4.8

9.9K 788 127
                                    

Elif

BÖLÜM

4.8

Bütün bedenimde yanma vardı. Uykunun en derin köşesinden sıyrılırken canımın yanması hiç normal değildi. Sanki nefes alırken boğazıma zehir katmışlardı. Birileri, bir şeyler nefes almamı istemiyordu. Bulutluydu gözlerimin önü ve arkasında saklanmış olan beni ürkütüyordu. Nefesimin tıkandığını hissettiğim anda gözlerimi açtım ve beyaz ışıkla karşılaştım. Kendimi birkaç saniye dinledim... Uyumadan öncekine göre daha dinlenmiş, daha iyi hissediyordum. Ama bu bana huzur vermedi. Bu bana eksiklik hissettirdi.

Kuruyan dudaklarımı ıslattıktan sonra, kendimde konuşacak gücü bulduğum an o dudaklarımı araladım. "Emir?" dedim karışıklıktan sıyrılan zihnimi bulduğumda. Ses yoktu... Ürperdim. Kalbim, aklıma düşen son, onunla olan zamanı anımsarken sıkıştı. Gitmişti ve... Şu an burada yoktu. Dolan gözlerimi odada gezdirdim ama kimse yoktu. Kalkmak istedim, kalkamadım. "Emir!" dedim yeniden biraz daha sert bir sesle. "Emir!" dedim bu sefer daha güçlü!

Bana söz vermişti. Burada olması lazımdı. "Emir!" Artık gözyaşlarım hissettiğim korkuyla duramadı. "Emir!" dedim dirseklerimin üzerinde doğrulup kapıya bakarak. "Emir... Burada olman lazımdı..." dedim yatağa düşerek... "Burada, yanımda olmalıydın. Yanımızda olmalıydın!"

Elimde takılı olan serum iğnesini sertçe çektim. İçimdeki kızgınlık bir lav gibiydi, patlıyordum. Onu yanımda görmem lazımdı. Burada bizimle, soluğunda olmamıza izin vermesi gerekiyordu. "Neredesin, Emir! Nerede!"

"Elif!" Azra'nın sesiyle ona döndüm. Azra kapının hemen yanında ve endişeliydi. Göğsüm yaşadıklarımdan, korktuklarımdan dolayı her nefes alış ve verişimle inip kalkıyordu. Ve bana rahatsızlık veriyordu.

"Emir'i çağır bana!" dedim sertçe. Eğer korktuğum başıma gelmişse Azra'nın ifadesi değişecekti... Ve bana cevap veremeyecekti.

"Önce sakinleş canım..." dedi beklediğim bir şekilde.

"Hayır! Sakinleşmeyeceğim ve sen Emir'i çağıracaksın! Nerede o? Nereye gitti?"

Artık çıldırma noktasına gelmiştim. Benim sözümü dinlemeyeceğini biliyordum ama yalnız bırakıp ne olduğu, nasıl olduğu belli olmayan adamların peşine düşmüş olmamalıydı. Bu düşüncesizlikti. Bu bizi düşünmediği anlamına geliyordu.

"Emir bir yere gitmedi, Elif. Burada ama şimdi hemen gelemez." Sıkıntılıydı, Azra. Bu gözlerinden, el ve kol hareketlerinden belliydi.

Duyduklarımla Azra'yı daha iyi incelemeye başladım. Gözleri kızarıktı ve sanki ağlamıştı. "Neler oluyor, Azra? Neden bu haldesin sen? Emir neden gelemez?"

"Anlatacağım ama önce sakinleş..." dedi elleri havada yanıma geldi. İki elimi de sıkıca tuttuktan sonra yatağa oturdu. "Emir'le Orkun dün gece sen uyuduktan sonra gittiler." Bunu biliyordum ama geri gelmesi gerekiyordu. Sonuçta söz vermişti ve uyanacağım zaman burada olması gerekiyordu. Ama şimdi yoktu!

"Nereye?" dedim titreyerek. "Neden beni uyandırmadın, Azra?"

"Çünkü Emir doktorlara seni uyutmalarını söyledi."

"İnanamıyorum! Bunu bana yaptı mı?"

Azra konuşmadan başını sallamakla yetindi. "Çok üzgünüm ona karşı gelemedim. Beni dinlemedi bile."

"Onu çağır bana..." Eğer buradaysa gelirdi.

"Şimdi gelemez, Elif."

"Neden? Başına ne iş açtı? Yaralı mı yoksa öldü mü? Bizi kendi aptal fikirleri yüzünden bitirdi mi?" Her birimiz dağınıktık. Hepimizin kargaşa dolu, eksiklerle dolu hayatları vardı. En sonunda bu dağınıklığı, aradığımız yuvayı kurmak için uğraş veriyorduk. Fakat... Bütün çabamıza rağmen yine olmuyordu.

Karanlığa KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin