Annem ve Murat tatile çıkalı üç gün olmuştu. Bu üç gün içerisinde Barış'ı sadece sabahları okula giderken görüyor, onun dışındaki zamanlarda vaktimi evde tek olarak geçiriyordum. Aslında bir yandan iyi oluyordu, çünkü son dans olayından sonra onunla konuşmak bile beni utandırmaya yetiyordu. Yani ne bekliyordum ki üvey kardeşimin bana aşık olmasını mı?
Bu filmlerde bile az kurgulanan bir konuyken, özellikle benim yaşamam imkansız bir şeydi. Barış'a olan hislerim hakkında düşünmeye karar vermiştim. Özellikle bu konuda ne kadar istikrarlı olduğumu, eve her gelmediğinde merak ederek çok iyi bir şekilde gösteriyordum -bu cümlede kendisiyle ve verdiği kararla dalga geçiyor-
Bahçedeki banklarda oturup bunları düşünürken, gözlerimle Barış'ı arıyordum. Yine ve yine lanet olsun ki onu deli gibi merak ediyordum. Bir an önce kalbime söz geçirmem gerekiyordu, çünkü beni ona çeken şey her neyse, bir an önce durmalıydı.
Alya, ailevi sorunları yüzünden bugün okula gelmeyecekti. Savaş'la araları bu aralar çok iyi sayılmazdı, okul çıkışı onun yanına gitmeliydim. Bana doğru gelen kişiye baktım. Savaş elindeki araba anahtarını cebine koyduktan sonra yanıma oturdu.
"Napıyosun burada öylece oturmuş?"
"Zilin çalmasını bekliyorum."
Bahçede gözlerini gezdirdi.
"Alya gelmedi mi?"
Kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım. Savaş bu cevabıma karşılık ofladı.
"Anlamıyorum onu, gerçekten. Değişti, eskisi gibi değil..benden bir şeyler saklıyor gibi. Benim bilmediğim şeyler..geçmişiyle ilgili bir şeyler."
Gözlerimi kaçırdım. Belli ki Savaş bilmiyordu. Savaş sorgulayıcı bakışlarını üzerimde gezdirdi. Anlatmak istiyordum. bunu bilmesi hakkıydı. Ancak Alya'nın kararına saygı duymalıydım. Bu zamana kadar anlatmadıysa bir bildiği vardır diye düşündüm.
"Mavi sen bir şey biliyor musun*"
"Savaş, bu konu hakkında bir şey konuşmayalım. Gerçekten."
Savaş bir süre bana baktıktan sonra konuşmaya başladı.
"Mavi bak aklım almıyor. Çıldırmak üzereyim. Haftalardır neden böyle davrandığını anlamaya çalışıyorum, bir şey yaptım mı diye düşünüyorum..aklıma bir şey gelmiyor. Telefonlarımı açmıyor, mesajlarıma geç cevap veriyor..." cümlesini yarıda bırakıp derin bir nefes aldı. Ne kadar endişelendiği sesinin titremesinden belliydi.
"...ya her yemek yemeye gittiğimizde en az iki tabak makarna yiyen kız, şu an bir şey yemiyor. Uykusuzluktan gözleri kan çanağı, gözümün önünde erimesini izliyorum ama derdine derman olamıyorum. Nedenini bilmediğim bir şey ikimizi de yıpratıyor. Lütfen söyle..bir şey biliyorsan lütfen söyle."
Yutkundum. Savaş'ın Alya'yı bu kadar çok sevdiğini, onu bu kadar çok önemsediğini bilmiyordum. Onun bu endişeli halleri beni de üzüyordu ancak bir şey söyleyemezdim.
"Üzgünüm Savaş. Bu konu hakkında bir şey anlatamam sana. Sadece biraz zaman ver ona atlatacaktır."
Savaş hayal kırıklığıyla yüzüme baktı. Daha sonra bir hışımla oturduğu yerden kalktı ve hızla okula doğru ilerledi.
Ardından onu izledim. Evet üzülmüştüm ama Alya'nın geçmişini anlattığım zaman Savaş'ın vereceği tepkiden korkuyordum. Ve tabi ki bunu anlattığım için Alya'nın tepkisinden de.
🌼🌼🌼
Okul çıkışı vakit kaybetmeden ilk taksiyle Alyaların evine gelmiştim. Yemek yememekten süzülmüş, uykusuzluktan çökmüş bir vaziyette açmış telefonu. Alya'nın bu kadar hızlı zayıflaması sağlık problemi açacak diye beni endişelendiriyordu.