Saat gecenin bilmem kaçıydı. Yine gözlerim yaşlı, anlım terli bi halde uyanmışım. Herşey yine aynıydı. Saat yokluğunu hasret geçiyordu. Şuram acıyordu tarifi imkansız bi şekilde sızlıyordu. Tam olarak burası işte. Içten içe derince sızLadı gibi oLdu şimdi birden. Uykular yine haram olmuş gibiydi bana. Yapılacak çok şey vardı aslında ama ne bir şeyler yapmaya gücüm var nede hevesim. Soluduğum hava aynı olsa bile ortamı biraz değiştirmek için koşu bandını kullanıyorum. Son zamanlarda koşu bandına çok fazla çıktığımın ve fazlaca kilo kaybettiğimin farkındayım ama kendime engel olamıyorum.
Sevgili odamın kasvetli karanlığına bakarken siyah banda çıkıp düğmeye bastım. Koşarken acımı unutur gibi oluyordum. Ancak bir süre sonra makineyi durdurup sessiz odama döndüğümde o kadar koşmaya karşın hiçbir yere varamamanın ne demek olduğunun acısını daha çok hisseder oldum. Insanoğlu bir ümit bir heves ile başlar hayata. Mutlu olmanın hayallerini kurar durur. Huzurlu bir yuva herkesin vazgeçilmez hayalidir. Kim bilir kimlere nasip olur o hayali yaşamak kimlere olmaz. işte o an anlıyor ki insan koşmak boşuna koşmak anlamsız. Mücadele etmek gereksiz. Kabullenmek caresizliktir derler ya bence çaresizliğin son evresidir kabul göstermek yada boyun eğmek..
Bitmisligin tükenmisligin bir diğer adı kabullenmek...
Ben kabullendim. Ben kendi içime hapsolmuşum. Ne güldüğüm belli nede ağladığım. Kapalı kapılar ardındaki suskunlaklarım var benim yalnızca..
Dışarıya sıcakken, soğuğum kendi içime. Üşürüm her gece yokluğunla sırılsıklam... üşümem öyle bi hal alır ki titretir temmuzun orta yerinde. Gitmeseydin iyiydi ama. Beni sensiz birakmasaydin daha da iyiydi tabi. Senden sonra ben de ben kalmadi. Kuramadım ben o dört harfli kelimeyi. Alamadım ağzıma. Koyamadim kimseyi senin yerine. Ya eksik geldi ya hiç. Yıkıldım ben senden sonra. Seni yazarken gözüm ağrıdı yaşların eşliğinde. Bekledim seni günlerce ve belki aylar hatta yıllarca. Uzun bekleyişlerin kalbe yansıyan ihtilalleri olur. Geceler boyu yalnız ve sessiz beklerken pek çok şeyi yeniden düşünür insan. Hani, yabancı bir sesi duymak isteyen nöbetçi kulaklar, kendi iç sesini dinleye dinleye sabah eder ya! Neler neler söylemedi içim o uzun bekleyiş gecelerinde, neler neler kurdum içimden bir bilsen...Hep seni kurdum ama senli hayaller. Içinde gitmediğin olan bi hayaldi. Özgürlüğün dışa yansımış hali değil midir hayal kurmak. Gözün alabildiğinden de uzaklara bakması değil midir hayal kurmak???
Ben senden sonra hayal kurmak istemedim hiç.
Ben senden sonra hep bekledim seni.
Ben senden sonra ben olamadım ki hiç..
ÖNEMLI BİR NOT:
Bana yol gösterilmesini severim ama akıl verilmesinden hiç haz etmem. Akıl vermek ile yol göstermek arasında ince bir çizgi mi vardır. Yani eş sesli kelimeler gibi yazılışları farklı anlamları mı aynı yoksa? Bunu tam olarak bilemiyorum lakin yaptığım işlerde yaşı benden büyük olsun küçük olsun önemsemez dediklerini uygulamak için çabalarım... işte bu yazımın da farklı olmasında etken olan şey bi arkadaşımın yol göstermiş olması.. bir b.ç hatırası. Behzat ç . Değil yanlış anlaşılmasın (; (:
23.03.2017 perşembe günü saat 05.05
