4.BÖLÜM

1.5K 92 12
                                    

'Öfke rüzgar gibidir bir süre sonra diner;ama birçok dal kırılmıştır​ bile.' Mevlana  ne de  güzel anlatmış öfkeyi. Keşke herkes onun gibi dallar kırılmadan öfkenin felaketini anlayabilseydi...
   

Ne yazık ki Boran bu felaketi ömrü boyunca  anlayamadı. Zaman geçtikçe de benliğine işleyen öfke; onu hayatta telafisi olmayan çıkmaz yollara savurdu... Şu an da Dila aynı durumdaydı.O da ruhuna sinen  öfkeyle ve intikam ateşiyle Boran'ın sunduğu teklifi kabul edip büyük bir  felaketin içine girmişti...
                           
***

Gökyüzünü kaplayan  boğucu karanlık  güneşle tekrar can bulup gökyüzünü aydınlatırken ; Dila'da  o sırada , sırtına demirleri batan eskimiş  yatakdan acılar içinde kalkmaya çalışıyordu. Başı her zaman ki gibi ağrırken bunu uykusuzluğa yordu zira gece aldığı  kararın  doğruluğunu​  düşünmekten uyuyamamıştı. Halbuki dün geceye kadar herl şeyi planlamış intikam  yeminleri etmişti .Ta ki dün geceye kadar yastığa  başını koyar koymaz, içinde ki bir ses  ona acımasızca bunun yanlış olduğunu,bu  evlilikten kâr değil zarar edeceğini ve  sonunda yıpranacağını söylerken diğer ses yaptığının sonuna kadar doğru olduğunu söylüyordu. Zaten ortada mutlak bir gerçek vardı ;  bu  adam bir katildi ve  bu adam sokaklarda elini kolunu sallayarak hiç bir şey olmamış gibi geziyordu. İşte Dila da  bu zorbalığının durması ,adaletin yerini bulması , sokaklarda elini kolunu sallayarak gezememesi  ve en önemlisi sevdiğinin  intikamını almak için ona yakın olmalıydı ; yani bir bakıma  evlenmek zorundaydı... 
                        
                             
Dila kapıdan gelen kilit sesiyle, yattığı yerden doğruldu. Kapı açıldığında içeri orta yaşlarda bir kadın girdi,elinde birde siyah bir  poşet vardı.

    " Hanım ağam bunları giyinecekmişsiniz,ağam yarım saat sonra gelecekmiş."dedi.Dila,Hanım ağa lafından hoşlanmasa da  bir şey demedi.

    " Tamam . Ama benim duş almam lazım." Evet neredeyse iki haftadır belki  daha fazla buradaydı ve artık yıkanması lazımdı.

    "Gelin hele hanımım ben size göstereyim." deyip ilerleyen kadının arkasından  o da yavaşça ilerledi. O küçük rütubetli odada kalmaktan neredeyse ciğerleri çürüyecekti. Eve de bakındı biraz  sade ve şıktı genel olarak  güzel görünüyordu. Kadının bir kapının önünde durmasıyla o da durdu.

"Burası  bonya hanımım birşey lazım olursa ses edersiniz." deyip gülümseyen kadına o da hafif tebessüm ederek;
  
"Teşekkür ederim. Gerisini ben hallederim."  Deyip bonyaya girdi .

***

"Oğul gelinimizi ne vakit getireceksin ? " Amcasınınn sorusu üzerine kafasını kaldırdı Boran ağa. Mümkünse hiç  almamayı istiyordu  ama bir an önce aşireti de susturmalıydı.
     

" Şimdi almaya gidiyorum amca." deyip sofradan kalktı. Kalkarken de kız kardeşi  Berre'yle göz göze geldiler. Kısa bir bakışmanın ardından gözünde hâlâ küçük olan   kız kardeşinin yanına gitti. Her zaman yaptığı  gibi alnına o güven verici öpücüğünü bırakıp hızlıca konaktan dışarı çıktı. Arabasına binerken bir yandanda  telefondan bilgiler alıyordu.

" Hazır mı? "

 
" Ağam, hanımım az önce duştan çıktı. Şimdi giyiniyor. "

" Tamam,ben geliyorum."  dedikten sonra telefonu kapattı. İçinde bir sıkıntı vardı bu aralar. Bu evlilik işi canını fena halde sıkıyordu. Urfa'da ki hiçbir kızı beğenmeyip , evliliği sürekli erteleyen   adam daha dün  gördüğü kızla evlenecekti. Her ne kadar böyle olmasını istemesede bunu yapmaya mecburdu. Zaten sürekli aşiretin baskı  yapması , ilerleyen yaş derken evlenmenin vaktide gelmişti. Boran'ın Kız hakkında çok bir bilgisi de yoktu. İçinden ' umarım  uyumlu biridir ' diye geçirdi ...

Bİ'ÇAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin