İlk defa bu kadar enerjik bir şekilde uyanmıştım. İlk defa bu kadar huzurlu hissederek. Gözlerimi araladığımda gece olduğunu farkettim. Bakışlarımı hafifçe aşağı kaydırdığımda Justin'in kolunu bana sıkıca dolamış olduğunu farkettim. Düzenli nefeslerini boynuma üflüyordu. Resmen arkadan dayıyordu şu an. Pekala huzur buraya kadar. Uyumasına aldırmayarak hızla kolunun altından kalkıp sinirli bakışlarımı ona diktim. Yine başlıyoruz. Hafifçe gözlerini aralayıp, yeni doğmuş malak gibi bana baktığında sert tavrımı bozup anıra anıra gülmemek için dudağımı ısırdım.
"Senin kolunun benim üstümde ne işi var!" diye bağırdığımda saf saf suratıma baktı. Eğer onu tanımasaydım gerçekten masum olduğunu söyleyebilirdim. Ama ne yazıkki tanıyordum.
"Ne bileyim ben Diana. Uyurken yanlışlıkla olmuştur."
"Sen her beraber uyuduğun kıza yanlışlıkla dayıyor musun!"
"Hayır bebeğim sadece sana." diyip göz kırptığında ayıldığını farkettim. Uykulu olmayan haline geri dönmüştü. Ah mükemmel.
"O minik kıçını ateşe vermemem için tek bir sebep söyle Bieber!"
"Sen benim kıçıma mı baktın?" Güzel soru. Kaldın mı şimdi öyle? Gerizekalı Diana. Aptalsın kızım. Ama doğruyu söylemek gerekirse evet bakmıştım. Minicik bir kıçı vardı. Tekrar bağırdım.
"Konuyu değiştirme!"
"Tanrım Diana! Kıçıma bakmışsın." Koca kahkahasını patlattığında sinirle oflayıp odadan dışarı çıktım.
Gerçekten sinir bozucu biriydi. Karnımın guruldadığını farkettiğimde kıçımı merdivenin korkuluğuna dayayıp aşağı kaydım. Küçüklüğümden beri biryerlerden kaymayı seviyordum. Aklıma eski evimdeki yangın direği geldiğinde istemsizce boğazımda birşeyler düğümlendi. Orayı özlemiştim. Ama artık bunun bir önemi yoktu. Direğim yoksa korkuluktan kayardım ben de. Hoplaya zıplaya mutfağa girip buzdolabını araladım. Ben normal kahvaltı yapmazdım genelde. Öyle sağlık takıntılı bir insan değildim. Hatta daha erken ölmem için ne yemem gerekiyorsa yerdim.
Kocaman bir kutudaki çikolatalı dondurma gözüme iliştiğinde dudaklarımı yalayıp dolaptan çıkardım. Çok güzel görünüyordu. Çekmeceden kocaman bir kaşık da çıkarıp evin salonuna doğru ilerledim. Benim gibi üşengeç biri için çok büyük bir yerdi. Bazen tuvalete gitmeye bile üşeniyordum. Gözlerimi devirip kendimi koltuğa attım ve dondurmamı kaşıklamaya başladım. Büyük bir açlıkla dondurmamı yerken iç sesim konuştu. 'Kışın ortasında dondurma yiyen tek malsın Diana.' Sanki gerçek biriymiş gibi ona omuz silktim ve yemeye devam ettim. O sırada bana doğru gelen ayak sesleriyle dudaklarımdaki çikolatayı yalayıp başımı dondurmadan kaldırdım. Justin herzamanki sırıtışıyla beni süzüyordu.
"Kış ayında dondurma mı? Cidden mi Diana?"
"Mhm." dedim saf bakışlarımı ona dikerek. Son zamanlarda onun yanındayken çocuk gibi davranıyordum. Bunu istemeden yapıyordum ama hoşuma gidiyordu nedense.
"Çocuk gibisin." dedi yanıma otururken. Birden bire karnının guruldamasıyla koca bir kahkaha patlattım.
"Ve sen de acıkmışsın." diye ekledim. Başını salladığında daha fazla dayanamayıp
"Aç ağzını." diye mırıldandım neşeyle. Sadece bugün. Bugünü kötü geçirmeyebilirdik. Bir gün için belki de birbirimize iyi davranabilirdik. Belki de o da bunu düşünüyordur.
"Aç ağzını derken?"
"Aç ağzını." diye üstelediğimde hafifçe dudaklarını aralamıştı. Kutudaki dondurmadan koca bir kaşık alıp ağzına soktuğumda gözleri şaşkınlıkla aralanmıştı. Omuz silktim.