12. Bölüm

394 50 1
                                    


(Luhan)

Mutsuz bir sabaha daha uyandım. Onu gönderdiğimin üzerinden yirmi dört saat bile geçmemişti. Ama bu kadar zamanda içimdeki boşluk sürekli büyüyordu.

Onu göndermiş olmak canımı yakıyordu. Yanımda kalmasını bu kadar isterken daha fazla acı çekmekten korkuyordum. Kalbim bir kaybı daha kaldıramazdı. Ona daha fazla bağlanmak ilerde ayrılırsak acımı büyütmekten başka bir işe yaramazdı.

Ondan bana kalan tek şey üzerinde bir yerin arması olan ceketiydi. Giderken onu bıraktığı için mutluydum. Ondan başka kimseyi hayatıma almayacaktım. Onu özleyeceğim bir ömür geçirecektim. Bu yüzden o günleri hatırlayacak bir şeye ihtiyacım vardı.

Yatağımda, yastığımda hala kokusu vardı. Ağlama krizlerimin arasında dayanmama yardımcı olan tek şey buydu.

Günlerce yataktan çıkmadım. Ölmemek için yediğim birkaç lokma yemekle yaşamaya çalışıyordum. Ülkesine döndüğünü biliyordum. Üzüldüğünü de.. Benim kadar güçlü olmadığını söylemişti. Ben bu haldeyken onun ne durumda olduğunu düşünmek bile istemiyordum.

Bahçeyle bile ilgilenmiyordum. Günler sonra camdan baktığımda sulamadığım için birkaç yaprağın solduğunu gördüm. Benim canım acıyor diye ölmek zorunda değillerdi.

Yataktan kalkıp üzerime bir tişört geçirdim. Ayaklarımı sürüyerek evden çıktım. Kutunun içinden suluğu alıp çeşmeden doldurdum. Çiçekleri içimden gelmeyerek suladım ve suluğu uzaktan kutuya fırlatıp tekrar eve girdim. Tişörtü çıkarıp kendimi yatağa bıraktım. Bütün enerjim çekilmiş gibiydi. Yürüyecek gücü bile bulamıyordum.

Kimseyle iletişim kurmazsam kimseyi sevmek zorunda kalmayacaktım. Kimseye bağlanmayacak ve sonunda kaybetmeyecektim. Böylelikle asla canım yanmayacaktı. Bu kuralımı onun kendini sakatladığı gün çöpe atmış gibiydim. Burada kalırsa, yeni oluşan hislerimin büyüyeceğini biliyordum. Ama yine de sessiz kaldım.

Günlerdir delirmiş gibiydim. Düşünmekten kafayı yiyecektim. Onu istiyordum. Sonunda kaybedecek bile olsam onsuz uyanmak istemiyordum. Günlerce çektiğim acının sonunda buna karar vermiştim.

Uzun zamandır banyoya bile girmiyordum. Bedenimi yataktan kazıyarak kalkıp duşa girdim. Çıkar çıkmaz hazırlanıp evden çıktım. Koşarak merkeze indim. Ayda bir kez para çekiyordum. Her zaman bana yetecek kadar para çekerdim. Asla fazlasını almazdım. Bu yüzden yanımdaki para yetmeyecekti.

Çektiğim parayla kendime telefon aldım. Eve döner dönmez ceketin üzerindeki ismi internetten araştırdım. Kamp organizasyonları yapan, öğrencilerin üye olduğu ve daha çok yaz aylarında etkinlikler düzenleyen bir yerdi. Busan'da olduğu yazıyordu.

Bulduğum ilk numarayı aradım. Karşıma bir kadın çıktı. Bir üyelerine ulaşmak istediğime dair kısa bir açıklama yaptım.

"Özel bilgi vermemiz pek mümkün değil."

"Ben arkadaşıyım. Kendisine ulaşmam gerek. Numarasını verseniz olmaz mı?"

"Bakın böyle bir şey mümkün de-"

"Lütfen. Telefonumu değiştirdiğim için ona ulaşamıyorum. Korece konuştuğuma bakmayın. Ben bir Çinliyim. Başka bir ülkede nereye gideceğimi bilmeden gidemem değil mi? Lütfen yardımcı olun."

"Size numarasını verebilirim. Fakat yüz yüze görüşmeden ona ait ulaşım bilgilerini vermem mümkün değil."

"Teşekkürler."

Numarayı bir kağıda yazdım. Telefonu kapatır kapatmaz birkaç kere aradım. Fakat maalesef açmıyordu. Ertesi gün yine aradım. Cevap alamayınca kendime küçük bir valiz hazırlayıp evden çıktım.

Havaalanına yakın bir otelde bir gece geçirdim. Ertesi gün ilk uçakla Kore'ye gittim. Zor da olsa Busan'daki büyük kamp alanına ulaştım. Yönetimin olduğu ufak bir bina vardı. Telefonda konuştuğum kadının odasını bulup içeri girdim.

"Merhaba, telefonda konuşmuştuk. Baekhyun'un arkadaşıyım."

"Luhan'dı değil mi?"

"Evet."

"Ona ulaşamadınız mı?"

"Telefonu kapalıydı. Günlerdir açmıyor. Acaba rica etsem adresini verir misiniz?"

"Adresini verebilirim ama siz sanırım yanlış yere geldiniz."

"Nasıl?"

"Burası ana bina. Yani tüm illerin bağlı olduğu yönetim binası. Baekhyun'un bilgilerine sistemimizden ulaştım. Kendisini birebir tanımıyorum. Çünkü Seul'de yaşıyor."

"Burası sadece merkez öyle mi?"

"Evet, siz nerede yaşadığını bilmiyor muydunuz?"

"Biz Çin'de tanıştık. Hayatımda ilk kez ülkenize geliyorum. Tam olarak hangi ilde yaşadığını bilmiyordum. Eğer adresini verebilirseniz Seul'e gidebilirim."

"Bilgilerini sizin için yazıp vereceğim. Kendisiyle görüştüğünüzde gelecek ay yapılacak ekinliklere katılmasını söyler misiniz?"

"İleteceğim."

Oradan çıkar çıkmaz internetten Seul'e ne kadar sürede ulaşacağımı öğrenip yola çıktım. Telefonu kapalı değildi. Ama cevap vermiyordu. Ona ulaşabilmek için ufak bir yalandan kimseye zarar gelmezdi.

Seul'e gittiğimde bir geceyi otelde geçirdim. Hem dinlenmek hem de duş alıp rahatlamak istiyordum.

Dinlenerek geçirdiğim gecenin ardından aldığım adrese ulaştım. Kapıyı çaldığımda kalbim ağzımdan fırlayacak kadar heyecanlıydım. Karşıma yaşlı ve tatlı bir teyze çıkmıştı.

"Baekhyun'un evi mi?"

"Evet evladım. Ama Baekhyun burada yaşamıyor. Bir süreliğine ailesinin evine taşındı. "

"Rica etsem oranın adresini verebilir misiniz?"

"Ben temizlik yapıyordum. On dakika içinde ortalığı toplar çıkarım. İstersen seni götürebilirim."

"Çok sevinirim."

İçeri girip ayakaltında dolaşmamak için bir yere oturdum.

"Sen Baekhyun'un arkadaşı mısın? Daha önce hiç görmemiştim."

"Aslında yeni tanıştık sayılır. Çin'e geldiği zaman."

"Sen o musun? Tanrım.."

"O?"

"Günlerdir güzel kalpli çocuğum senin için ağlıyordu. Gelmene çok sevindim."

"Siz annesi misiniz?"

"Değilim ama Baekhyun benim elimde büyüdü. Onun mutluluğu benim mutluluğum demek."

Biraz sohbet ettikten sonra Baekhyun'un odasına gittim. Etrafı inceleyip eşyalarına dokundum. Hem bu kadar erkeksi olup hem de bu kadar hassas biri olmayı nasıl başarıyordu Tanrı aşkına?

Onu tanımaya çalışarak her bir eşyasına baktıktan sonra evden çıktık. Ailesinin evine yakın yaşaması hoşuma gitmişti.

İçeri girdiğimizde aldığım haberle yıkıldım. Ailesinin beni kötü karşılamamasına sevinsem de Baekhyun'un Çin'e gitmiş olmasına kahrolmuştum. Sevgilimi yarım günle mi kaçırmıştım yani?

Ailesi ona ulaşmaya çalıştı. Fakat söylediğim yalan gerçeğe dönmüştü. Telefonu kapalıydı.

Ailesiyle uzun uzun konuştuk. Onlara Baekhyun'a olan hislerimi ve hayatımı anlattım. Sorularının ardı arkası kesilmiyordu. Ama asla bıkmayacaktım. Gecenin sonunda babası uyumaya gittiğinde annesi bana Baekhyun'un odasını hazırlatıp yanıma geldi.

Oğlunun benimle mutlu olmasını istediğini ve onun elini asla bırakmamamı söyledi. Böyle bir şeye hiç niyetim yoktu. Evime dönmek istiyordum. Ama Baekhyun olmadan artık oranın da bir anlamı yoktu. Onu sonsuza kadar bırakmayacaktım ve her nerede olursak olalım benim için orayı cennete çevireceğini biliyordum. Buna seve seve izin verecektim..

Island ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin