Büyük meşe odunlarınla güçlendirilen ateşin dans ederek bir-bir buçuk metre kadar yükseldiği dolunay akşamında bir grup insan bu sıcak ateşin etrafında ateş kadar içlerini ısıtacak bir sohbete dalmıştı.
Bir çoğunun sabahki arbedede yüzleri yaraladığından dolayı halsizlerdi. Yüzlerine çarpan ateşin sıcaklığı giderek uykularını getiriyordu. Ufak bir sessizliğin ardından kırık burnundaki şişliği inmesi için bir süredir üzerinde tuttuğu et parçasını çeken Komutan Yen söze girdi; "Ne kadar kalmayı planlıyorsunuz Kenan ?"
"Aslına bakarsan üç güne kadar dönmemiz gerekiyordu fakat adamlarımın pestilini çıkarttığın için bir hafta diyelim biz ona."
"Pestilini çıkartmak mı ? Dostum adamın resmen beni öldürüyordu!"
Grupta ufak bir kahkaha tufanı koptu. Magnus bile gülüşlerini saklayamamıştı. Marcus arkadaşına baktığında bir anlığınada olsa mutlu olduğunu farketti. Tekrardan yüzünü alan derin bir hüzün vardı. Kendi içinde her dakika bir şeylerle savaş veriyor gibiydi.
Konuşmalar devam ederken, Marcus karanlıkta üzerlerine doğru ilerleyen bir gölge gördü. Ateşin ışığına yaklaştıkça yüzü netleşmişti. Melez bir adam karşılarında dikiliyordu. Oldukça esmer teni kaslarından dolayı iyice gerilmişti. Oldukça atletik bir adamdı. Marcus içinden " Burada kısa boylu veya kası olmayan bir asker yok mu?" diye iç geçirdi.
O sırada iri yarı adam Komutan Yen'in omzuna vurarak; "Komutanım beni görmek istemişsiniz." diyerek yanındaki sandalyeye oturdu. Komutan bir kez daha burnundaki eti çekerek söze girdi;
"Ah hoşgeldin dostum! Seni tanıştırmak istediğim insanlar var. Dostlar karşınızda Dr. Taylor Estrada. Kendisi burada yardımcım olur. Yönetimden kendisi sorumludur."
Martin az evvel Marcus'un içinden geçirdiklerini bir tek onun düşünmediğini gösteren cümleyi kurdu;
"Öncelikle memnun oldum efendim. Burada kaslı ve iri yarı olmayan insanları barındırmıyorsunuz galiba? Bir doktor nasıl olabiliyorda böylesi bir vücuda sahip olabiliyor?""Sanırım hayatım boyunca okuduğum için kitaplarımı yanımdan ayırmadım. Bir süre sonra hamallığını yaptığım çantalar işe yaradı. Birde on sene amatör olarak Amerikan Futbolu oynamamda cabası."
Dr. Estrada'nın bu samimi cevapları gençlerin hoşuna gitmişti. Diğerlerinden ayrı olarak Martin ve Marcus'un sevdiği sporu yapmış olması, iki gencin doktoru sevmesine neden olmuştu.
Bir süre Amerikan Futbolu üzerinden konuşmalarını sürdüren Marcus, Martin ve Dr.Estrada'nın konuşmasını Komutan Kenan bozdu;
"Söylesene doktor senin gibi bir Amerikalının burada ne işi var? Senin hikayeni merak ettim doğrusu."
Dr. Estrada oturduğu yerde dikildi. Boğazını temizledikten sonra bir kere yutkundu ve komutana kendinden bahsetmeye başladı.
"Efendim öncelikle buraya gelmeden evvel Amerika'da kendi hastahanem ve laboratuvarım vardı. Ayrıca bir ilaç firmasında genetik mühendislik yapıyordum. İlaç firmamız Çin'de yapacağı konferans için onur konuğu olarak beni çağırmıştı. Üstelik son yıllardaki büyük hastalıkların tedavisinde bizim şirketlerimizin imzası bulunuyor. Buraya geldiğim sırada havalimanında olsun, konaklamaya gittiğim oteldede insanların hareketlerinde bir tuhaflık seziyordum. Ardından konferans için odamda hazırlanırken olanlar oldu. Ben camdan dışarıda olan kaosu izlerken herkes birbirini öldürüyordu. Aylarca gizlenerek yaşadım. Bir süre sonra Komutan Yen beni buldu. O gün bu gündür buradayım."
Marcus ve Martin bir süre birbirlerine baktılar. Doktor anlattıklarında yalan söylemesede bir şeyler gizlediği ortadaydı. Anlattıklarında eksik olan neydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümden Sonra: Kaybolan Ruhlar
Science FictionLabirent ve Açlık Oyunları serileri gibi distopik bir hikaye. Günümüz dünyasından biraz uzaklaşmak istiyenlerin hikayesi. Nefes kesen bir olay örgüsü.İnsan piskolojisinin sınırları.Mantık ve kalbin savaşı.Tedavi amaçlı çıkarılan ilacın virüse dönüşm...