Şiddetli yağmur yavaş yavaş hafiflemişti. Birden yağmaya başlayınca sende hazırlıksız yakalanmıştın. Her ne kadar korunsanda yinede yağmur damlaları seni ıslatıyordu..
Koşa koşa evine yol alıyordun. Giderken siyah bir arabanın sana doğru geldiğini fark ettin. Ama hızlı geldiği için kaçamamıştın. Araba sana çarpmıştı. Ama büyük bir kaza değil küçük bir kaza geçirmiştin. Bu yüzden ayak bileğini incitmiştin..
Yere düşmüştün. Sen bileğini ovalarken sana çarpan siyah arabadan kaslı ve yakışıklı biri indiğini gördün..
" ah be kızım.!! Niye dikkat etmiyorsun.! "
Sana hafif bağırarak söylemişti bunu. Sen de ona bakarak sinirli ve alaycı bir tavırla konuştun.
" pardon ya.!! Tek suçlu benim demi.?? Niye hızlı geliyorsun sen de ÖKÜZ..!! " ( çarpılacam şimdi.. )
" Bak küçük cadı beni sinirlendirme..!! Kime öküz dediğinin farkında değilsin..!! "
" farkındayım ve diyorum işte öküzsün sen. Ama seninle ugraşmayacağım Kaslı Öküz. Bir daha görüşmemek üzere hoşçakal. "
Ayağa kalkmaya çalıştın. Ama bileğindeki acıyla hafif bağırdın.
" ahh..!! Ayağım. "
" iyi misin.? Hastaneye gidelim. "
" hayır gerek yok. İyiyim ben. "
Ayağa kalkmıştın ama yine o acıyı hissetmenle sendeledin ve düşerken kaslı öküz seni belinden tutmuştu.
" Bak iyi değilsin. Hastaneye gidelim. "
" istemiyorum. İyiyim dedim ya.! "
" ne kadar inatçısın küçük cadı. O zaman benim evime geliyorsun. "
" ya oha..!! Ne diyorsun sen.! İstemiyorum. "
" geliyor musun demedim. Geliyorsun dedim. O yüzden gel buraya küçük cadı. "
Seni kucağına almıştı. Şuan tanımadığın birinin kucağındaydın.
" ya napıyorsun sen öküz. Bıraksana beni.! "
" ne kadar çok konuştun kızım ya. Azıcık sus. "
Arabaya bindirdi ve kaslı öküzün evine gittin...
---------------------------------------
İçeriye girdiğinizde Jimin seni koltuğa yatırdı ve uzanmanı sağladı. Kendini kasıyordun ve korkuyordun. Ya sana bişe yaparsa..??
Jimin seni farketti ve konuştu..
" korkmana gerek yok küçük cadı. Sana bişey yapmicam. Rahat olabilirsin. Bu arada ben Park Jimin. "
" Pek memnun olmadım ama , ben de (adın). "
" ben memnun oldum ama onu napacağız küçük cadı (adın). "
Jimin bunu söylerken sana doğru yaklaşıyordu. Burunlarınız değmek üzereydi.
" na-napıyorsun..? Uzaklaşır mısın lü-lütfen. Hem bana küçük cadı demekten vazgeç. Hoş olmuyor. "
" bence sana çok yakışıyor. Sen de bana kaslı öküz diyorsun. Ben bu lafı sevdim mesela.. "
" tamam jimin. Çekil artık. Hem ayağım da acıyor zaten. "
" bekle burda dolaptan bez getirip bileğine saralım. "
" gerek yok. Yarın geçer. "
" olmaz. Benim yüzümden oldu. Şimdi izin ver de özür hediyesi olarak yardım edeyim. "
Dedi ve dolaptan ilk yardım çantasını alıp yanına oturdu.
" uzat ayağını da bezi saralım. "
Sen de ayağını koltuğa uzatmıştın. Ama Jimin bileğini hafiften tutarak kendi bacağına koydu. Şuan ayak bileğin jiminin bacağındaydı.
" neden böyle bir şey yaptın. Koltukta yapabilirdin. "
" böyle daha rahat ve kolay olur. Şimdi sus ve rahatla. "
Jimin önce bileğine krem sürdü ve sonra sargı beziyle bileğini sardı.
" şimdi daha iyi misin..? "
" evet. Teşekkür ederim. "
" o zaman sen biraz dinlen (adın). Ben de bunları dolaba koyup geliyorum. "
" peki jimin. "
Jimin dolaba eşyaları yerleştirirken sen de yorgunluktan koltukta uyuyakalmıştın. Bunu gören Jimin yanına geldi ve seni kucağına alıp kendi odasına götürdü. Yavaşça yatağa bıraktı ve üstünü örttü. Sonra da sessizce odadan çıktı....
