Tesadüf; Yanlızca olasılıklara bağlı olduğu düşünülen olayların bağıl nedeni. Raslantı.. Tüm olasılıklar tek tek biraraya gelip buna mı karar vermişlerdi? Bu kadar basit miydi?
Daha dün karşımda olan çocuk bugün tam da benim okulumda mescitin çıkışında yine karşımdaydı. Sadece bir karış uzağımda.
Kesinlikle sadece bir tesadüften ibaret olamazdı. Daha gerçekçi bir şeydi bu. Daha anlamlı, daha özel, daha güzel..
Belki de Elif'in hep kullandığı o kelimede saklıydı. Tevafuk.. Allah'ın önceden yazdığı şeyleri belli bir amaç doğrultusunda gerçekleştirmesi. Ne gibi bir amaç olabilirdi ki? Belki de ben abartmıştım. Yalnızca ikimizde aynı okuldaydık. Kendimi tebrik etmek istiyorum. Kim bilir ne zamandır aynı okuldayız ve ben yeni görüyorum.
Elif'in sözleriyle düşüncelerimden sıyrıldım.
"Hadi Hümeyra. Neye bakıyorsun yarım saattir?"
"Eee..şey.. Hiçbir şey"
"Sende bir şeyler var ama bakalım hayırlısı."
"Yaa yok bir şey" dedim lâkin Elif hiç de inanmışa benzemiyordu.
Elif çoktan bağcıklarını bağlamış mescidin çıkış kapısında beni bekliyordu. Daha fazla bekletmemek için hızlıca bağcıklarımı bağladım. Daha doğrusu uyduruk bir şeyler yaptım. Normalde bağcıkları çok saçma bir şekle sokardım. Elif de o saçma şekli bozup harika bir şekilde bağlardı. Belki de o kadar harika değildi ama benim bağlamama nazaran çok çok iyi olduğu söylenebilirdi.
Koşar adımlarla üçer beşer merdivenlerden inerken birden yüzümde soğuk bir şey hissettim. Hatta yalnızca yüzümde değil, tüm bedenimde. Burnumdan gelen kırmızı sıvıyı görmemle bilincimi kaybetmem bir oldu.
***
"Noldu öldüm mü? Yaşıyor muyum yoksa? Allahım ölmek için çok gencim. Noldu bana?" dedim telaşla."Sakin ol Hümeyra. Altı üstü bayıldın."
"Ama..ama ne zaman? Yani nasıl oldu? Hafızamı mı kaybettim yoksa? Hiçbir şey hatırlamıyorum."
"Hümeyra gerçekten abartıyorsun. Sadece mescitten çıkarken yere kapaklanınca burnun kanadı. Sonra da sen kan görünce bayıldın."
Biraz düşündüm ve yavaş yavaş olayları anımsamaya başladım. Ve şuan büyük ihtimalle okulun revirindeydik. Ya ama neden? Filmlerde hep güzel bir hastanenin güzel bir odasında olurlardı. Hastaya çiçek, çikolata bir şeyler getirirlerdi. Bense okulun -ihtişamlı- revirinde -sürpriz çiçeklerle çikolatalarla- karşılaşıyorum. Ne muhteşem ama(!)
"Peki ben buraya nasıl geldim?"
"Sen bayıldıktan hemen sonra arkamızdaki çocuklar koşarak geldi. Biri hemen seni sırtladı. Buraya getirdi."
"Neeee?!!!" dedim şaşkınca. Nasıl yaa? Ayrıca sırtladı nedir yaa? Arkamızdaki iki çocuk derken herhalde Yağız ve arkadaşından bahsetmiyordu değil mi? Şaka mıydı bu ya?
"Hangisi?" dedim bir çırpıda.
Elif şaşkınca "Hangisi derken?"
"Ya hangi çocuk beni buraya getirdi? Ayrıca şuan nerede?"
Tam Elif'in cevap vereceği sırada:
"Şey.. Biz arkadaşımla nasıl olduğunu merak ettik."
Ya sen beni mi merak ettin? Yerim amaaa.. Şuan içimdeki kelebekler coştu. Halay çekiyorlar. Ya beni merak etmiş benii. BENİ. başkasını değil BENİ. Gün boyu mutlu olmam icin gayet tabii iyi bir sebep. Tamam biz dedi arkadaşı da merak etmiş olabilir ama.beni ilgilendiren kısmı orası değildi. Beni ilgilendiren kısmı Yağız kısmıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuksun Sen(Düzenleniyor)
SpiritüelO, Gökkuşağına inanmayan, Dünya'yı sadece siyahtan ibaret sanan.. Hayat'ın düğümlerini bir bir çözmeye çabalayan, bazen hedefine ulaşan, bazen bocalayan.. Yuvasını kuş misali arayan... O, Yağız Alpay. Yeni yeni filizlenmeye başlayan bir karanfil. ...