"Mavi bu Murat ve onun oğlu Barış.."
Bir süre sadece baktım. Burada ne olduğuna, karşımdaki Barış'a, Murat'a, anneme..annemin ettiği cümle kulaklarımda yankılanırken sadece o kısma odaklandım. "..ve onun oğlu Barış.."
Ne yani şimdi o benim üvey kardeşim mi olacak?
Yüzümdeki ifadeyi, gülümseyerek silmeye çalışsam da bu konuda o kadar yetenekli olmadığımı farkettim.
Barış'a baktım. Hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu.
"Oturalım mı artık?" Diyen Murat'a baktım. Tüm bu olanların sadece beni bu kadar çok etkilemesi sinirimi bozmuştu. Garsonlar her birimizin önüne menüyü koyarken ben masanın altında elbisemin eteklerini çekiştiriyordum.
"Ne yemek istersiniz hanımlar?" Diye soran Murat'a baktım. Bir yandan da istifimi bozmadan göz ucuyla Barış'ı süzdüm. İki düğmesini açık bıraktığı gömleğinden göğüs kasları belli oluyordu. Gömleğin kollarını kıvırmıştı, bileklerindeki damarlar fazla karizmatik duruyordu. Herkes siparişlerini verdikten sonra Murat söze başladı.
"Aynı okuldasınız değil mi çocuklar?"
Barış masanın üstündeki peçeteyle oynarken, bu soruyla durakladı ve bana baktı. Bana "sen cevap ver" dercesine baktı.
"Evet, aynı okuldayız."
"Daha önce tanıştınız o halde?"
Barış'ın dudağının kenarında oluşan ufak tebessüm gözle görülür cinstendi.
Elindeki peçeteyi bıraktı ve benim konuşmama izin vermeden cevap verdi.
"Evet tanıştık."
Kısa bir sessizlikten sonra Murat annemin elini tutarak ona gülümsedi.
"Hayatım düğünü biraz erken yapalım diyorum, sen ne dersin?"
Annem mahçup bir şekilde Murat'a baktı ancak ne kadar mahçup olsa da mutluluğunu gözlerinde görebiliyordum.
"Çocuklar siz ne diyorsunuz?"
Evet, açıkcası babamdan sonra biraz zoruma gidiyordu bu tutumları. Ancak onlar kararlarını vermişlerdi ve benim bir ergen gibi davranmam yakışık almazdı. Çünkü Deniz Akyol'un kızı asla ergen gibi davranmazdı.
"Siz bilirsiniz." Diyebildim ve önümdeki salatayla oynamaya başladım. Hayat her zaman istediğimiz gibi gitmiyordu öyle değil mi?
Bir anda hoşlanmaya başladığın çocuk üvey kardeşin olabiliyor mesela.
"Düğünden hemen sonra Fransa'ya gideriz, Deniz."
Annem, Murat'ın elini sıkı sıkı tuttu. Ona öyle aşkla bakıyordu ki, ben babama bile böyle baktığını görmemiştim.
"Hatta hemen yarın hazırlıklara başlayalım hayatım, daha fazla ertelemek istemiyorum."
Onlar aralarında konuşurken Barış'a baktım. Telefondan biriyle mesajlaşıyordu. Bana bakmaya tenezzül bile etmemişti. Elbisemin eteklerini kıvırmaya devam ettim.
Yaklaşık beş dakika sonra masadan kalkan Barış dikkatimi çekmişti.
"Nereye Barış?"
"Ufak bir işim var efendim, müsaadenizle ben artık kalkayım."
Barış'ın bu denli..kibar konuşması ilginç gelmişti açıkcası. Çünkü normalde böyle konuşan bir karaktere sahip değildi.
"Neden Mavi ile beraber gitmiyorsunuz,hem bizde Deniz ile baş başa kalmış oluruz."
Kafamı salata tabağından kaldırıp Barış'a baktım. Murat'ın bu davranışını o da beklemiyor olacaktı ki yüzüme bakıyordu. Boğazını temziledi ve gözlerini benden ayırmadan konuşmaya başladı.
"Tabi ki."
Ancak böyle desede beni yanında istemediğini anlayabiliyordum.
"Hiç gerek yok Murat Abi. Baş başa kalmak istiyorsanız ben taksiyle eve giderim."
"Olmaz öyle şey. Hem siz kardeş sayılırsınız artık. Biraz kaynaşırsınız, beraber vakit geçirin."
Doğru, ne de olsa artık üvey kardeşim.
Barış, derin bir nefes verdi ve bana eliyle gel hareketi yaparken dişlerinin arasından konuştu.
"İyi gel hadi, baş belası."
Onun peşinden yürümeye devam ettim. Arabayı getiren vale, anahtarları Barış'a verdi. Barış bana bakarak kaşlarıyla bin dercesine kapıyı gösterdiğinde ben çoktan ön koltuğun kapı kulpuna yapışmıştım. Onaylamayan bir sesle cıkladı.
"Öne değil,arkaya."
Donakalmış bir şekilde ona baktım. Aramızda bir yaş vardı. Sanki içimden düşündüklerimi duymuş gibi konuşmaya başladı.
"Bir yaş bir yaştır. Ben büyüğüm senden ve bana emanetsin. Şimdi arka koltuğa bin."
Gözlerimi devirip arka koltuğa bindim. Barış, arabanın içinde bir sigara yaktıktan sonra kendi tarafındaki camı açtı ve arabayı tek eliyle kullanmaya başladı. Gömleğinin kollarını kıvırmıştı, ve bileklerindeki damarlar belli oluyordu. Gözlerimi sadece ona odaklamış ve adeta yiyecek bir şekilde ona bakıyordum.
Onun da dikiz aynasından bana baktığını fark edince camı açıp dışarıyı izlemeye başladım.
Kısa bir süre sonra boğaz manzaralı, ıssız bir yerde durdurdu arabayı. Kapıyı açıp dışarı çıktı ve benden tarafa gelip kapıyı açıp inmem için bana baktı. Topuklu ayakkabılarımı arabanın içinde çıkarmıştım çünkü az daha çıkarmasaydım bu rahatsız edici duygudan dolayı bağırabilirdim. Ayaklarım çıplak bir şekilde arabadan çıktım. Önce ayaklarıma, daha sonra da hayret edercesine bana baktı Barış, ve bıkkınlıkla kafasını iki yana sallayarak bagaja doğru yürümeye başladı.
"Neden ayakkabılarını çıkardın?"
Bagajı açmadan önce bir sigara daha yaktı ve benim cevap vermemi bekledi.
Kısık bir sesle homurdanmaya başladım.
"Sevmiyorum..rahatsız ediyor.."
Bagajı açıp önünde siper ederek kısa bir süreliğine onu görmemi engelledi. Ben ise arabanın önüne doğru yürüdüm ve kaportaya yaslandım. Denize baktım bir süre. Az sonra elinde postallarla gelen Barış'a baktım.
Ayakkabıları önüme bıraktı ve beni belimden tutarak kaldırdı, nazikçe kaportaya oturttu. Onun bu hamlesi eteğimin yukarıya doğru kıvrılıp bacaklarımın açılmasına neden olmuştu. Göz ucuyla beni baştan aşağıya süzdükten sonra eğilip ayakkabıların bağcığını açmaya başladı.
"Baş belası.." diye mırıldandı bir yandan da postalları ayağıma geçiriyordu. Dudaklarının arasında bitmek üzere olan sigarası, çene hatları bariz görülebiliyordu. Ne kadar da çekici diye geçirdim içimden. Resmen ona kapılmamak için direniyordum. Ama onda bir şey vardı. Bana derin derin nedes aldıran bir şey, benim hala hayatta olduğumu hatırlatan bir şey vardı onda. Sanki vücuduma enjekte edilmiş ve her dakika damarlarımda yayılışını hissettiğim o zehrin panzehiri ondaydı. Ama o, hem beni ölüme terk edecek kadar soğuk hem de kollarıyla beni sarabilecek kadar şefkatliydi. Ortası yoktu bu işin işte en canımı sıkan şeyde buydu. Bir gün beni tanımıyor, diğer gün ise baba şefkati gösteriyordu bana.
Postalları her iki ayağıma da giydirdikten sonra ayağa kalktı. Bir saniye bekle der gibi baktı ve arabanın içinden bir battaniye alıp yanıma öyle geldi. Dudağındaki sigarayı yere attı ve dürülü olan battaniyeyi açıp beni sardı. Arabanın kaportasında öylece oturuyordum. Yanımdaki boşluğa o da yaslandı ve bir süre hiçbir şey söylemeden öylece manzarayı izledik. Daha sonra aklıma onun da üşüdüğü geldi. Arabanın kaportasında istifimi bozmadan onun yanına kaydım ve battaniyenin bir ucunu kavrayıp omzunun üzerinden geçirdim. Ona sarılmıştım. O kadar yakındık ki. Bir öpücük mesafesi. Gözlerime baktı. Nefesi yüzüme çarpıyordu. Çok derin bir hüzün vardı gözlerinde. Ardında ne olduğu belirsiz bir hüzün. O an anladım ki yaşadığım acı bir bana has değilmiş. Herkesin bir kaybı, bir hikayesi, ya da özlediği, beklediği ve asla gelmeyeni varmış.
Kafasını çevirdi ve sigara paketini çıkarıp içinden bir sigara aldı. Tütünün yanma sesini duyabilecek kadar bir sessizlik hakimdi. Elimi omzundan çektim ve kafamı omzuna yasladım. Kapıldığımı hissediyordum. Yavaş yavaş, kimseye hatta kendime bile hissettirmeden onun fırtınasına kapıldığımı iliklerime kadar hissediyordum. Ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi hatta ona nasıl bakacağımı bile bilmiyordum.
Sigarasını bir kaç derin nefeste bitirdikten sonra geri çekilerek kafamın düşmesini sağladı.
"Gidelim mi artık?"
Ancak onun beni sevmediğini ve asla sevmeyeceğini o zaman anladım.
"Annemlerin yanına geri dönebilir miyiz? Paltomu almayı unutmuşum."
Sen bilirsin der gibi kafasını iki yana salladı. Ona bozulduğumu hissettirmeden arabanın arka koltuğuna oturdum.
Restoranın kapısından annemlerin masasına baktığımda hala orada oturduklarını gördüm. Girişteki görevlilere selam verdikten sonra annemlerin masasına doğru yürümeye başladım. Kısa bir süre sonra Barış da arkamdan gelmeye ve beni takip etmeye başlamıştı.
Herkes yerine oturduktan sonra Murat bize dönerek şunu söyledi.
"Çocuklar..iki gün sonra evleniyoruz!"🌼🌼🌼
Yeni bölüm geldii!
Bu arada kitabın akışı nasıl gidiyor, neler değişmeli ya da neler eklenmeli yorum veya mesaj olarak beni bilgilendirirseniz çook mutlu olurum :)
Sizi seviyorum :*
Bu arada beni sosyal medya hesabımdan takip etmek isteyenler için;
instagram: nursenakubat