Söz ilaç gibidir. Dozu vardır; İyi edeni, teskin edeni , hatta şifa bulduranı vardır. Tabii birde zehirleyini ...Öyle zehirli sözler vardır ki insanın hayatını bir anda karartır.Birden salar zehirini,insan ne olduğunu anlamayaz. Canı yanar. Hem de çok... Ama bir türlü kabullenmez Canını yakan bu sözlerin var olan gerçekler olduğunu...
Emir artık gerçeği kabul etmişti. Dicle'nin hiçbir zaman onun olmayacağını artık kabullenmişti. Kaybetmişti o sevdiğini. Büsbütün kaybetmişti. Keşke canlı canlı kalbini yerinden sökselerdi de bu gerçeği duymasaydı. Keşke çok geç olmadan ona sevgisini gösterseydi. Keşke sevdiğini söyleyebilseydi. O mis kokusunu içine derince çekebilseydi...
Emir ,Yengesinin can yakan o sözlerinden sonra nefes alamayıp, kendini zar zor avluya atmıştı. Gözünden akan sicim sicim yaşlar bile içinde ki yangını dindirmiyordu. O Dicle'yi gerçekten çok seviyordu. Öyle günlük sevgi değildi onun ki. Ezelden beri seviyordu. Öyle çok seviyordu ki , sırf ona laf gelmesin diye, uzaktan seviyordu onu. Bence bu sevdaların en güzeli ve en zoruydu...
Pakette kalan son sigarada artık bitmişti. Sinirle biten paketi buruşturup , yere attı.Arada sırada içtiği sigara bu sıralar dudaklarıyla bir bütün olmuştu...
Saatlerdir öyle derin düşüncelere dalmıştı ki , kaç saattir burada olduğunu kendisi de bilmiyordu. Genç adam adeta zaman kavramını unutmuştu...***
Boran ağa ,zifiri karanlık odaya girdiğinde, ilk olarak elini ışığı açmak uzattı. Tam ışığı açıcağı sırada ise durdu. Elini yavaşça prizden çekerken , gözleri yatakta uyuyan kadındaydı. Yavaş ve sessiz adımlarla genç kadına doğru ilerledi. Şu an oda da sadece dışarıdan yansıyan ışık hâkimdi. Ve o ışık şu anda yatakta olan kadına öyle ahenkli vuruyordu ki. Ortaya muhteşem bir görüntü çıkıyordu.Bu harika bir şeydi. Şu an genç kadın ,yüzüne vuran ay ışığında o kadar masum duruyordu ki . Boran ağa bunu saatlerce izlemek isterdi...
Çok güzeldi. Hem de çok. Ama bunun yanı sırada hem asi hem de tehlikeliydi. bir de üstüne çok zekiydi. İşte bu durum Boran'ı fazlası ile geriyordu. Her ne kadar onun bu asil ve yıkılmaz hallerine bir yanı hayran kalsada. Diğer bir yanı böyle olmamalıydı diyordu...
Boran ağa birden kıpırdanan kadın ile tam geri çekilecek iken Dila'nın dedikleri ile durdu ve onu dinlemeye başladı.
" Bedirhan " ın adını söyleyen genç kadın ile de olduğu yerde kaskatı kesilmişti. O şerefsizin adını her duyduğunda - ölse bile - kan beynine sıçrıyordu. Bir de Üstüne Dila hanım hâlâ o pisliğin adını sayıklıyordu ! Oysa ki Boran ona unutmasını söylemişti ! Artık o bir Karademirdi. İstese de istemese de...
Bir anlık sinirle, siyah gömleğini yırtıp odanın bir tarafına fırlattı. Eline sadece eşofman atını alıp, giyindi. Aldığı yastık ve yorganı sertçe yere atarken , öfkesi bir türlü dinmiyordu. Bu sinir ile ne kadar zor olsa da son çare olarak uyumayı denedi...
***
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Dila da gözlerini açmıştı. Genç kadın dün öyle çok yorulmuştu ki nasıl eve geldiğini ve ne zaman uyuduğunu hatırlamıyordu. Ama bunların yanısıra da derin uyku ona çok iyi gelmişti. Hem ruhu hem de bedeni pek âlâ dinlemişti.Şimdi ise artık yataktan kalkmalıydı zira karnı çok acıkmıştı. Dünden beri sadece yediği öğle yemeği ile duruyordu...
Düşünceler eşliğinde tam yataktan kalkacağı sırada, gözü yerde uyuyan adama kaydı. Uyku halindeyken bile yüz hatları gergindi 'ruh hastası ' deyip gözlerini devirdi. Dolaba doğru ilerleyip, hemen giyicek bir şeyler bakınmaya başladı. Çok az kıyafeti kalmıştı kadının. Bir ara mutlaka alışverişe çıkmalıydı. Eline gelen ilk parçayı aldı. Siyah düz elbiseye baktığında ise hatırladıkları ile gözleri doldu. Anıları hâlâ daha tazeydi. Ona bu elbiseyi doğum günün de Bedirhan almıştı... Ama şu an burada ağlamak istemiyordu. Gözünden usulca akan yaşı sildi. Ağlamamalıydı. Her zamana hatırlarını yaşatacak onu hiçbir zaman unutmayacaktı. O yüzden elbiseyi aldı ve bonyaya girdi.Kısa bir süre sonra elbiseyi giyinmiş bir şekilde banyodan çıkmıştı. Dalgalı saçlarını eliyle düzeltip. Hafif de bir makyaj yapmıştı. İşte hazırdı. Bir de kimse uyanmadan kahvaltı yapsa iyi olacaktı. Odadan çıkar çıkmaz hızlı adımlarla mutfağın yolunu tuttu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bİ'ÇARE
General Fiction" Ben ruhumu kaybettim. Düşünemiyorum. Kimseye iyi davranmak istemiyorum... Sadece susup kendi ellerimle mahvettiğim hayatımı seyretmek istiyorum..." Dila KARADEMİR