Kırk Bir / Quarante-et-un

1K 89 19
                                    

Marinette
Birden denizde Kara Kedi'nin sopasını gördüm.
-Kedi!
Suya atladım. Onu kıyıya çıkardım. Lé Paon, yanıma geldi.
-Kara Kedi! Şaka yapmayı kes! Çünkü bu hiç komik değil!
Şaka yapmıyordu, ben yalnızca kendimi kandırıyordum.
-Kara Kedi!
Ona kalp masajı ve suni teneffüs yapmaya başladım.
-Uyan seni aptal kedi! Ben yaşarken ölemezsin! Bunu bana yapma Kara Kedi...lütfen...
Lé Paon, omzuma dokundu.
-Sen elinden geleni yaptın Uğur Böceği...
-Hayır, o ölemez! Lütfen sadece gözlerini aç Kara Kedi...amacın bana acı çektirmek mi? Lütfen...
Onu son bir defa öptüm.
Birden sırtımda bir şeyin gezindiğini hissettim. Bu onun eliydi! Beni kucakladı ve sonra o da beni öpmeye başladı.
Öpüşmeyi kestiğimizde ona sarıldım. Ağladığımı fark etmişti.
-Niye ağlıyorsun leydim?
-Bir daha beni bırakma...lütfen...
-Lütfen ağlama.
Ağaç eve geri döndük.

Adrien
Leydim böyle üzülürken kahroluyorum ve artı, Bayan Şanssızlık'a tekrar dönüşme şansı da artıyor.
Ağaç evin dışarıya bakan kısmında oturuyorduk. Leydimle aramızda annem oturuyordu. Leydim ayaklarını boşlukta sallıyordu. Sonra annem kalktı.
-Ben yatakları hazırlayayım.
Leydimle aramızda bir boşluk vardı. Ben de onun tam yanına oturup o boşluğu kapattım. Elimi omzuna attım.
-Ağlarsan akuma gelir. Ve ben seni üzgün görmeye dayanamıyorum.
Bana baktı.
-Ölmek üzereydin.
-Bana bir şey olmaz. Bak, hâlâ canlıyım.
Leydim beni ittirdi.
-Ya olsaydı!?
Gökyüzüne baktı.
-Bir gün...sana bir şey olur da, sen bu dünyadan gidersen-
-Şşt...asla öyle bir şey olmayacak...
Birden onu öptüm. İkimiz de utanmıştık.

Marinette
Kara Kedi beni öptü, ah bu olamaz! Kesin domatese dönmüştüm şu an. Suratımı kapattım görmesin diye. Parmaklarımın arasından baktığımda onun güldüğünü gördüm. Ben de güldüm. Sonra kahkaha atmaya başladık. O sırada bir ses duyuldu.
-Konuşabilir miyiz Chat?
Bu Lé Paon'du. Kara Kedi kalktı.
-Elbette anne.
İçerideki odaya geçtiler. Kapıyı kapattılar. Ben de tebessüm edip ayaklarımı boşlukta sallamaya devam ettim.

Adrien
Odaya girdik. Annem kapıyı kapattı. Ben odayı incelerken annem odanın ortasına bir bomba bıraktı.
-Ondan hoşlanıyor musun?
İrkildim.
-Ne?
-"Ondan hoşlanıyor musun?" dedim.
-Anladım da kimden?
-Uğur Böceği'nden.
Anlamış mıydı yani!? Bakışlarımı ondan kaçırdım.
-Anneler anlar oğlum. Gözlerinde yazıyor. Ve artı, onu öptüğünü de gördüm.
Demek izlemişti. O zaman saklamaya gerek yoktu.
-Hayır. Ondan hoşlanmıyorum.
-Ne? Peki o zaman nasıl-
-Ona âşığım.
Annem, bu beklemediği cevap karşısında donakaldı.
-O seni seviyor mu peki?
-Sevdiğini söylemişti.
-Kimliklerinizi biliyor musunuz?
-Benimkini bilmiyor.
-Oğlum, dikkat et. Bu çok tehlikeli.
-Tehlikeler umurumda değil. Ben onu seviyorum ve beni sevdiğini de biliyorum. Bizi hiçbir güç ayıramaz.
Annem bana soğuk bir bakış attı.
-Hiçbir güç, ha? Akumalar bile mi?
Aklıma Bayan Şanssızlık'ın ametist moru gözleri geldi.
-Hayır! Öyle bir şey olmayacak. O, akumalanmayacak!
-Üzülürse bu mümkün. Onun hassas bir kalbi var. Tibet gibi bir şehirde kolaylıkla akumalanabilir.
-O akumalanmayacak. O pis Bayan Şanssızlık'a şans vermeyeceğim! Bu konuşma burada bitmiştir!
-Ama oğlum sen-
-BİTMİŞTİR!
Sinirle odadan çıktım. Leydim hâlâ bıraktığım yerde oturuyordu.
-Bağırıyordun. Kötü bir şey mi oldu?
-Bir şey yok Leydim. Hadi, iyi geceler.

Gülünç Değil Mucizevi 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin