3. Bölüm

481 53 15
                                    


Gözlerimi ovuşturup eve doğru yürümeye başladım. Terk edilmiş bir kulübe olduğunu düşünüyordum. Yaklaştıkça bahçedeki rengarenk çiçekleri gördüm. Bakımsız ve terk edilmiş bir yerde bu kadar özenli ekilmiş ve rengarenk açmış çiçekler olamazdı değil mi?

Yavaş adımlarla bahçe kapısını açtım. İçeri girip, evin kapısına giden toprağa gömülü taşların üzerinde ilerlemeye başladım. Tam kapının önünde durdum. Terk edilmiş bir ev ise içerde hayvanlar da olabilirdi. Ama karşıma ayı bile çıksa dışarda kalamayacak kadar yorgundum.

Tam kapıya uzandığımda aniden açıldı. Karşımda ne beklediğimi bilmiyorum ama gördüğüm şeyle şoka girdim.

"B-ben.."

"Kimsin?"

"Ben kayboldum ve.."

"Buna inanacağımı mı düşünüyorsun? Kimsin dedim?"

Kimseyi inandırmak zorunda değildim. Özellikle o kız suratlı adamı.. Tabi ne kadar sevimli bir suratı olursa olsun tavrı oldukça sertti.

Arkamı dönüp hızlı adımlarla bahçeden çıktım. Geldiğim yöne doğru ilerleyip, geçerken gördüğüm yumuşak kumların üzerine kıyafetlerimi serdim. En azından hava kararana kadar kuruyabilirlerdi. Kendim için biraz yükselti hazırlayıp yağmurluğumun kapüşonunu taktım ve kumdan yastığıma yattım.

Gözlerimi kapatıp güneşin tadını çıkarmaya çalıştım. Bir yandan da şarkı mırıldanıyordum. Birden bir karartı hissettim. Güneş yok olmuş gibiydi. Kocaman bir bulut aniden güneşin önünde beliremezdi. Her ihtimali düşünmeliydim. Gözlerimi yavaşça araladığımda o adamı gördüm.

"Kimsin?"

"Size bunu söylemiştim."

"Kimsin dedim?"

"Sizi rahatsız etmemek için oradan uzaklaştım. Şimdi başımdan gidin."

"Hah! Şaka mısın sen? Burada ne işin var?!"

Saygısız konuşması iki katı sinirlerimi bozmuştu. Öfkeyle ayağa kalkıp karşısına dikildim.

"Konuşmanıza dikkat edin. Eğer beyninizde bir sorun varsa tekrarlayabilirim. Kayboldum!"

"Dalga mı geçiyorsun? Buraya nasıl geldin de kayboldun?"

"Bana bak beyinsiz, Buraya tatile geldim ve arkadaşlarımla gezmeye çıktım. Fırtınaya yakalandığım için de yolumu kaybettim. Dünden beri otelime dönmeye çalışıyorum. Şimdi defol git!"

"Geceyi ormanda mı geçirdin?"

"Lütfen beni rahat bırakır mısın? Yoksa kibar olmayacağım."

"Orası çok tehlikeli. Bütün bir gece buna nasıl dayandın?"

"Ormanın kenarında yaşayan biri mi söylüyor bunu?"

"Aynı şey değil."

"Her neyse.. Rahatsız oluyorsan evinden olabildiğince uzaklaşırım. Şimdi yalnız kalabilir miyim?"

"Benimle geliyorsun."

"Ne?"

"Bütün geceyi ormanda geçirdiğini söylemedin mi?"

"Evet?"

"Ben yalnız yaşıyorum. Ayrıca yerleşime gidecek yolu da biliyorum."

"Bana yabani gibi davrandıktan sonra yardım mı edeceksin?"

"Buraya yıllardır kimse gelmedi. Sence de şüphelenmem normal değil mi?"

"Gerçekten bu korkunç yerde tek başına mı yaşıyorsun?"

"Bir şeyin nasıl olduğu ona bakan gözlere göre değişir. Sana korkunç gelen bu yer bana huzur veriyor. Şimdi şu kıyafetlerini topla."

Eşyalarımı toplayıp peşinden yürüdüm. Bahçeye girdiğimde daha önce dikkat etmediğim büyük saksıları fark ettim.

"Bunlar ne?"

"Domates, biber, maydanoz, ve soğan."

Kapıyı açıp bir adım geri çekildi. Yanından geçip içeri girdim. Sanırım hayatımda gördüğüm en sevimli evdi. Çok da büyük olmayan salonda hemen hemen her şey vardı.

"Elektrik olmayan bir yerde yaşamak zor değil mi?"

"Elektriğin olmadığını nereden çıkardın?"

"Var mı?"

Gösterdiği yere oturup açıklamasını bekledim.

"Daha önce bu bölgeye tek katlı evlerden oluşan bir site kurulacaktı. Bu yüzden elektrik için altyapı vardı. Çok uzakta olmadığı için buraya çekebildim. Tabi ki bunun için başvurumu yaptım. Yani ücretini ödüyorum."

Kıyafetlerim kirli olduğu için tedirgin oturuyordum. Fark etmiş olacak ki odaya gidip elinde eşofmanlarla döndü.

"Bunları giyebilirsin. Kıyafetlerini makineye atalım."

"Teşekkür ederim.."

Yine ilk gördüğüm soğuk adamdı. Ama geceyi dışarda geçiren birini evine alacak kadar da vicdanlıydı.

Üzerimi değiştirmek için gösterdiği odaya ilerledim. Tam kapıyı kapatacakken peşimden geldi. Dönüp ters ters baktığımda ise ilk kez gülümsedi.

"İstersen duş alabilirsin demek için geldim."

"Sanırım yarına bıraksam iyi olacak. Geceyi bir ağacın üzerinde geçirdim. Benim için oldukça yorucuydu."

"Ağaç? Ağacın üzerinde mi uyudun?"

"Evet.."

"O zaman üzerini değiştir. İçerde bekliyorum."

Kıyafetlerimi çıkarıp yere bıraktım. Verdiği eşofmanları üzerime geçirdim. İç çekip odadaki koltuğa oturdum. İstemsizce gözlerim doldu. Arkadaşlarımı özlemiştim. Onların da beni merak ettiklerine emindim. Üstelik benden başka kaybolan da olabilirdi.

Bir şekilde yaşlarımı geri gönderip kalktım. Adamın yanına döndüğümde birkaç tabak yemeğin olduğu bir tepsiyle karşılaştım.

"Aç olmalısın. Eğer sevmediğin bir şey varsa başka bir şeyler hazırlayabilirim. Bu arada ben Luhan."

"Teşekkür ederim. Ben de Baekhyun."

"Koreli misin?"

"Evet."

"Telaffuzun çok iyi. Söylemesen kesinlikle Çinli olduğunu düşünürdüm."

Yemeğimi yerken ona tatil maceramı ve dün yaşadıklarımı anlattım. Bu sırada onun da liseden sonra buraya yerleşip tek başına yaşadığını öğrendim. O yaşta biri için fazla cesurcaydı.

Yemek sırasında birkaç kez öksürdüğümü fark edince benim için sıcak içecek hazırladı. Hava sıcak olmasına rağmen üşüyordum

"Üzerine bir şey ister misin?"

"Sevinirim."

Oturduğum yerde bacaklarımı kendime çektim. Titriyordum ve kaç kat gidersem giyeyim bir işe yaramıyordu.

"Dün çok yağmurda kalmış olabilir misin?"

Cevap verene kadar gelip elini alnımda, yanaklarında ve boynumda gezdirdi. Sonra hışımla etrafıma sardığım battaniyeyi çekti.

"Soyun!"

Tanrım.. Gecenin bir vakti ormanda hayvanlara yem olabilirdim. Ama ilkimi ıssız bir adada yaşayan kız suratlı bir sapığa asla veremezdim.. 

Island ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin