimizi de yaktım. Hapşırığımı tutabildiğim kadar tuttum ama başarılı olamadım.
"Haaapşuğğ!"
"Aha, sizi buldum! Sizi fazla aramayacağımı biliyordum Hahahahah! Bu nefesler ikinizin de son nefesleri olacak. Artık kaçış yok. Hayata görüşürüz de SATICI ve kız arkadaşı!!!"
Dolaba doğru yaklaştı, yaklaştıkça da kahkahalar atıyordu. Her şey benim yüzümden olmuştu. Benim yüzümden ikimiz de bu köşkte ölecektik ve kimsenin ruhu bunu duymayacaktı. Merdivenleri tırmanırken düşen bendim, dolapta saklanırken hapşıran bendim... Adamın dolap kapılarını açması ve Billy'nin sert bir tekmeyi suratına indirmesi bir oldu. Adam yere yığıldı. Billy HAYATIMI KURTARMIŞTI. Hemen dolaptan çıktı ve:
"Yürüyebilecek misin?"
"Sanırım."
"O zaman çabuk olalım. Çünkü adam birazdan kendine gelecek. Beni takip et!"
Ben de dolaptan çıktım ve onu takip ettim. Başka bir odaya geçip pencereyi açıp aşağı baktı. Ardından bana dönüp:
"Aşağı doğru inen bir boru var. Ona sıkıca tutunup aşağı kayacaksın. Ayakların yere basınca koşabildiğin kadar hızlı koşup olanları ilk gördüğün yetişkine anlatacaksın. Anladın mı?"
Kafamı 'evet' anlamında salladım ve boruya tutunup aşağı kaymaya başladım. Billy pencereden beni izliyordu. Ayaklarım yere basınca Billy camı kapatıp gözden kayboldu. Ne yani şimdi ben hayatımı kurtaran çocuğu bu köşkte o adamla bırakıp koşacak mıydım? Belli ki evet. Olabildiğince hızlı koşmaya başladım. Her şey arkamda kalmıştı. Köşk. O adam. Arkadaşlarım. Billy. Koşarken Billy'i nereden bana bu kadar tanıdık geldiğini anlamıştım. Kayıp ilanından!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terk Edilmiş Köşk'te Bir Gece
FantasyRekor: fantastik içinde #62 & #34 merak// Onunla aynı sokakta oturan, ondan 2-3 yaş büyük olan arkadaşları, Burcu'yu onların sokağında bulunan terk edilmiş Köşk'te bir gece geçirmek için çağırıyorlar. Burcu da onların isteklerini kabul edip onlarla...