... Bu Ufaklık bana birazda olsa iyi gelmişti... Tabi tek sorunumuz bu yağmurda ve bu havada eve nasıl gideceğimizdi... Galiba buradan bu saatte taksi geçmesi de pek olsı değildi...Yinede yürümeye devam ettim, Ufaklık kollarımda... Yola çıkmıştım ki o sırada bir ses "Ufaklık, Ufaklık..." diye bağırmaya başlamıştı... Sesin geldiği yeri aramaya çalışmışsamda yağmurla birlikte ses dağıldığı için kestiremiyordum... Galiba orada evet evet orada... ışığa doğru yürümeye başladım... "Heyy! Galiba bahsettiğiniz Ufaklık bu." benim dediğimi duymadan hatta bana bakmadan elimdeki köpeğe sarıldı ve yine kaalesiz bir şekilde sağolun dedi ve arkasına doğru döndü ve yürüdü gitti...Yine beni manasız bir gülme almıştı...Ya insan bir evime falan götürür ne bileyim... Yürüme başladım... Ahh gururlu mutsuzlar vardır bu şehrin kimi yerlerinde, mutluluk şarkıları söyleyemezler, sözler yumru olur boğazlarında, meltem rüzgarları gibidirler güler geçerler gün ortasında, haşa gülmek mutlu olmak değildir, onlarınki bir anlık boş bulunmadır, gözlerine iyi bakın onların mutluluğa susamış gibi güler gözlerinin içi ama aldanmayın gizlemek içindir acılarını hep, zaten öyle değil mi acı çeken her insan güzel güler, neye güler bilinmez tabi...
Işık zifiri karanlıkta sesiyle birlikte geldi ummazdım aslında bu saatte buradan araba geçeceğini...Bana gerek kalmadan araba kendisi durmuştu zaten "Hadi evine götüreyim, bu saatte ne olacağı belli olmaz." Eğilip arabanın içine baktığımda bu oydu, yani Ufaklığın sahibi... Demek aklına çaktık beyefendinin, tabi şimdi bu adama da gurur yapamazdım aramizda husimet yok bişey yok... "Binmeyi düşünüyorsundur, inşallah... Hani elin de var gördüğüm kadarıyla." Sen düşünme kızım ya, düşünme...Kapıyı açacakken, bana arka kapıyı işaret etmesiyle kapı kolunu da bırakmıştım ve nihayetinde arka koltuğa geçip oturdum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Portakal
Genç KurguHer yıkıldığımda her umutlarımın bileklerine jilet atıldığında yine ayağa kalkacak bendim ki yine yaralarımı kendim sardım...