'Öfke rüzgar gibidir bir süre sonra diner;ama birçok dal kırılmıştır bile.' Mevlana ne de güzel anlatmış öfkeyi. Keşke herkes onun gibi dallar kırılmadan öfkenin felaketini anlayabilseydi...
Ne yazık ki Boran bu felaketi ömrü boyunca anlayamadı. Zaman geçtikçe de benliğine işleyen öfke; onu hayatta telafisi olmayan çıkmaz yollara savurdu... Şu an da Dila aynı durumdaydı.O da ruhuna sinen öfkeyle ve intikam ateşiyle Boran'ın sunduğu teklifi kabul edip büyük bir felaketin içine girmişti...
***Gökyüzünü kaplayan boğucu karanlık güneşle tekrar can bulup gökyüzünü aydınlatırken ; Dila'da o sırada , sırtına demirleri batan eskimiş yatakdan acılar içinde kalkmaya çalışıyordu. Başı her zaman ki gibi ağrırken bunu uykusuzluğa yordu zira gece aldığı kararın doğruluğunu düşünmekten uyuyamamıştı. Halbuki dün geceye kadar herl şeyi planlamış intikam yeminleri etmişti .Ta ki dün geceye kadar yastığa başını koyar koymaz, içinde ki bir ses ona acımasızca bunun yanlış olduğunu,bu evlilikten kâr değil zarar edeceğini ve sonunda yıpranacağını söylerken diğer ses yaptığının sonuna kadar doğru olduğunu söylüyordu. Zaten ortada mutlak bir gerçek vardı ; bu adam bir katildi ve bu adam sokaklarda elini kolunu sallayarak hiç bir şey olmamış gibi geziyordu. İşte Dila da bu zorbalığının durması ,adaletin yerini bulması , sokaklarda elini kolunu sallayarak gezememesi ve en önemlisi sevdiğinin intikamını almak için ona yakın olmalıydı ; yani bir bakıma evlenmek zorundaydı...
Dila kapıdan gelen kilit sesiyle, yattığı yerden doğruldu. Kapı açıldığında içeri orta yaşlarda bir kadın girdi,elinde birde siyah bir poşet vardı." Hanım ağam bunları giyinecekmişsiniz,ağam yarım saat sonra gelecekmiş."dedi.Dila,Hanım ağa lafından hoşlanmasa da bir şey demedi.
" Tamam . Ama benim duş almam lazım." Evet neredeyse iki haftadır belki daha fazla buradaydı ve artık yıkanması lazımdı.
"Gelin hele hanımım ben size göstereyim." deyip ilerleyen kadının arkasından o da yavaşça ilerledi. O küçük rütubetli odada kalmaktan neredeyse ciğerleri çürüyecekti. Eve de bakındı biraz sade ve şıktı genel olarak güzel görünüyordu. Kadının bir kapının önünde durmasıyla o da durdu.
"Burası bonya hanımım birşey lazım olursa ses edersiniz." deyip gülümseyen kadına o da hafif tebessüm ederek;
"Teşekkür ederim. Gerisini ben hallederim." Deyip bonyaya girdi .***
"Oğul gelinimizi ne vakit getireceksin ? " Amcasınınn sorusu üzerine kafasını kaldırdı Boran ağa. Mümkünse hiç almamayı istiyordu ama bir an önce aşireti de susturmalıydı.
" Şimdi almaya gidiyorum amca." deyip sofradan kalktı. Kalkarken de kız kardeşi Berre'yle göz göze geldiler. Kısa bir bakışmanın ardından gözünde hâlâ küçük olan kız kardeşinin yanına gitti. Her zaman yaptığı gibi alnına o güven verici öpücüğünü bırakıp hızlıca konaktan dışarı çıktı. Arabasına binerken bir yandanda telefondan bilgiler alıyordu.
" Hazır mı? "
" Ağam, hanımım az önce duştan çıktı. Şimdi giyiniyor. "" Tamam,ben geliyorum." dedikten sonra telefonu kapattı. İçinde bir sıkıntı vardı bu aralar. Bu evlilik işi canını fena halde sıkıyordu. Urfa'da ki hiçbir kızı beğenmeyip , evliliği sürekli erteleyen adam daha dün gördüğü kızla evlenecekti. Her ne kadar böyle olmasını istemesede bunu yapmaya mecburdu. Zaten sürekli aşiretin baskı yapması , ilerleyen yaş derken evlenmenin vaktide gelmişti. Boran'ın Kız hakkında çok bir bilgisi de yoktu. İçinden ' umarım uyumlu biridir ' diye geçirdi ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bİ'ÇARE
General Fiction" Ben ruhumu kaybettim. Düşünemiyorum. Kimseye iyi davranmak istemiyorum... Sadece susup kendi ellerimle mahvettiğim hayatımı seyretmek istiyorum..." Dila KARADEMİR