Bölüm 6

9 2 0
                                    

Gözlerimi endişeyle açtım. Ayaklandığımda saat sekiz çeyreği geçiyordu. Koşturarak odaya gittim. Her zamanki gömleğimi askıdan almaya yeltendim. Vazgeçerek uzun zamandır giymediğim mavi gömleğimi üstüme geçirdim. Altına mavi dar kot pantolonumu geçirip paçalarını katladım. Üstüme spor bir ceket giyip aceleyle dişlerimi fırçaladım. Sakallarım bakımsız gözüküyordu. Makineyle alırken bir yandan da saati kontrol ediyordum. Saçlarımı taradıktan sonra parfüm sıktım. Uzun zamandır giyilmeyi bekleyen kaşe montumu giydim.

Her şeyimi aldığıma emin olduktan sonra evden ayrıldım. Trafik her zamankinden daha beterdi. Saat git gide yaklaşırken tüm trafiği delip geçmek istedim. Nihayetinde şirkete geldiğimde dokuzu çeyrek geçiyordu. İçeri girdiğim an gözler üzerime çevrildi. Patron kapıdan ukala bir tavırla beni izliyordu. Yanından geçerken elini saatinin üstüne kızgınlıkla götürüp başını iki yana salladı. Sessizce koltuğuma geçip onu görmemezlikten geldim.

İş çıkışına az bir süre kala patron erken paydos edeceklerini söyledi. Hazırlanırken eliyle beni gösterip "Siz kalıyorsunuz Merih Bey" dedi. O günün hıncını benden alacağını iyi biliyordum. Gülerek geçiştirmişti ama kin tutan bir yapısı vardı. Sandalyeme sıkıntıyla geri oturdum. Yanıma geldi. "Kendini çok yükseklerde görüyorsun değil mi?" dedi ukala bir tavırla. Gülmekle yetindim.

"Bak, yaptığın işe saygım var ama beni diğer müşterilerimin yanında küçük düşüremezsin. Herkes yerini bilmeli değil mi?"

Gözleriyle adeta beynimi deliyor, benden gelecek cevabı pür dikkatle bekliyordu. Sakin tavrımı korumaya çalışarak "Böyle bir niyetim yoktu Yüksel Bey. Ancak ne zamandan beri patron olarak çekleri teslim alıyorsunuz?" diye sordum. Öfkeden kızarmıştı.

"En azından patronun kim olduğunu biliyorsunuz Merih Bey. Bilmeseydiniz daha vahim olurdu." Arkasını dönüp giderken derin bir iç çektim. İşe yaramaz herifin tekiydi. Bu saatten sonra beni göz hapsine alacağına emindim. En ufak gecikmelerimi laf edecek, işlerimde kusur arayacaktı. Böyle yaparak birçok insanın işten çıkmasına neden olmuştu ancak ben onlardan biri değildim. Sindirmeye çalışmalarına gelmeyecek, gerekirse ben onu sindirmeye çalışacaktım. Şimdi olduğu gibi.

İş bitimine kadar boş bir şekilde bilgisayarda oturup uzun zamandan beri bakmadığım sosyal medya hesaplarımı kontrol ettim. Arkadaş isteklerini kabul ettim, mesaj kutumda birikenlere baktım. Üniversite arkadaşlarım buluşmaktan bahsediyordu. Buluşmuş olacaklardı çünkü mesaj dört ay önce gönderilmişti.

Mesai bitiminde babamın yanına uğramak için arabaya bindim. Hastanenin önündeki park yeri doluydu bu yüzden arabayı bir sokak öteye bırakmak durumunda kaldım ve yürüdüm. Acil servis ağzına kadar insanla doluydu. Üst kata kalabalığa karışmadan çıkabildim ve babamın odasına girdim. Camın önünde durmuş kitap okuyordu. Arkasından yaklaşıp boynuna sarıldım. Gülerek kitabı kucağına bıraktı. Tekerlekli sandalyesini bana doğru çevirip "Hoş geldin" dedi.

"Aldığım tüm kitapları bitirdin mi?" dedim şaşkın bir ifadeyle. "Boş zamanım çok oluyor. Ben de bunlarla harcıyorum." Yatağına yatırmak istedim ancak o öyle kalmak istediğini söyledi. Ciddileşen yüz ifadesi beni ürkütse de soru sormak istemiyordum. Ne zaman sonra bana dönüp "Yoruldum" dedi. Sesimi çıkarmak istemedim. Neden diye soramadım. Sıkıntımı fark etmiş olacak sözü o devam ettirdi. "Hayatımın diğer yarısını bu karanlık hastane odasında geçirmek istemiyorum."

Başımı sessizce öne eğdim. "Tedavi görmek zorundasın baba" dedim sessizce. Alaycı bir şekilde güldü. "Tedavilerin işe yaradığını düşünüyor musun? Sabahları sancılarla uyanmak, sürekli mide bulantısı... En son ne zaman içten güldüğümü bile hatırlamıyorum."

KARANLIĞIN ELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin