Saat altıyı gösteriyordu. Rüzgar sayesinde saçlarına kadar kum olmuşlardı ve Jungkook omzuna atılan sert -olmayan ama öyleymiş gibi davranıp sızlandığı- yumruk yüzünden Taehyung'a tıpkı bir çocuk gibi tavır takınmıştı.
Taehyung ise ilk başta attığı yumruğu önemsememişti fakat Jungkook'dan beklenmeyecek kadar tiz bir sesle omzunu tutmaya başlayınca gözleri kocaman olmuştu. İlk önce kendine küçük bir 'vay be' bahşederek Jungkook'u kendine çekmiş ve omzuna öpücük bırakmaya başlamıştı. Şaşırmıştı çünkü ikisi de Taehyung'ın ne kadar güçsüz olduğunu biliyordu. On dört yaşındayken bile kollarındaki kas hayran bıraktıracak kadarken Taehyung mı canını acıtacaktı? Hah. Taehyung biraz -çok ama çok az- saf olmasaydı bunu fark edebilirdi.
Jungkook saçlarını karıştırdı ve önündeki çakıl taşlarını ayağıyla ittirdi. Büyük olanı hala bırakmamıştı, artı olarak kendine zorla sarılmasını sağlamıştı. Artık doğru düzgün birlikte olamamaları canını sıkmaya başlamıştı. Jungkook insan mı yiyordu da Taehyung yanına bile yaklaşmıyordu artık? Bazen geceleri düşünüyordu ve düşünürken kendini boğası geliyordu. Neden Taehyung'tan bir yaş küçüktü?
Küçük olmasaydı onunla aynı sınıfta olabilir ve Jimin denen sincapı -Taehyung Jimin'e her zaman sincap derdi- Taehyung'dan uzak tutardı. Böylece küçükken, Taehyung'dan önce, en yakın arkadaşı olan küçük fındık avcısını biricik arkadaşından uzak tutabilirdi.
Sadece bunu düşünerek bile kafayı yiyebileceğini az çok tahmin edebiliyordu.
Güneşin önünde dolaşan büyük beyaz bulut sonunda çekilme kararı alınca kızılımsı ışık Jungkook'un gözlerini kısmasını sağlamıştı. Güneşten korunabilmek için yanağını büyük olanın boynuna yasladı ve hafifçe dengesi bozulsa da yürümeye devam etti.
Şiddetlenen dalgaları gördükçe istemsizce aklına birkaç sene önceki pazar günleri geliyordu. Havanın karardığı saatlerde kimsecikler olmazdı ve her daim dalgalar kocaman olurdu. Dudakları saf bir tebessümle kıvrıldı Jungkook'un. Kafasını hafifçe hareket ettirerek yanağının boynuna sürtünmesini sağlamıştı.
Kısa bir süre sonra, tebessümünü ufak bir dudak ısırmasıyla bozdu. Eskiler güzeldi. Hiçbir zaman değişmek istemeyeceği türden anıları vardı. Neredeyse hepsini Taehyung oluşturuyordu fakat şimdi Jungkook sanki gerçekten ama gerçekten bir insan yiyicisiymiş gibi yakınına yaklaşmıyordu. Sinir hücrelerine yapılan gerilmeleri hissediyordu. Birazdan göz damarlarını zorlayan yaşların birikeceğini de biliyordu elbette.
Artık her temasları zorlaymış gibi geliyordu.
"Aslında... Biliyor musun?"
Çatlayan sesine karşı yanan gözlerini kapadı ve bunun ne kadar sinir bozucu olduğunu aklından geçirdi. Hassaslaşacak zamanı mı bulmuştu cidden?
"Eski bizi özledim..."
Nefesini sessizce verdi ve büyük olanın kollarını kendi belinden kurtardı. Vücuduna göre formunda olmayan hafif tombul yanaklarını da boynundan çekmişti.
Taehyung devam etmesi için sesini çıkarmadı. Neyden bahsettiğini tahmin edebiliyordu.
"Her saniye birlikte olan ve birbirinden kopamayıp ayrı yapamayan bizi özledim." Taehyung yanağının içini ısırarak Jungkook'a bakarken sağ elinin kavrandığını hissetti. Jungkook parmaklarını yavaşça birbirine geçirdi ve açıkça korkusunu belli etti. Uzaklaşmak istemiyordu. En sevdiğinin ondan uzaklaşmasını hiç istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
baby // vkook
Fanfiction"Büyüdüğünde benimle evleneceğine söz verir misin, Taehyung?" küçük Taehyung + küçük Jungkook