Friends//2

307 36 26
                                    

Tekneden indiğimizde benden mutlusu yoktu. Garip Nehiradamı'nın saçmalıkları son bulacağı için seviniyordum. Dönüş yolunda da onunla gitme fikri tüylerimi diken diken ediyordu.

"Bu korkutucuydu." dedim senin yanına gelerek. Bana şaşkın şaşkın baktın.
"Nesi korkutucuydu?"
"Nehiradamı işte," dedim. "Biraz tuhaf birisiydi."
"Aaaaw!" dedin birden sırıtarak. Kollarını boynuma doladı. "Yoksa korktun mu, küçük Chara?"
"Kes şunu." diyerek kollarından kurtuldum. O an dalga geçilecek bir havada değildim.
"Kızma hemen." dedin kıkırdayarak. "Yanımızda Yenilmez Undyne var! Korkmana gerek yok! Değil mi Undyne?"
Undyne güldü. Senin uzamış tüylerini okşadı, çünkü biliyorsun, senin saçın yok. Kısmen?
"Elbett serseri! Ben varken kimse prensime ve prensesime ek süremez!"
O böyle diyince ikimizde durduk. Birbirimize baktık.
"Iyk..." dedim hitabı sevmediğimi belli edercesine. Undyne kahkaha attı.
"Hehehe! Sen de benim gibisin, ha Chara? Savaşçı olabilmek varken kim prenses olmak ister?!"
Ne kadar samimi gelmese de güldüm Undyne'in söylediğine.

Fark etmen mümkün değil ama benim çok iyi rol yaptığımı bilmem gerek.
Yerüstünde kazandığım bir özellikti bu. Tanımadığım insanların bana yemek ve kesici alet vermesi için.

"Belki benden sonra Kral Muhafızları'nın başına sen geçersin Chara. Asriel kral olduğunda onu korusun." dedi Undyne.
Senin yüzün değişti birden. Ama çabucak ifadeyi sildin.
"Hey! Bende şövalye olmak istiyorum!" diye şakaya vurdun.

Kral olma fikri seni korkutuyor olmalıydı...

Üçümüz el ele yürümeye başladık. Şelale çok güzel bir yerdi. Duvarlara sabitlenmiş parıltılı taşlar bana gökyüzünü hatırlatıyordu.
Biz yürüdükçe Undyne bize küçük hikayeler anlatıyordu, pek ilgimi çekmiyorlardı ama ben seviyordum.
"Sen burada yaşıyorsun değil mi Undyne?" diye sordun birden. Undyne başını salladı.
"Evet. O yüzden buraları avcumun içi gibi bilirim. Kaybolmak istemiyorsanız benden ayrılamayın. Birazdan uzun sazlıklar çıkacak önümüze." 

Gerçekten biraz daha yürüyünce ikimizinde boyunu geçen uzunlukta sazlıklarla kaplı bir yol çıktı önümüze. Undyne durup bize baktı.
"Bu yol tehlikeli. Tek sıra halinde zincir olup ilerleyelim." diyerek senin elini tuttu, ben de senin elini tuttum. Üçlü zincir halinde sazlığa girdik.

Patikanın tamamı ıslak ve çamur gibiydi, bastığımızda vıcık vıcık ses çıkarıyordu. Senin elini tutuyordum ama seni göremiyordum. Sazlıklar gerçekten her yeri kapatıyordu.

Daha ne kadar yolumuz kaldığını merak ettiğim sırada birden buz gibi bir rüzgar esti ve tir tir titretti beni. Bir an için kasılıp kaldım, ve o sırada elin avcumdan kayıp gitti.
Ve anında kayboldun.
"Asriel?" Hemen sizi yakalamak için hızla ilerlemeye çalıştım. Sazlıkları kendi başıma açmaya çalışmak çok zordu.
Ne kadar ilerlesem de sizi bulamadım.
"Asriel!" diye bağırdım duymanı umarak. "Undyne! Asriel!"
Koşmaya başladım, panik vücudumu ele geçirdi. Sanki birileri ortamın sıcaklığını yirmi derece düşürmüş gibi soğuktu.
Çok üşüyordum.
"Asriel!" diye bağırdım son bir umutla. Birden sazlığın ortasında kısa boylu otların olduğu bir alana çıktım.
Ve orada biri vardı.
Undyne değildi, sen de değildin.

Siyah beyaz, hayır daha çok gri, renksiz gibi görünen bir canavar çocuk. Kolları yoktu, ödeğinkine benzer ayakları ve dinazorunkine benzer ufak bir başı vardı.
Gözleri yerine iki beyaz yuvarlak vardı sadece. Gözbebeği olmamasına rağmen direk olarak gözlerimin içine baktığını hissediyordum.
"Sonunda." dedi beni görünce.

Onun sesi de Nehiradamı'nınki gibiydi. Ama zihnimde yankılanan sesin çocuksu tonunu duyabiliyordum. Onun aksine bir sesi olduğunu söyleyebilirim.
"Kimsin sen?" diye sordum haklı olarak. Sakin kalmaya çalışıyordum ama biraz korkmuştum.
"Hiç her şeyin aynı aynı olduğu ama senin aslında var olmadığın bir dünyayı düşündün mü? Her şeyin sensiz mükemmel işlediği bir dünya..." diye sordu bana.
O an aklıma gelen tek şey yerüstündeki hayatımdaki tatsız anılardı. Yüzüme karşı aslında hiç doğmamam gerektiğini bağıran annem ve varlığımdan haberi bile olmayan babam...
İçimde öfkenin kabardığını hissettim.
"Çekil yolumdan." dedim ona. "Seninle kaybedecek zamanim yok."
"Ha, ha... Endişlenme. Bunu düşünmek beni de çok korkutuyor." dedi ifadesiz bir yüzle. İyice rahatszit olmaya başladım.
"Korktuğum falan yok."
"Bir şemsiye mi, yağmur yağmıyor ki?"
"Ne şemsiyesi?" dememe kalmadan ayaklarımın dibine yuvarlanan şemsiyeyi gördüm.
Ve gördüğüm an midem kasıldı. Yetimhane müdiresinin beni dövmek için kullandığım şemsiyenin aynısıydı.
Eğilip şemsiyeyi elime aldım.
"Sen... Nereden biliyorsun?" diye sordum temkinle. Ama ifadesiz yüzü hiç yardımcı olmuyordu.
"Belki başka bir yerde yağıyordur. Ha, ha... Bunu düşünmek ben iyi hissettirdi."
"Sen ölüsün, değil mi?" dedim ona yaklaşıp. Yeraltında hayaletler vardı. O da bir hayalet olmalıydı. Şemsiyenin vücuduna deydirmek istedim ama o birden bana yaklaşınca irkilip yere düştüm.
"Teşekkürler. Lütfen beni unut. Lütfen bunun hakkında daha fazla düşünme." dedi yanımdan geçip giderken. Ve tam giderken bir şeyler fısıldadı bana.

"Çalıların arkasında korkutucu bir şekilde sırıtan bir adam var. Seni izliyor."

Ani bir koku hissiyle arkama baktım. O sırada çalılarıb arasından bir şey fırladı.

Sen fırladın. Şükürler olsun ki...

"Chara!! Kayboldun sandık!!" dedin ağlaya ağlaya. Bana sımsıkı sarıldın.
"Bende kayboldum sandım." dedim sana sarılıp. Sen sıcacıktın, ben hala titriyordum.
"Buz gibisin." dedin benden ayrılıp. "Hey, o şemsiyeyi nereden buldun?"
Hala elimde olan şemsiyeye baktım.
"Ç-çalıların arasından..."
O sırada Undyne yanıma eğildi. Yüzüme, saçıma, kıyafetlerime dokundu.
"Harbiden ıpıslaksın. Sanki yağmur altında kalmış gibi."
Yağmur lafını duymak titrememe sebep oldu.
"Su birikintisi varmış. İçine düştüm." diye yalan söyledim. Nasıl ıslandığım hakkında hiçbir fikrim yoktu.
"Snowdin soğuk olur. Gitmeden benim evime uğrayalım ve seni kurulayalım." dedi Undyne.
Yine beraber el ele tutuştuk.

"İyi misin Chara? Yol boyunca sürekli arkana baktın?" diye sordun ilerlerken. Başımı çevirdim, şaşkın halimden kurtulup sana gülümsedim.
"Prensimin güvenliği için." dedim sırıtarak. Omzuma vurarak homurdandın.

Ama yalan değildi, o an gerçekten tehlikede olduğumuzu hissediyordum.

***

Y/N

Friends bölümünün 2000-3000 kelime arası tek part olmasını planlıyordum ama hem daha çok zaman alacağını hem de sıkma ihtimaline karşı bölmeye karar verdim. Gelecek bölüm son part olacak  büyük ihtimal.

Bad GuyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin