Haberi bir kez daha içimden okuduktan sonra ona baktım.
"Sanırım arkadaşlarım ilan vermişler."
"Bu sadece adada dağıtımı olan bir gazete. Bu yüzden ben de öyle olduğunu düşünüyorum."
"Ne yapmam gerek?"
"Sanırım ayağın iyileştiği an gitmen gerek. Seni çok merak etmiş olmalılar."
"Ben.. Şey.. Evet.. Haklısın.."
Son konuşmamız buydu. Sonrasında tek kelime konuşmamıştık. Birkaç kez ilgisizce yanımdan geçip gittikten sonra tekrar uzanıp dinlenmeye karar verdim.
Birkaç saat sonra bahçeye çıktı. Uzandığım kanepede doğrulup arkama bir yastık yerleştirdim. Tam yanımda pencere vardı. Mavi perdeyi çekip onu izlemeye başladım.
Çiçekleri özenle suluyordu. Sebzelerin yapraklarını okşayıp yavaş yavaş su veriyordu. Sonra çiçeklerle tekrar ilgileniyordu. Elindeki yeşil tırmıkla topraklarını eşeliyordu.
Eğildiği yerden kalkıp eşyaları kenardaki büyük kutuya bıraktı. Sonra her renk çiçekten birer tane koparıp yabani bir otla birbirlerine bağladı. Kapıya doğru yürümeye başladı. Eve gireceğini anlayınca hemen perdeyi kapattım.
Yanıma gelip koltuğun kenarına oturdu.
"Bunlar senin için. İyileşmen için moral olsun diye."
"Teşekkür ederim."
"Gittiğinde burayı unutmamalısın."
"Hayatımın en güzel tatiliydi."
"En kötüsü olduğunu düşünüyordum."
"Daha güzelini hayal edemezdim."
Evin içinde dolaşıp bir şeyler yaptı. Sonra kıyafetlerimi ve çantamı getirip koltuğa koydu. Gitmem için hazırlık mı yapıyordu?
"Hemen gitmeyeceğim Luhan."
"En azından yarına kadar iyileşmiş olursun. Ayağının durumu o kadar kötü değil. Kaşındaki yara da geçti sayılır."
"Benden kurtulmak istiyor gibisin?"
"Senden kurtulmak isteseydim o kumlarda güneşlenirken yanına gelmezdim."
"Haklısın.. Sen iyi birisin ve yapıkların için teşekkür ederim."
"Geldiğinden beri teşekkür ediyorsun. Dünyanın en çok teşekkür eden insanı olacaksın."
"Sen de en çok teşekkür edilen."
Karşılıklı güldükten sonra ikimiz de aniden ciddileştik. Sonuç olarak bu arkadaşlığımız kısa sürmek zorundaydı.
"Ben ciddiyim Luhan.. Gerçekten teşekkür ederim. İyi ki seninle karşılaştım."
"Yani evime geldin?"
"Evet, onu demek istiyordum. İyi ki taşı attığımda bu yoldan gitmemi söyledi."
"İyi ki.."
Sonra tekrar sessizliğe gömüldük. Saatlerce..
Akşam olduğunda beni kucaklayıp yatağa götürdü. Eşofmanımı sıyırıp, ayağıma ovarak krem sürdü. Bezle tekrar sarıp eşofmanımı çekti ve üzerimi örttü. Sonra sessizce odadan çıktı.
Bir saat boyunca onu öylece bekledim. Sonra sokak kapısının sesini duydum. Bu karanlıkta dışarı mı çıkmıştı gerçekten?
Yataktan dikkatle kalkıp tek ayağımın üzerinde, tutunarak ilerlemeye başladım. Sokak kapısının hemen yanındaki küçük pencereden baktım. Yanında ufak bir lamba vardı. Yansıyan ışıkla kusursuz yüzü parlıyordu. Işık sayesinde elindeki birayı da görmüştüm. Yanağından süzülen damlayı da.. Bu da ne demek oluyordu?
Ailesini kaybeden ve yalnız yaşayan biri olsaydım kesinlikle her günümü ağlayarak geçirirdim. Özellikle gece olduğunda tüm anılar zihnime akın ederdi. Böyle bir şey yaşadığını düşünüyordum. Yanına gidip destek olmak istiyordum. Ama yapamıyordum.
Bir süre onu izledikten sonra zorlukla yatağa döndüm. Zamanlamam kesinlikle harikaydı. Sadece bir dakika geç kalsaydım beni orada yakalayabilirdi. Çünkü yatağa yatar yatmaz kapı açıldı.
Geçmişimi düşünüyordum. Daha önce aşık olduğum insanları.. Onlar aşk mıydı gerçekten?
Luhan'a olan hislerim sürekli içimde büyüyordu. Onu düşündükçe sevgimi daha da katlıyordum. Ona her baktığımda tekrar aşık oluyordum.
Artık gitmek zorundaydım. İnternetin olmadığı bir yerde yaşayamazdım. Ama bunu bile mümkün kılan adamı bırakıp gitmek zorundaydım. Beni durduracak tek şey oydu. Onun asla gerçek olmayacak aşkı..
Bir karar vermem gerekiyordu. Yapabileceğim tek şey ona olan aşkımı söylemekti. Söylersem belki beni durdurabilirdi. Hatta burayı bırakıp benimle gelebilirdi.
Gitmeden önce söylemek istiyordum. Faka şuan bunu duymak isteyeceğinden çok da emin değildim. Az önce ailesi için ağlayan bir adamı aşkımla bunaltamazdım. Bu yüzden kararımı gideceğim ana kadar erteleyip gözlerimi kapattım. Uyumuş gibi yaparak günü kapatacaktım.
Odaya girdiğinde yürümeyi bıraktı. Sessizliğin içinde her hareketini anlayabiliyordum. Derin bir nefes alıp birkaç adım attı ve yatağa oturdu.
"Yarın gidiyorsun tatlı arkadaşım. Hayatımı kısa süreliğine de olsa değiştirdiğin için teşekkür ederim."
Fısıltıyla konuşsa da söyledikleri kulaklarımda yankılanıp bedenime işliyordu. Uyanık olduğumu belli edip cevap vermek istiyordum. Ne diyebilirdim?
Yataktaki ağırlığın gitmesiyle kalktığını anladım. Nihayet dönüp yerine yatacaktı. Ama beklediğim gibi olmadı. Kollarını iki yanımda hissettim. Yastığımı düzeltiyordu. Burnuma dolan kokusu alkol kokusunu bastıracak kadar güzeldi.
Aniden kendime çekip dudaklarına yapıştım. Hayatımda hiç ilk hamleyi yapan olmamıştım. Çünkü hiçbir zaman kaybetmeyi göze alamayacağım birine aşık olmamıştım. O farklıydı. İlk kez birini öptüğümde bütün vücudum uyuşuyordu. İlk kez birinin kokusu bile beni sarsıyordu. İlk kez birinin gözlerinde kaybolmak istiyordum. İlk kez böylesine aşık oluyordum ve bu aşkı asla kaybedemezdim..