1.4 "Babasının kızı"

58 51 37
                                    

Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun. Mutlu, huzurlu bir gün geçirmeniz dileğiyle

Keyifli okumalar :)

"Babasının kızı"
Kafamda sinirden şimşekler çakarken tüm vücudum kasıldı. Bacaklarım titrerken sesi zihnimde yankılanmaya devam etti. Ben babamın kızı olmadım olamazdım, onun gibi......değildim. Ben sevgime ihanet katmamıştım, hatta ben sevgiyi hayatıma katmamıştım. Sevgi zayıflıktı, körlüktü, sağırlıktı. Birini sevdiğinde onun kusurları görmez, duymazdın. Sevgi yüreğine oturmuş kök salan bir kanser hücresiydi. Sevmemiştim kimseyi, ailemi bile!

İşte bu yüzden babamın kızı değildim ben, hayatına hep birini almıştı o. Ama ben daima yanlız kalmayı seçmiştim, benzemiyorduk birbirimize benzemiyordum bana yabancı olan o adama.
"Kes sesini!"

Tısladığımda yalancı bir şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Ellerini göğsünde birleştirip parmak uçlarında ileri geri sallandı. Çocuk gibi hareketleri canımı sıkmaya başlamıştı, sinirle soludum.
"Aaa lütfen sinirlenme konuşuyoruz tatlım!"

Bu adam gerçekten temiz bir dayak istiyordu, ve bende dayağı atan kişi olmak için can atar olmuştum. Benden ses çıkmayınca bana bir adım daha yaklaştı ve konuşmaya kaldığı yerden devam etti.
"Annen...annene hiç benzemiyorsun."

Gözlerinden geçen hüzün ve hayal kırıklığına karşın afalladım. Annemi tanıyor muydu? Genelde annemi kimse tanımazdı. Babam bilinir ve adı anılırdı, çoğunlukla beni görenler babama benzememem adına nasihatlar verirdi. Bende bu nasihatları yıllardır kendi kendime tekrar edip duruyordum. Komutan saçlarımı eliyle gösterip kısıkça güldüğünde daldığım boşluktan sıyrıldım.
"Saçların, sana ayrı bir hava katıyor. Ulaşılmaz görünüyorsun. Belki de annene benzeyen tek özelliğin bu. Ama bakışların iki parça mavi alev gibi, baban gibi bakıyorsun. Annen asla bu kadar cesur olamazdı. İşte bu yüzden babanın kızısın "

Benim annemi konuşmak bu adama düşmezdi, istemiyordum....ne babamın ne annemin hakkında konuşulanları duymak istemiyordum. Ben kaçtıkça kelimeler beni buluyordu, beynim sözleri algıladığında sanki gündüz uyumuşum gibi genzimde garip bir tat bırakıyordu. Anında bedenim kasılıyor kendi ördüğüm duvarlarım tekrar tekrar üzerime yıkılıyordu. Tekrar konuşmak için ağzını açtığında elimi kaldırıp komutanı susturdum. Bu kadar yeterdi, ona bu konularla ilgili konuşması için yeterince müsade etmiştim zaten.
"Daha fazla konuşmak haddine değil! Anneme veya babama benzemişim bu seni ilgilendirmez. Komutan olman da umrumda değil, bu konu hakkında bir daha bu şekilde konuşursan alacağım cezayı umursamadan suratına yumruğu indiririm!"

Sesim o kadar soğuk çıkmıştı ki beni bile üşütmüştü, komutanla aramıza sanki kat kat buzdan duvarlar oluşmuştu. Alayla gülüp elini havada 'tabi tabi' der gibi salladı, bana alayla bakması sinirimi zaten alt üst ederken bir de bu hareketi beni çığırından çıkarmaya yeterdi. Ama sabrımın son demlerini yaşıyordum, ah ona neler yapacağımı bir bilebilseydi bana bu şekilde davranmaya cesaret bile edemezdi.

Öldürmekten korkan, kimseye zarar vermeyen ya da çevresindekiler mutlu olsun diye mutsuzluğu sindiren masum bir ahmak değildim. Masum olmak demek saf olmak demekti, saf olmaksa aptallıktı. Sen insanlara yardım ediyorum iyilik yapıyorum sanarken onlar seni kullanırdı. Masum değilsen namussuz olmuyordun illaki, birileriyle tensel temasa girdiğinde masumluğu bozmuş olmuyordun. Birinin gözlerinin içine cesaretle bakabiliyorsan kim olduğunu umursamadan yürüyorsan üzerine. Eğer bulaşırsa kan eline, kafandan bin bir strateji, entrika dönüyorsa gitmişti masumluk.

Tanrısız EvrenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin