Otuz Sekiz / Trente-huit

1.4K 96 5
                                    

Adrien
Leydimin yanındaki Uğur Böceği, anlamadığım birtakım sözler söyledi. Ondan sonra ona peçete getirdiler. Leydimin ensesini sildiğinde peçetenin kan içinde kaldığını gördüm, kanım çekildi. Uğur Böceklerinden biri bana:
-Korkma, yaşıyor, dedi.
Leydim yavaşça uyandı. Etrafa manasız gözlerle baktı.
-Hiçbir işe yaramayacaksa neden boş yere onun canını yaktınız, diye bağırdım Fransızca olarak.
Uğur Böceklerinden biri beni anladı.
-İşe yarıyor. Ne işe yaradığını da göreceksin. Ona istediğimizi yaptırabileceğiz. Ve bütün Kara Kedileri öldürteceğiz!
-Ona bunu neden yapıyorsunuz!?
-Özellikle onu seçtik çünkü...sana âşıktı. Biz Kara Kedileri sevmeyiz. Kara Kedileri sevenleri de sevmeyiz.
-Ben kötü biri değilim! Bunu anlamanız gerek.
-Hayır, sen kötüsün. Ve cezanı çekeceksin.
Leydime döndü.
-Onu öldür. Mucizesini de bize getir.
Leydim bana duygusuz bir bakış attı.
-Hayır... Leydim...beni unutmadın, değil mi? Beni hatırla... Bizi hatırla... Aşkımızı hatırla...
Uğur Böceği, leydime yoyosunu uzattı. Leydim onu aldı ve çevirerek bana doğru yürümeye başladı. Uğur Böceklerinin kollarından kurtuldum, çıkışa doğru koştum. Leydim de peşinden geldi. Bir çatıya atladım. Leydim de yanıma atladı. Geri geri yürüyordum, o ise yavaşça bana doğru geliyordu. Arkama baktım. Koca bir boşluk vardı.
-Bunu yapma...Uğur Böceği... Bu sen değilsin!
-Evet, benim!
-Hayır! Uğur Böcekleri sana ihanet ettiler. Ensene taktıkları çip seni kontrol ediyor. Bu sen değilsin!
Bana saldırdı.
-Dikilip durma ve savaş!
-Hayır!
Ayağım kaydı, artık bir tanesi boşluktaydı. Ama ona saldırmadım, yalnızca kendimi savundum. Çığlık attı.
-NEDEN BENİMLE SAVAŞMIYORSUN!?
Yoyosuyla sopamı bağladı.
-Senin canını yakamam Leydim, ben seni seviyorum!
Eli göğsüme yerleşti ve beni aşağıya itti. Ben de onu kolundan kavrayıp kendime çektim ve dudaklarına son bir kez masum bir öpücük kondurdum. Boşlukta kalan ayağım ve leydimin ittirmesi yüzünden dengede kalamadım, çatıdan aşağıya düştüm.

Marinette
Uyandım. Bir çatıdaydım.
Ben buraya nasıl geldim?
Aşağıya düşen Kara Kedi'yi gördüm sonra.
-KARA KEDİ!
Titreyerek hıçkırmaya ve ağlamaya başladım. Birden çatıda durduğum yer çatırdadı ve koptu. Geri dönüşüp aşağıya düştüm.
-AAHH!
Birden Kara Kedi'nin kucağına düştüm.
-Kara Kedi! Sen...yaşıyorsun! Ama-
-Leydim...çip çıktı mı?
-Ne çipi?
-Boş ver.
-Peki. Kara Kedi, buradan gitmen gerek. Ben buraya Tibet'i ve Lé Paon'u kurtarmaya geldim. Sana zarar gelmesini istemiyorum.
Onun kucağından indim. Tikki'ye kurabiye yedirmeye başladım.
-Hayır Leydim. Gitmeyeceğim.
-Daha yeni ölümden döndün Kara Kedi. Lütfen...
Tikki! Benekler!
Uğur Böceği'ne dönüşüp kaçtım. Koşarken tökezledim. Tam düşecekken Kara Kedi beni tuttu.
-Ne zaman düşersen seni tutacağım. İstersen Paris'te ol, istersen Tibet'te...fark etmez.
-Bu çok hoş, deyip gülümsedim ve onun kollarının arasından sıyrıldım. Peşimden koşuyordu ama kızgın değil mutluydu.
Çatıya çıktım. Çatıdan çatıya atlamaya başladım. Kiremitlerden biri ayağımın altında oynadı. Ayağım kaydı, çatıdan aşağıya doğru düşmeye başladım. Tam düştüğüm sırada yoyomu çatının kenarındaki su oluğuna attım. Orada asılı dururken yanı başımda bir ses duydum.
-İşte buradasın böcüşüm. Ben de ne zaman kaçmaktan vazgeçersin diye merak ediyordum.
Eliyle uzanıp beni belimden yakaladı ve kendine doğru çekti.
-Kara Kedi, lütfen, açıklayabilirim.
-Şşt... Asıl benim sana açıklayacaklarım var.
Sözlerine devam etti.
-Buradan gidiyoruz. Hem de hemen. Lady Missfortune'a tekrar dönüşme riskin var.
-Ben burayı kurtarmadan hiçbir yere gitmiyorum Kara Kedi. Gitmesi gereken sensin. Çünkü Elias burada.
Elias'ın adını duyunca donakaldı.
-Nasıl!? Elias burada mı!?
-Evet. Onu yenmek zorundayım. O, Hawkmoth'un yerini bilen tek kişi.
-Leydim? Konuştuklarında ciddi misin?
-Evet. Kurtarmam gereken kişiler var. O yüzden Paris'e gelemem.
-Evet, benimle geliyorsun.
-Hayır gelmiyorum, bırak beni!

Adrien
Benden kurtulmaya çalışıyordu, bense ona daha sıkı sarılıyordum.
-Benimle Paris'e geri dönüyorsun! Artık yeter! Buraya gelmeni sana kim söyledi!?
-SENİNLE GELMEYECEĞİM!
Ayağıma basıp beni itti ve çatıya atladı. Peşinden koştum.
-Kara Kedi, artık anla. Ben Paris'e dönemem.
-Evet, döneceksin. Sen buranın kahramanı değilsin.
-Aslında...benim daha iyi bir fikrim var.
Bana doğru tehlikeli adımlarla yürümeye başladı.

Gülünç Değil Mucizevi 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin