4. Bölüm

53 8 0
                                    

Akdeniz açıkları
Koçbaşı Savaş Gemisi
Saat 14:15
Tarih 17 mart 2030

İlk testi başarıyla tamamlayan gençler ikinci testten önce başarılarını kutluyorlardı. Hep beraber geminin yemekhanesine inip İtalyan aşçı Danilo Marchetti'nin hazırladığı leziz limonatalarını yudumlarken Marcus'un performansını yorumluyorlardı.

Marcus kendisinin bile beklemediği bir performans ortaya koymuştu. Ama çocukların anlata anlata bitiremedikleri şey ise onun inanılmaz hızlı bitirdiği test değil de kendisinin bile şans eseri olduğunu ifade ettiği atışlarıydı.

Bütün gençler limonatalarını yudumlarken sırayla test ve Marcus hakkındaki görüşlerini belirtiyordu. Limonatasından bir yudum daha alan Fabian Kim-Sasu Marcus'a hayranlığını bildiren sözlerini sıraladı.

"Dostum ben bile bu yarışmada en çok kendi atışlarıma güveniyordum. Zaten kimse benim kadar iyi isabetli atış yaptığını iddia edemez değil mi pis sıçanlar?"
O sırada herkes Fabian'ın şakacı sorusunu gülerek ve alaya alarak geçiştirdi.
"Ama dostum senin şans dediğin o iki atış için sadece şansın yeterli olmayacağını bilmen gerekiyor. Gerçekten elin içgüdüsel olarak hedefin uzaklığını ve yüksekliğini ölçebiliyor. Bu bir yetenek şans değil. Benim aynı atışı yapabilmem için dakikalarca odaklanmam gerekirken senin saniyelerini bile almadı."

O sırada Victor araya girerek Fabian'ı ezmek amacıyla cevap verdi.

"Dakikalar değil senelerce uğraşsan o atışı yapamayacağını herkes biliyor Fabian. Eğer şanslıysan o şaşı gözlerinle kendine nişan almazsın."

Grupta kısa bir gülümseme olduktan sonra Fabian cevabını esirgemedi.

"Bunu söyleyen mankafa sonuncu oldu. Ne oldu Victor tetiğin yerini mi bulamadın. Yoksa bize seni geçelim diye izin mi verdin?"

Grup Fabian'ın cevabından sonra daha da kahkalar attı. Bu duruma sinirlenen Victor tehdit edici konuşmalarından birini daha yaptı.

"İkimiz de yumruklarımın en güçlü silahlarım olduğunu biliyoruz ufaklık. Ve seni pataklarken tetiğin yerinin hiç önemi yok, o kısacık boyun daha da kısalsın istemiyorsan sus ahbap."

Elini silah şeklinde yapan Fabian tek gözünü kapayarak Victor'a son bir cevap verdi.

"Buraya gelene kadar o pek hantal kıçını mermilerimle yere çivileyeceğimden hiç şüphem yok kardeşim."

Victor bu meseleyi uzatmadan limonatasına yönelip yudumladı. İtalyan aşçı Danilo'nun yaptığı her şey Victor'a güzel geliyordu. Kendisinin de yöresi İtalyanlara çok benziyordu. Victor İspanyoldu. Bu gemide bir çok ırktan ve ülkeden insanlar bulunuyordu. Ve hepsinin amacı artık vatan ve ırk değil, insanlığın refahıydı.

Fabian' da ufak tefek ve iyi bir nişancı oluşundan anlaşılacağı üzere yarı Koreliydi. Ama kısa boyluluğun vermiş olduğu dezavantajı, nişancılığıyla yok etmiş hatta kendini seçkin bir asker yapmıştı. Marcus'un burada tanıdığı tek Koreli Fabian'dı. En azından henüz tanıdığı.

Martin konuyu dağıtmak amacıyla elini gri soğuk masaya vurarak Marcus'a döndü.

"Dostumuz artık komutanlarla takılıyor anlaşılan dün gece güvertede Yaşlı kurt Tarıkla şimdi de Andrew Wilsonla arkadaş olmuşuz. Yoksa sen de onlar kadar iyi bir asker misin ? Yoksa basit bir yalaka mısın dostum?"

Herkes topluca gülüp " ooo " lamaya başladı.
Martin yine şakayla karışık lafını sokmuştu.
Fakat Marcus bunlara alışkın bir insandı. Yıllarını geçirdiği bu çocuğun nasıl bir insan olduğunu biliyordu. Şaka yaptığını da anlamıştı. Fakat Martin kendisi kaşınmıştı bir kere. Marcus kendini gülmemek için zor tutarken oldukça sakin ve soğuk bir şekilde yapıştırdı.

Ölümden Sonra: Kaybolan RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin