Bu kitap Holland-Obrien 'a ithaf edilmiştir. (Stydia hayran kurgusu)
Bunca zaman boyunca insanlar soyut kavramların katilleri olmuşlardır. Duyguları ve ifadeleri kalıplaştırmış, neyin önemli olduğunu umursamadan soyut kelimeleri somutlaştırmışlardır.
Şu zamana kadar ise soyutluğunu koruyan tek şey, fikirlerdir. Fikirler soyutlaştırılamamıştır. Fikirleri insanlar ne yok edebilmiş,ne de fikirlere bir şey yapabilmiştir.
Fikirler, birçok şey olabilirdi. Her şeyin başlangıcı, sonu olabilirdi. Bir silah olarak görülebilirdi.Kurtulmak istenilen amiyane bir tabir olarak düşünülebilirdi. Bir sevkülceyş olarak kullanılabilirdi. Gereksiz görülebilirdi. Yok edilmek istenilebilirdi. Ancak fikirleri her ne kadar uğraşsalar da yok edemezlerdi. Hani derler ya; bir fikre sahibim,bu yanlıştır. Fikir insana sahiptir.
Her fikir farklı bir anlam taşır. Her anlam da farklı bir fikir...
İnsanlar,fikirleri yıkamamışlardır. Sadece nanemolla hale getirmişlerdir fikirleri. Olmayanı,oluyormuş gibi göstermişlerdir. Herhangi bir şeyi anlatmak için değil, kazanmak için. Örtbas etmek için.
Her neyse asıl mühim meselemize izninizle gelelim;
Çilek sarısı saçlara, özenilecek derecede güzel renkli gözlere, bembeyaz ve pürüzsüz bir tene, renkli fikirlere sahip bir kızdı Lydia. Peter Pan hastasıydı. Çocuktu ve öyle kalacaktı. Dopdolu, ebemkuşağı diyarında; pamuk şekerden bulutlarında zıplayacak, şeker gölünde yüzecekti.
Kahverengi saçlara, kehribar rengi gözlere, bedeninde ayrı bir ülke kuran benlere, boş ve koyu fikirlere sahip bir erkekti Stiles. Bulimiya Nervoza hastasıydı. Dozu yoktu. Ya yer tutamaz kendini, ya da zorla yaptığını düzeltirdi. Hastalık, beyaz portresine dökülen kirli boya gibiydi.
İkisi de tamamen farklı gözüken aynı kişiliklerdi. İkisi beyazdı ve ikisinin içinde de tüm renkler vardı. Yansımalara göre değişiyordu görüntüleri. Ne; hep beyaz, mor, mavi, turuncu veya herhangi bir renk olmuyorlardı.
İki hasta,deli... Yani sayılır.
Şekerrenk elbisesinin ucu ile oynarken en sevdiği çilek aromalı şekerini emiyordu aynı zamanda Lydia. Psikoloğun daha ne olduğunu pek çözememişti. Hâla oyun merkezine geldiğini düşünüyordu. Annesi Mathilda onun narin elini avuçlarının arasına aldı ve bekleme koltuğuna oturttu.
Aynı zamanda kusmakla meşguldü Stiles. Yediği üç tabak makarna ve iki büyük boy pizzadan intikamını alıyor gibi hissediyordu. Eğer kilo alırsa mükemmel olamazdı. Yeterli olmadığını düşünüyordu. Zorla kendini kusturduktan sonra ağzını sildi ve olduğu bölgeden çıkarak bekleme koltuğuna oturdu.
Lydia yanına Stiles oturunca şaşkınlıkla ona baktı.
"Sen de mi oyun parkında oynayacaksın?" Diye sordu. Kısacası hastalığını tanımlarsak buydu. Kendisi biyolojik olarak 22 yaşındaydı ancak, zihni 6 yaşındaydı.
"Hayır, burası iğrenç bir psikologdan başka bir şey değil,sende delisin." Dediğinde Mathilda kızının kulaklarını kapattı ve kızgın bir bakış attı Stiles'a.
"Lydia Portman."
Psikoloğun genç ve alımlı asistanı Lisa sıradaki hastanın adını söyledi ve onlar kalktılar. Lydia son kez Stiles'e baktı. Yakınlaştı ve kulağına fısıldadı;
"Eğer buranın neresi olduğunu bilmiyorsan, burada neden olduğunun bir önemi yok."
Bunu annesi ona her zaman söylerdi ve Lydia bunu söylediğinde, geçen gün izlediği filmdeki havalı kız gibi hissetmişti. Yani söylediği şeyden pek bir şey anlamasa da söylemişti.
Stiles ise sadece Lydia'nın dediği şeyi düşündü...
^.^
Lydia şekerini psikologdan aldıktan sonra pembe koltuğa oturdu ve şekerini çantasına sakladı.
"Kendini nasıl hissediyorsun?" Diye sordu psikolog Herman.
"Zeki ve güzel."
"Pekala Lydia. Yeni bir arkadaş edinebildin mi canım?"
"Evet,biri var ve o kişi benim çok iyi bir arkadaşım. Ama adını öğrenirsem daha iyi olacak."
"Anlıyorum. Şimdi izin verirsen canım annenle konuşacağım."
Lydia gülümsedi ve dışarı ismini bilmediği çocuğun yanına gitmek için koştu. Onu az önce oturduğu yerde gördü ve gülümseyerek oraya ilerledi ve yanına oturdu.
"Nasılsın, Benli çocuk?" Dedi Lydia.
Stiles ise yavaşça ona döndü ve "Benim adım Stiles, benli çocuk değil." Dedi. Lydia niye böyle dediğine şaşırmıştı.
"Hayır, sen benli çocuksun!" Diye itiraz etti nedensizce.
"Sen öyle san, aptal şey."
"Hey bir kere ben ÇOK ZEKİ, GÜZEL, ESTETİK VE AKILLIYIM!"diye bağırdı Lydia.
"O yüzden mi 20'li yaşlarında olmana rağmen bir çocuk gibisin?" dedi sakinlikle Stiles. Yaşını nasıl biliyor diye sorarsanız, sekretere sormuştu.
"HAYIR! APTAL SENSİN! SENDEN NE-NE NEFF" Lydia konuşamadı. Derin nefes aldı. Nefesi bağırmak için yeterli derecede değildi.
"Nefret ediyorum." Dedi sonunda.
"Bende bu yaşlarda kendini beğenmeni ve bu atarlılığını ergenlik olarak değilde psikolojik rahatsızlık olarak görüyorum." Dedi Stiles.
"Ergenlik mi? O Ne?" Diye az önceki öfkesinden eser kalmayarak Stiles'a yaklaştı Lydia.
"Boşver."
"Söyle."dedi ve yakasına yapıştı. "Lütfen, söylersen bende sana şekerim veririm. Bak en sevdiğim şeker o, herkese vermem."
Stiles Lydia'nın ona olan makul yakınlığından rahatsız olmuştu. Bu yüzden onu biraz ileri itti. "Annene sorarsın." Dedi.
"Çok inatçısın!" Dedi Lydia ve elleriyle Stiles'ın kafasını zorla ona döndürdü. Baskıdan dolayı dudakları balık gibi olan Stiles Lydia'yı ittirdi.
Bu sırada Mathilda Hanım ise sendromun ilerlediğini öğrenmişti. Lydia'yı birinin yanında görünce yine de mutlu olmuştu. Onların yanına gitti.
"Kızım?" Diye seslendi.
Lydia ona doğru koştu ve parmağıyla Stiles'ı işaret ederek konuştu: "Anne, ergenlik ne demek?"
Daha fazla yazarım ancak bekletmek istemedim canımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peter Pan Ve Bulimiya -Stydia-
FanfictionPeter Pan Sendromuna yakalanmış Lydia, ve Bulimiya Nervoza hastası Stiles . Onlar aynı bekleme koltuğunda tanışmışlardı. Ve iki zıt karakter olarak herkese ibretlik bir ders vermişlerdi. @Hollyobrienx