5. BÖLÜM

3 1 0
                                        

"O iyi mi?"

"İyi olacak."

"Tanrım sen onu bize bağışla."

Başımın şiddetli ağrısı ve duyduğum seslerle uyandım. Yaşıyordum, bunu hissedebiliyordum. Duyabiliyordum. Fakat gözlerimi açamıyordum. Sanki japon yapıştırıcısıyla yapıştırılmış gibiydiler. Konuşmayı denersem belki yanımdakilerin kim olduğunu anlayabilirdim. Zorlukla yutkundum.

"Ju-justin."

Tanrım neden bunu söylemiştim ki? Nerede olduğumu soracağıma Justin demiştim. Şaka gibi. İstemsizce yapıyordum bunları.

"Justin'i çağırın!" diye bağırdı tam dibimde duyduğum kız sesi. Öylesine bir yankı oluşturmuştu ki kulaklarımı tıkama ihtiyacı hissetmiştim ama elimi kıpırdatacak halim yoktu. Yaklaşık iki dakika sonra kapının açılma sesi duyuldu ve sonra da onun sesi.

"Diana. Korkma, güvendesin." dedi. Sesi beni ilk defa rahatlatmıştı. Gerçekten güvende olduğumu hissetmişti. Elimin üstünde hissettiğim elini zorlanarak tuttum. Sıkabildiğim kadar sıktım.

"T-teşekkü-- l-lanet olsun!" Bir anda vücuduma inanılmaz bir acının saplanmasıyla olduğum yerde sıçradım. Gözlerim birden bire açılırken acıdan çığlık çığlığa kalmıştım. Bir yandan küfürlerimi saydırırken bir yandan da kollarımda açılan sayısız yaraya şaşkınlıkla bakıyordum.

"Justin! Ne olur yardım et ba- Ah!" Gözlerimden yaşlar teker teker akarken bu acının bitmesi için Tanrıya dua bile edemiyordum. Hızla bir vücuda bastırılmamla gözlerimi sıkıca kapatıp hıçkırmaya başladım. Acı yavaş yavaş azalırken, hıçkırıklarım tam tersine artıyordu. Bastırıldığım vücudun sahibinin Justin olduğunu görmemle yaralar içinde kalan kollarımı boynuna dolayıp başımı boynuna gömdüm. Sakinleşmek için büyük bir çaba harcarken onun vücudunun ise gittikçe kasıldığını ve inlediğini farkettim. Acımın yarısından fazlasını almış olmalıydı. Hızla ondan ayrılıp oturduğum yatakta geriye doğru zıpladım.

"Yapma." dedim zorlukla. Benim yerime acı çekmesini istemiyordum. Bununla benim kendi başıma baş etmem lazımdı. Bu olanların neden olduğu hakkında bile hiçbir fikrim yokken baş etmeyi düşünmem saçma olsa da henüz seçme gibi bir lüksüm yoktu. Şu an kendimi tam anlamıyla bok gibi hissediyordum. Avuç içlerimi yüzüme bastırıp fısıldadım.

"Ölmek istiyorum."

"Sakinleşmelisin Diana."

"Öldür beni Justin."

"Kusura bakma güzelim ben katil değilim."

"Peki. Ben öldürürüm öyleyse."

"Gerçek ailen ile tanışmadan mı?"

Başımı yavaşça kaldırarak şaşkın gözlerle ona baktım. "N-ne?"

"İçeri girmek için çıkmamı bekliyorlar." dedi sırıtarak.

Acı ile yalvarma arasında kalan ses tonumla konuştum "Gitme. Lütfen."

Yüzündeki sırıtış bir anda silindiğinde olumlu anlamda başını salladı. Kimin olduğunu bilmediğin odanın kapısından başını çıkarıp "Girin içeri fakat benim çıkmamı istemiyor." dedi. Hadi bakalım Diana. Gerçeklerle yüzleşmeye hazır mısın? İçeriye genç ve iyi görünümlü bir çift girdiğinde içimde birşeyler kıpırdasa da boş gözlerle onları süzdüm. Ne olursa olsun beni yalnız bırakmışlardı. Onların yüzünden zararsız insanların canını yakmıştım. Karşımda duran insanları tanımıyordum bile ama şimdiden onlardan nefret ediyordum. Hangi anne baba çocuğunu bırakır ki? Genç kadın konuşmaya başladı.

HAYALETLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin