Adrien
-Kitabı bana ver.
Kitabı Master Fu'ya uzattım. Sayfalarını çevirmeye başladı.
-İçinde ne yazıyor usta?
-Sizin hakkınızda bilgiler ve- Aman Tanrım...
-Ne oldu?
-Kâğıt...gitmiş...
-Hangi kâğıt?
-Lé Paon'un sayfasının kenarında bir not kâğıdı bulunması gerekiyordu. Bir haritayla birlikte. O notta yazanlar... Chat Noir... Leydin şu an Fransa'da değil.
Leydim şu an Fransa'da değil.
-Nerede!?
-Haritayı aldığına göre Tibet'te olmalı. Onun adına üzülüyorum.
-Neden?
-Tibet, en çok akuma bulunduran yer. Orada akumalanma şansın yükselir.
Lady Missfortune...
-Hayır! Böyle bir şey olmayacak!
Kara Kedi'ye dönüşüp binadan çıktım.
-Evlat! Bekle!
Beni engellemeye çalışacağını düşündüm ama yine de ne söyleyecek diye yanına geldim.
-Beni engelleyeceksin, değil mi?
-Hayır evlat. Güle güle git. Ben sadece yanlış yoldan gittiğini söyleyecektim. Tibet doğudadır, güneyde değil.
-Ha, peki. Sağ ol.
-Bu arada dikkatli ol. Tibet'te Kara Kediler pek sevilmez.
-Tamam olurum.
Tibet'e doğru yola çıktım.-Tibet'te-
Tibet'e geldiğimde Adrien'dım. Gizli bir yerde Kara Kedi'ye dönüştüm. Leydimi sopamla aradım ama cevap vermedi. Tam da tahmin ettiğim gibi. Mesaj attım.
"Yerini buldum. Oraya geliyorum. Yine eskisi gibi benim olacaksın."
Polislerin arasına indim.
-İyi akşamlar polisler. Burada dünya güzeli bir kız böceği gördünüz mü?
Polisler peşime düştü. Ben de hepsini alt ettim. Bir binanın çatısına çıktım. Şafak söküyordu. Aşağıda da polisler vardı. Beni görünce saldırmak istediler. Liderleri engel oldu.
-Hey! Ben kötü biri değilim! Neden peşimdesiniz onu da bilmiyorum.
Aşağıya, polislerin liderlerinin yanına indim.
-Aksanınıza bakılırsa siz Fransa'nın Kara Kedi'si Chat Noir'sınız. Çince bildiğinizi bilmiyordum.
-Evet biliyorum. Şu an da sizi anlıyorum.
-Benimle gelin.
Beni binanın içine götürdü. Ben binayı gezerken elindeki kumandanın bir tuşuna bastı. Girişler parmaklıkla kapandı. Bu bir tuzaktı!
Polis, şeytani bir gülüşle parmaklıkların dışında bekliyordu.
-Size kötü kalpli olmadığımı söyledim! Buraya sadece leydimi almaya geldim!
Polis, elindeki telsize konuştu.
-Kediyi yakaladık Uğur Böceği.
Uğur Böceği mi!?
Telsizden leydimin sesi duyuldu.
-Tamam. Otuz saniye sonra oradayım.
Polis dışarıya çıktı. Ben de bu fırsatı kaçırmadım.
Kediclysm!
Parmaklıkları yok ettim ve binanın çıkışına doğru koştum. Ama orada da bir grup polis beni bekliyordu.
-Sıcak karşılama için teşekkürler ama vuracağım. Yalnız size şunu söyleyeyim: Leydimi benden saklamakla büyük bir hata yapıyorsunuz!
Hepsini dövdüm ve kaçtım. Bir binanın balkonuna saklandım. Leydimi aradım ama yanıt vermedi. Ona sesli mesaj attım.
-Leydim lütfen, neredeysen söyle. Benden saklanma. Seni bulmaya çalışacağım. Seni çok seviyorum.
Birden arkamda bir helikopter belirdi. Çatıdan koşarak kaçtım. Bir grup polisle köprüde karşılaştık. Bana saldırdılar. Sopam aşağıya düştü.
-Kahretsin!
Köprüden aşağıya atladım ve köprünün altına saklandım. Polisler beni göremediler.
-Tek bir saniyeyi bile ziyan etmeyin! Uğur Böceği'nin yanına, Tibet Sarayı'na gitmeliyiz.
Kendi kendime mırıldandım.
-Demek Tibet Sarayı'nda saklanıyorsun Leydim. Siz gidin. Ben size yetişirim.Marinette
"Leydim lütfen, neredeysen söyle. Benden saklanma. Seni bulmaya çalışacağım. Seni çok seviyorum."
Bu mesajı gizlice dinliyordum çünkü diğer Uğur Böcekleri bu mesajın Kara Kedi'den geldiğini anlamamalıydı. Mesaj Fransızcaydı ama İngiliz ve Amerikan Uğur Böcekleri, Fransızca biliyordu.
Kara Kedi'ye yerimi söyleyemezdim. Tibet'te olduğumu biliyor zaten. Acaba nasıl öğrendi? Burası akumalarla dolu bir yer ve ben ona zarar gelmesini istemiyorum. Üstelik Elias da Tibet'te. Ona zarar vermek isteyebilir.
Birden bir patlama sesi duyuldu. Odamdan çıkıp duvarın arkasına gizlendim ve binanın girişine baktım. Kara Kedi oradaydı!
Beni görür diye tekrar duvarın arkasına gizlendim.
-Beni buldu, beni buldu, beni buldu, ah bu olamaz!
Uğur Böcekleri doğal olarak Kara Kedi'den korkuyorlardı, başlarında liderleri de yoktu. Korkusuzca onlara liderlik etmeli, sonra da tatlı bir dille Kara Kedi'ye geri dönmesini söylemeliydim. Uğur Böceklerinin yanına koştum. Fransızca olarak konuştum.
-Size zarar vermeyecek. Onun istediği benim.
Kara Kedi beni görünce donakaldı. Sevinçle:
-Leydim, diyebildi ancak.
Niyetini anladım. Bana sarılacağı sırada İngilizce olarak emir verdim.
-Tutun.
İki Uğur Böceği, Kara Kedi'yi kollarından tuttular.Adrien
Beni kollarımdan yakalamışlardı, kurtulmaya çalışıyordum.
-Leydim! Ben kötü biri değilim. Bunu en iyi bilecek kişi sensin.
-Ben sana kötü birisin demedim ki. Sadece benden uzak durmalısın. Burası tehlikeli, Paris'e geri dön.
-Senin yanında durup tehlikede olmayı tercih ederim.
Leydim bir koltuğa oturdu. Bir Uğur Böceği onunla Fransızca konuşuyordu.
-Canın hiç acımayacak.
-Biliyorum.
Leydimin saçını açtı. Saçları kenara çekip ensesini açtı.
-Hazır mısın?
Leydim derin bir nefes aldı.
-Evet!
-Hazırım diyor! Çipi getirin!
Daha çok çırpınmaya başladım.
-Çip mi!? Ne çipi bu!?
-Sana takmayacaklar Kara Kedi. Aslında ilk başta sana takmak istiyorlardı ama ben onları vazgeçirttim.
-Leydim! Bu şey...ne çipi!?
-İşin olmayan şeylere karışma Kara Kedi.
Bir Uğur Böceği, elinde bir çiple geldi.
-Leydim! Leydim! Bunu yapmak zorunda değilsin! Onlara söyle, çipi bana taksınlar!
-Kara Kedi sen delirdin mi!? Ben sana zarar gelmesini istemiyorum! Acımana da ihtiyacım yok!
Uğur Böceği, elindeki çiple leydimin yanına geldi.
-Çipi tam ensene takacağız. Biraz canın yanabilir.
-Ne yapacaksanız yapın.
-Hayır! Leydim! Bunu ona yapamazsınız!
O kadar çok çırpınıyor ve bağırıyordum ki bütün Uğur Böcekleri bana bakıyordu.
-Ona aldırmayın.
-HAYIR! Leydim!
Uğur Böceklerinden biri, leydimin ensesini tuttu. Elinde çipi tutan ise, çipi leydimin ensesine soktu. Leydim keskin bir çığlık attı ve acıdan bayıldı.
-HAYIR!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülünç Değil Mucizevi 2
FanfictionAdrien sonunda benekli maskenin arkasında saklanan güzelin kendi platonik aşkı olduğunu anlamıştı. Peki ya kendisi? Leydisi onu kedi kulaksız hâliyle de kabul edecek miydi? --- Genç Yetişkin (13-17 yaş arası) Dikkat: Şiddet ve korku temaları, kaba k...