Işık 2

79 5 9
                                    

İyı okumalar cancanlarim 😘😘😘
Bu arada klibi mutlaka izleyin.
Arkadaşlar yazdığım bu bölüm tam yayınlayamadım o yüzden devamı diğer bölümde...
...Lunaparktan, hayallerimizin can bulduğu yerden ayrılmıştık. Öylesine ayrılmamıştık ama. Yanımıza yeni umutlar alarak, aramızdaki duvarları yıkarak ayrılmıştık hayaller ülkesinden. Artık karanlığımız ışığa itaat et.eye başlamıştı. El ele yürüyorduk. Jung Kook ve ben...Biz.. Arþık soğuk değildi elleri. Artık buz değildi kalbi. Sanırsam ben onun güneşi olmuştum. O da benim ışığım. Jung Kook'a bakarak gülümsedim.
-Ellerin...Çok sıcak
Elimi kalbine götürerek:
-Kalbim de öyle Shin Woo. İyı ki varsın. İyi ki geldin bana. İyi ki kader zincir vurdu kalplerimize.
-Sende iyi ki varsın Jung Kook. Ama kalplerimizin birbirine bağlanması için çok erken değil mi?
Jung Kook duraksayarak elimi bıraktı ve bana belirsizce baktı.
-Bana güvenmediğini biliyorum. Herşeyin hızlı geliştiğini de ama...yanımda kalamazmısın Shin Woo.
Çaresizce bakışının altında acıdan başka aşk vardı. Hayatım boyunca içine düştüğüm güven hatalarından yeterince cezamı almıştım. Üstelik son büyük darbe de Jung Kook'a vurmuştu. Onu ne kadar seversem seveyim. Ne kadar kendime bağlarsam bağlayayım ona hala daha güvenemiyordum. Ona güvenmekten korkuyordum ya onu da kaybedersem diye.
-Ben bunca zaman sonra çaresizlik için de çare buldum seni. Sığınacak tek insan oldun bana. Başta yaşadıklarımız hatta ve hatta yaşamım boyunca güvendiğim herkes darbe vurdu bana. Bunu en iyi de sen bilirsin Jung Kook. Bana sadece zaman ver. O zaman kalbim durana kadar yanında kalabilirim.
-Tüm zamanım senindir ışığım.
Jung Kook'un bana anlayış göstermesi ve öyle seslenmesi çok hoşuma gitmişti. Gülümsemiştik ve yeniden o sıcak,huzur dolu ellerini kavrayarak yürümeye devam etmiştik.
Hava kararmıştı. Biz Jung Kook'un evindeydik şu an. İçeride otururken aklıma çok güzel bir fikir geldi. Aniden kalkıp karşımda sessizce oturan Jung Kook'un yanına gittim. Ona elimi uzatarak:
-Hadi gel
Dedim. O da sorarcasına baktı bana.
-Bakma öyle bir fikrim var.
-Tamam sen ne dersen o peri kızı. Bakalım bizi daha ne bekliyor. Bugün zaten peri masallarından farksızdı.
Jung Kook'u elonden tutarak evin önündeki deri koltuğa getirdim.
-Naapıcaz burada?
-Öfff çok soru soruyosun otur işte.
-Aigooooo replik de çalmaya başladı.
Ona kötü kötü bakınca dalga geçermişcesine güldü.
-Ya! Neden gülüyorsun çok mu komiğine gitti.
-Hayır...Sadece sinirlenince cok güzel oluyorsun. Masumluğunu hatırlatıyorsun bana.
O böyle söyleyince bütün sinirim gecenin karanlığına karısarak yıldızlara ışık olmuştu. Böylesine mutlu ediyordu beni.
O oturduğunda yanına oturdum. Onun kokusunu almak istercesine derin bir nefes çektim içime. Ve başımı yavaşça onun omzuna yasladım.
-Hala daha neden bur-
-Şşssst! Jung Kook çok öküzsün. Sadece sus ve gökyüzüne bak!
-Ne dedim şimdi ben?
Dudağını büzmüştü. Benim yanımda cocuktan farksız oluyordu. En çokta bunu seviyordum onda. Kalbinin anahtarı oluşumu seviyordum. Mutlulugum oluşunu seviyordum. Sessizce cıkladım duyduğuna emin olaraktan.
-Aigoooo kalbimin öküzü.
Sonrasında ikimizde gökyüzüne baktık. Yıldızlara...Gökyüzünün uçsuz bucaksız karanlığına. Küçük sandığımız bir sürü yıldız karanlığa ışık oluyordu,umut oluyordu. Ve en güzeli de herşey bizi anlatıyordu. Bu güzel sessizligi Jung Kook bozdu.
- Shin Woo merak ediyorum.
-Neyi Jung Kook?
-Seni ve düşüncelerini,kalbini hatta geçmişini de öğrendim ama bilmediğim birsey var.
Anlamayan gözlerle ona baktım.
-Bana babanın yaşadığından bahsetmiştin. Bir akıl hastanesinde olduğundan da. Onu hic görmeye gidiyormusun? Ya da seni hatırlıyor mu?
Jumgkook'un, sorusuyla şaşıp kalmıştım resmen. Basımı öne eğmiştim acılarımı saklayabilmek için. Aklıma onunla alakalı önce güzel anılarım sonra da onu tanıyamadığım zamanlar gelmişti. Uzun zaman olmuştu görmeye gitmemiştim onu. Biliyorum hangi evlat nunu yapardı ki babasına. Jung Kook'un da düşüncesi bu olacaktı büyül bir ihtimalle. Ama korktuğum için gidemiyordum onun yanına. Korkuyordum. Geçmişimle yeniden yüzleşmekten o canımdan çok sevdiğim babamı gözlerinde arayıp bulamamaktan. Karanlığı yeniden görmekten korkuyordum. Çünkü onun o boş bakan gözleri bana deli gibi hasret kaldığım anne kokusunu ve o güzel günlerin o kazayla ölüp gittiğini delice yüzüme vuruyordu. Çünkü o gözler bana babamın gülüşünü özlettiriyordu. Bu düşüncelerimle buğulan gözlerimin ardından yanaklarımdan aşağıya doğru süzülen bir yaş hissettim. Ardından o gözyaşının izlediği yolu tek tek öpen bir çift dudak. BN u jungkook'tu. Ona bu isim yetmiyordu artık. O benim kurtarıcı meleğimdi. O benim karanlıklar içinde kalmış tek yıldızımdı, ışığımdı, umudumdu. Gözlerimi kapattım bir nebze de olsun onun umudunu, sıcaklığını hissedebilmek adına. Ardından en son dudaklarıma ben buradayım dermişçesine bir öpücük kondurdu. Gözlerimi açtığımda bana baktı.
-Ağlama meleğim, artık ağlama .. Karanlık artık bizim korkumuz olamayacak , gözyaşlarımızda kalkanımız. Geçmişimizden kaçmayacağız. Aksine onunla ayağa kalkacağız. Güçlü olacağız biz olacağız.
-Jung Kook ben bu kadar ne iyilik yapmış olabilirim ki seni kazanacak kadar?
Gülümsedi Jung Kook.
-Peki ben ne yaptım da tanrı bana böylesine bir melek gönderdi?
-Jung Kook beni hiç bırakma olur mu
Elini tuttum sıkıca. O da dolan gözlerini silerek sımsıkı sardı beni kollarına.
-Ölsemde bırakmam seni Shin Woo, ölsemde...
Onun huzuruyla kapanmıştı gözlerim gecenin karanlığına...

EVSİZLER (JUNGKOOK)  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin