HAYALETLER

32 2 0
                                    

Güneş gözlüklerimi çıkarıp Taylor'un spor arabasından dışarı atladım. Benim arabam olmadığı için o beni okula getiriyordu. Taylor çok zengin bir ailenin çocuğu. İlk arkadaş olduğumuzda bana defalarca onlarla kalmamı teklif etmişti ama ben istememiştim çünkü onun ailesine de zarar verebilirdim. Taylor'un koluma girmesiyle düşüncelerim yarıda kesildi.

 "Taylor dün için bana hala kızgın değilsin değil mi?" dedim en pişman ses tonumu takınarak.

"Ah boşversene Diana. Sadece kontrolünü kaybetmiştin. Bu tıpkı geçenlerde benim kontrolümü kaybedip seni camdan dışarı fırlatmam gibi birşeydi."  dedi koca bir kahkaha patlatarak.

Gözlerimi devirdim  "Aynı şey değil. Sen fırlattığında zemin katındaydık ama ben sana acı verdim. Çok fazla acı. Nasıl dayandın anlamıyorum."

"Birkaç yara ve yanık izi. Önemli birşey değil bebeğim, suçlama kendini." dedi neşeli ve rahatlatıcı sesiyle.

"İyiki varsın." diye fısıldadım kollarımı ona sarıp kısa bir süre dururken.  Sırtımı sıvazlamaya başladığında iyice romantiğe bağladığını anlayıp ondan ayrıldım.

"Hadi içeri girelim." dedi okulu işaret ederken. 

Başımı olumlu anlamda sağlayıp onun adımlarına ayak uydurdum ve okuldan içeri girdik.  Herkes ve herşey normaldi. Yani herkesin normal anlayışına göre değişebilirdi ama bana göre normaldi. Senelerdir burada okuyordum ve bu saçma ortama öylesine alışmıştım ki, seviyorum bile denebilirdi.  Taylor'un dersi edebiyat olduğu için yanımdan ayrılıp Edebiyat sınıfına doğru ilerledi. Benim dersim ise Beden Eğitimiydi. Oflayarak spor salonuna doğru ilerledim.  Yürürken duvara yaslanmış sırıtarak bana bakan Justin'i görmemle bütün gece uyuyarak depoladığım moralim yerle bir olmuştu.  Nefretten olsa sanırım onu her görüşümde vücudumu saçma bir heyecan patlaması sarıyordu. Ben heyecanlandığımda ne olur biliyorsunuz zaten? Yok ederim. Arkamdan birinin acıyla çığlık atmasını duyduğumda o yöne döndüm. Lanet olsun.  İstemeden birine acı vermiştim, neler oluyordu böyle?  Justin'in sırıtışı daha da yayılırken koşarak oradan uzaklaştım ve spor salonuna attım kendimi. Kızlara ait olan soyunma odasına girdiğimde sadece birkaç kız kalmıştı. Sinirle dudaklarımı aralayıp tısladım.

"Çıkın buradan."

İçlerinde okulun en çekilmez kızı olan Skyler da vardı. Ve tabikide kaşınmadan gitmeyecekti. Tahmin ettiğimden daha kısa bir süre içinde carlamaya başladı.

"Nedenmiş o?"

"Çünkü ben öyle istiyorum."

"Çıkmıyorum öyleyse."  Kaşınmıştı. Gerçekten kaşınmıştı ve ben onu uyarmayacaktım bu sefer.

"Defol git Skyler!" diye hırladım tam kaburgasına bilerek acı verirken. Neyseki o hariç diğer kızların hepsi sözümü dinleyip gitmişlerdi, yani kimseye birşey kanıtlayamazdı. Acı vermeyi kestiğimde gözlerimin içine dehşetle bakıp koşar adımlarla soyunma odasından çıktı. O çıkar çıkmaz kapıyı kapatıp cam kenarına oturdum.

"Lanet olsun." diye fısıldadım gözümden akan bir damla yaşı elimin tersiyle silerken.

"Birdahaki sefere sana bakarken fazla heyecanlandırmamalıyım sanırım. Cazibeme karşı bu kadar yenik düşeceğini tahmin edemezdim."    Arkamdan gelen iğrenç sesin sahibini bildiğim için oraya dönme gereği duymadım. Dişlerimi sıkıca dudaklarıma geçirip kanamasını sağladım.  

"İstemeden yaptım." diye fısıldadım hıçkırıklarımın arasında.

"İsteyerek veya istemeden. Gün geçtikçe insanlara zarar veriyorsun. En yakın arkadaşına yaptıklarını gördüm. Yazık, çok yazık." dedi. Şuan suratında en pis sırıtışlarından birinin olduğunu biliyordum.

"B-ben iyi biriyim. İstemeden oldu. Ben. iyi. biriyim." diye tısladım zorlukla. Bu söylediklerim kendime bile inandırıcı gelmezken Justin gibi biri asla kanmazdı. Biliyordum. 

"Bu söylediğine sen inanıyor musun Diana?" diye sordu alaylı bir ses tonuyla.

Cevap vermemeyi tercih edip başımı buğulanmış cama yasladım. Buz gibi nefesimi dışarıya üflerken hıçkırıklarımı bastırmak için tırnaklarımı cama vurarak ritim tutuyordum.

"Gücümün en güzel yanı ne biliyor musun Diana?" dedi. Onu dinleyip dinlememem umurunda değilmiş gibi görünüyordu ve devam ediyordu.   

"İnsanların zayıf yönlerini bilmem ve bu zayıf yönleri onlara karşı kullanabilmem. Psikolojik olarak çok fazla acı verici."

Daha açık söylemek gerekirse Justin insanların daha önceden yaşadığı tüm kötü anıları toplayıp beyninin tam merkezine yerleştirebiliyordu. Bu kötü anılar insanda psikolojik olarak aşırı stres ve acıya sebep oluyordu. Justin aşırı sinirlenip kontrolünü kaybederse insanların ölümüne bile yol açabiliyordu. Bu yüzden sinirlerini kontrol etmekte usta sayılırdı. Yinede sinirlerini kontrol edebilmesi onun bir canavar olduğu gerçeğini değiştirmezdi. Ben düşüncelerimi kafamdan atarken o hala birşeyler konuşuyordu. Ve son söyledikleri cidden çok fazla olmuştu.

"Senin yaptığın şeyin benimkinden bir farkı yok Diana. Bunu göremiyorsun. Belki ben zihinsel olarak zarar veriyorum ama sen de fiziksel olarak zarar veriyorsun. Aslında benden bile kötü birisin sen. Kontrolsüzsün çünkü. Ve gerçek şu ki masum olduğunu sanıyorsun ama sen de bir canavarsın."

Ve o an ne olduysa oldu. Vücudumdaki sinir katsayım gittikçe artmıştı ve boynumdaki damarların çıktığını hissedebiliyordum. Camın kenarından sinirle kalkıp yürüdüğümde onun üzerinde ilk defa gücümün bu kadar fazla işe yaradığını farketmiştim. Acıdan dolayı suratı kızarırken zorlukla sırıttı  "Sana demiştim. Kontrolsüzün tekisin ve gerçekleri kaldıramıyorsun. Sen tam bir canavarsın Diana Mclaren!"  Gözlerimden yaşlar teker teker düşerken acı vermeyi kesmiştim. 

 "Değilim." diye fısıldadım hıçkırıklarımın arasından.  "Ben bir canavar değilim."

HAYALETLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin