Medyadaki şarkıya bakın. Dinleyerek de okuyabilirsiniz ama mutlaka dinleyin. 😘😂
~~
Sömestr tatilinde; şehir dışındaki ailesinin küçük evinde, sevgilisi ile birlikte güzel zamanlar geçirmeyi planladı Jiyong. Her şeyi ince ayrıntısına kadar düşündü. Kesinlikle mükemmel zamanlar geçireceklerdi ama ufak olmayan bir sorun vardı. Seungri'nin ailesi...
Seungri'nin ailesi Jiyong'u sevmiyor değildi. Onu kendi çocukları gibi seviyorlardı. Seungri'nin onunla birlikte olmasında da hiçbir sorunları yoktu ama onu şehir dışına göndermek ile ilgili kesinlikle büyük sorunları vardı. Biricik çocuklarının onlardan o kadar uzak olması saçmalıktı. Sırf bunun yüzünden, Seungri'yi okumak için bile göndermemişlerdi. Seungri Japonya'da okumayı çok fazla istiyordu ama tanrı aşkına, birkaç kilometre uzaklarına göndermedikleri çocuklarını başka bir ülkeye mi yollayacaklardı? Kesinlikle hayır. Seungri'nin de bununla bir sorunu yoktu. Onun için ailesi en iyisini bilirdi ama sevgilisi ile yapacağı ufak bir kaçamağa da izin vermemeleri saçmaydı. Sadece bir kaç gündü. Fazla uzakta değildi. Seungri çok fazla yalvardı ailesine ama çabası boşunaydı. Ailesi bu konuda kesindi. Gidemezdi ama Seungri gitmek istiyordu. Orada yapacakları şeyleri düşündükçe bağırarak yatakta zıplamak istiyordu.
Tatile gitmelerine bir gün kala tekrar denedi ama sonuç yine aynıydı. Aklında olan şeyi yapmaktan başka çaresi yoktu. Gizlice gidecekti. Gece ikisi de uyurken çıkacaktı. Ailesi ona başka bir şans vermemişti ki. Ne vardı git deseler. Ne olabilirdi ki? Bu kadar abartmaları saçmalıktı.
Seungri, Jiyong ile birlikte eve geldiklerinde geç saat olduğu için uyudular. Sabah uyandıklarında da ilk birkaç saat çok güzeldi. Beraber kahvaltı yaptılar. Birbirlerine sarılarak büyük kanepede oturdular.Jiyong çocuğun başına sayamayacağı kadar fazla öpücük kondurdu. Seungri sürekli kıkırdadı. Jiyong öptükçe Seungri güldü, Seungri güldükçe Jiyong öptü. Böyle geçen saatlerden sonra ilk önce Seungri'nin telefonu çalmaya başladı. Babasının aradığını görünce telefonu tümden kapattı. Ardından Jiyong'un telefonu çalmaya başladı. Jiyong ne kadar cevap vermek istese de Seungri izin vermedi ve onun telefonunu da kapattı.
Seungri ilk kez ailesinin sözünden çıkıyordu. İlk kez kafasına göre bir şey yapıyordu. Bunun başına getirecekleri şeylerden habersizdi.
Çalan telefonlardan sonra iki sevgilinin belli etmeseler de moralleri bozuldu. Bütün gün asık surat ile gezdiler. Eğlenmek adına ikisi de bir şey yapmadı.
Saat gece on ikiye yaklaştığında Jiyong dayanamayıp aramak istedi. O an büyük bir gürültü ile kapıları çaldı. Birbirlerine ürkek bakışlar attıktan sonra Jiyong " Sen dur ben açarım" dedi. Kapıyı açtığında gördüğü iki yüz ile kesinlikle şaşırmadı ama korkmadığını da söyleyemezdi. Çünkü Seungri'nin anne ve babası her zaman güler yüzlülerdi. Şimdi bunun aksine bir surat ifadeleri vardı.
Bay Lee, Jiyong'u itip içeriye girdi. Seungri'yi kolundan tutup dışarıya çıkardı. Seungri ne kadar baba yapma diye bağırsa da adamın gözü dönmüştü. Ne kolunu çok sıktığı oğlu ne de ondan özür dileyen siyah saçlı çocuk umrundaydı.
Seungri'yi arabanın arka koltuğuna oturtup kendi ve eşi de bindikten sonra hızla ilerlemeye başladı. Arabanın arkasından koşan Jiyong'u sadece Seungri görmüştü. Gözünden birkaç damla yaşın düşmesine engel olamadı. Jiyong görüş açısından çıktığında babasına dönüp bağırmaya başladı.
"Niye yapıyorsun bunu baba!?"
"Sus" dişlerinin arasından tıslayarak konuştu babası.
"Niye?! Ha niye susacağım!"