"Sen sarhoşsun." dedi hala tuttuğu kolumu biraz daha sıkarak.
"Evet belki. Ama insanlar sarhoşken yalan atmazlar, atamazlar. Sarhoş olan biri doğruları söyler istemese de. Bu yüzden söylediklerimi sakın hafife alma!" diye bağırdım fakat bu sadece alayla sırıtmasını sağlamıştı.
Sinirle arkamı dönüp eve doğru yürümeye başladım. Daha doğrusu yürümeye çalıştım fakat çok zorlanıyordum. Başım şu an o kadar dönüyordu ki nereye gittiğimi bile kestiremiyordum. Bir anda ayağımın takılmasıyla yere çakılmam bir oldu. Dudaklarımın arasından hafif bir inilti çıkarken hızla toparlanıp ayağa kalktım.
"Sen tam bir baş belasısın Diana" Justinin sesini duyduğumda çoktan yanıma gelmiş bana belimden destek sağlıyordu.
"Git başımdan!" diye cırladım.
"Olmaz. Başka zaman olsa zerre umrumda olmazdın, gerçi şimdi de umrumda değilsin ama sarhoşsun ve her an herşey olabilir. Ölümünün bunun yüzünden değilde benim yüzümden olması için sana yardım ediyorum." dedi belimdeki elini sıkarken. O yardım etmeden yürüyemeyeceğimi bildiğim için elini itmedim ama yine de inatlaşacaktım.
"Seni gömmeden ölmeyeceğim. Boşuna uğraşıyorsun Bieber." diye tısladım.
"Bunu göreceğiz Mclaren."
Bunun üzerine susmayı ve eve gidene kadar da konuşmamayı dilemiştim fakat Justin tekrar konuştu.
"Evin nerede?"
"Seninkinin karşısında."
"Saçmalama. Benim evim ıssız bir yerde ve karşısında sadece eski bir yangın binası var. Orası da boş."
"Sen öyle sanıyorsun." diye mırıldandım gözlerimi devirerek.
"Öyle bir yerde tek başına yaşadığını söylemeyeceksin değil mi?"
"İki dakika önce söyledim diye hatırlıyorum?" Onu terslemek öyle hoşuma gidiyordu ki. Tanrım. Gerçekten çok rahatlatıcı bir histi. Gülmemek için kendimi zor tutmam hariç.
"Sen ne biçim bir kızsın?"
"Soru sorma. Götürüyorsan götür, götürmeyeceksen de pis ellerini belimden çek kendim giderim."
"Tam bir aptalsın." diye tıslayıp karşıda duran arabasına bindirdi beni. O arabaya binmeden başımı cama yasladım ve sarhoşluğun da verdiği etkiyle uyuklamaya başladım.
* * *
"Uyansana! Geldik diyorum Diana uyan! Diana!" Birinin kolunuzu dürtüp anıra anıra isminizi söylemesiyle uyanmak nedir bilir misiniz? Hele bu kişi gerzeğin tekiyse. Ben biliyordum bu duyguyu. Homurdanarak gözlerimi araladım ve anlamsızca gözlerinin içine baktım.
"Geldik!" diye bağırdı tekrardan. Şu an bana bakarken tam bir sığıra benziyordu. Bu haline içimden güldüm ama dışa yansıtmadım. Çünkü tekrar tersleme zamanıydı.
"Bağırma ahmak. Seni duyabiliyorum ve geldiğimizi de görebiliyorum." dedim ve yanıtını beklemeden arabadan indim. Ellerimi deri ceketimin cebine sokarak az da olsa ısınmalarını diledim. Dengemi sağlamak için büyük bir çaba harcayarak yangın binasına girdim. Justin büyük ihtimalle arkamdan geliyordu çünkü ayak seslerini duyabiliyordum. Adımlarımı daha da hızlandırıp binadaki tek daire olan evimin kapısına geldim. Cebimdeki anahtarı çıkarıp kapının deliğine sokmaya çalıştım. Fakat herşeyi çift görmem işimi hiç de kolaylaştırmıyordu. Birden bire Justin elimdeki anahtarı alıp kolaylıkla deliğe soktu ve kapıyı açtı.