8.Bölüm

30 1 0
                                    

Yola çıkalı bir ay olmuştu. Bu görevi kabul etmelerinin onlar için büyük bir macera olacağını tahmin eden gençler, büyük bir hayal kırıklığına uğramışlardı.

Marcus, güvertede prosunu içen üsteğmenin arkasına gelerek selam durdu. Bir nefes daha çektiği prosunu bıyıklı dudaklarından ayıran adam kafasını hafif yana çevirerek omzunun üstünden Marcus'u kesti. Dudaklarından dumanla birlikte birkaç kelime süzüldü.

"Yakamozun denizi aydınlattığı bu güzel akşamda seni güvertedeki bu huysuz adamın yanına getirende nedir evlat?"

Marcus bir adım daha öne gelerek komutanın iyice görüş açısına girdi.

"Efendim ben ve arkadaşlarım uzun süredir devam eden bu yolculuğumuzun ne zaman biteceğine dair bilgi almak istiyorduk. Sakıncısı yoksa ne kadar kaldığını bize söyler misiniz?"

Komutan Kenan bu durağan geçen yolculuğun sadece onu sıkmadığını fark edince Marcus'un omzuna elini koydu.

"Asker sen ve arkadaşlarının bu yola çıkarken girdiği beklentinin farkındayım. Emin ol çocuk bu geçici bu durum bundan ben de sıkıldım lakin seni temin ederim geceleri uyuduğunuzda kabuslarınızdan kaçacak yer bulamayacaksınız. Çünkü gözlerinizi açtığınızda kafanızdakiler karşınızda olacak. Gerçek dünyaya hoşgeldiniz!"

Marcus boğazındaki oluşan düğümü çözercesine yutkundu. İçinden "Sanırım Komutan Kenan'da burda bekleye bekleye kafayı yedi." diye geçirdi. Fakat bakışları hiç de kafayı yemiş bir adama benzemiyordu. Kendinden emin ve dediklerini harfiyen yaşamış gibiydi.
Komutana selam duran genç hızla arkadaşlarının yanına gitti.


Komutanla olan konuşmasını anlatan Marcus, arkadaşlarının şaşkın yüz ifadelerini izliyordu. Hepsi birbirine bakarken kanları çekilmiş gibiydi. Victor korktuğunu belli etmemek için lafa daldı.

"Dostum bu adamın dediklerinin yarısı doğruysa işte aradığımız macera önümüzde. Kendimizi konseye daha iyi nasıl kanıtlarız?"

Marcus Victor'un olayları fazla toz pembe görmesini istemiyordu. Arkadaşlarının bunu bir maceradan çok ölüm kalım meselesi olduğunu kavratması gerekiyordu.

"Dostum bu bir oyun değil korkusu olmayan Kenan'ın gözleri bile dehşetler içerisindeydi. Seni temin ederim hiçbir şey bildiğimiz gibi değil. Eğer normal bir subay olsaydık korunaklı bir kampta nöbet tutuyor olacaktık lakin şu anda ateşin tam ortasındayız. Dikkati elden kaçırmamak lazım."

Martin bacağına bir tane vurarak dikkati kendinde topladı. "Marcus haklı. Eğer profesyonelliği elden bırakırsak hiç şansımız yok. Disiplinli olmalı ve Komutan Kenan'ı bile korkutan bu yerde hayatta kalmalıyız."


O sırada kapıdan içeri giren Komutan Kenan arkası dönük olan Martin'i alkışladı. Hızla arkasını dönen genç alaycı gülümsemesiyle ona bakan komutanı gördü. Tüm ekip ayağa kalkarak hazır ola geçtiler. Komutan keyiflerine bakmalarını belirtircesine elini aşağıya indirerek "Oturun" dedi.

"Sanırım bazılarınız bu olayın ciddiyetini kavramış durumda. Sakin olun çocuklar azarlamaya değil sizinle sohbet etmeye geldim. Birlikte cehennemin ortasına dalacağım, sırtımı dayayacağım askerleri tanımıyorum bile. Sizinle hoşbeş etmeye geldim. "

Çocukların kiminde şakınlık kiminde ise ufaktan bir tebessüm vardı. Ardından sessizliği yine komutan bozdu. "Anlaşılan sizin buzları biraz çözmek gerekli. Tamam o halde ben başlıyorum..."




Herkes kendini tanıtarak sohbetin samimiyetini arttırmıştı. Sohpet iyice koyulaşınca Komutan Kenan en köşede tüm konuşma boyunca neredeyse hiç konuşmayan çocuğa döndü.

Ölümden Sonra: Kaybolan RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin